1839 Ulû'lemr'in vazifesi; Allahû Teâla (cc)'nın indirdiği hükümlerin hakkı ile tatbik edilmesini sağlamaktır. Konunun daha iyi kavranması için Hz. Ömer (ra)'in, Ebû'l Musa El Eş'ari (ra)'ye yazdığı mektubu gündeme getirelim. İmam-ı Serahsi bu mektubu "Kazâi Talimatnâme ve Hüküm Vermenin Esasları" olarak değerlendirmiştir.(136) İmam-ı Kasani aynı mektubu "Siyasi Talimatnâme"(137) olarak kabul eder. Mektub "Besmele, hamdele ve salvele'den sonra şu hükümleri içine alır: "Şüphesiz kazâ muhkem bir farz ve takip edilen bir sünnettir. Sana dava olarak getirilen hususları inceden inceye düşün!.. Senin nezdinde hak ortaya çıkınca derhal hükmünü ver ve icrâ et!.. Zirâ icra edilmeyen bir hakkın hiçbir kıymeti ve fâidesi yoktur. Davacı ve davalıya; duruşma yerlerinin seçiminde ve duruşma anında eşit muâmele et ki; zengin (şerefli, soylu) olanlar kendilerinden yana hüküm vereceğin hissine kapılmasınlar. Zayıf (kimsesiz, güçsüz) olanlar da; zulme uğrayacaklarını zannetmesinler, içlerinden böyle bir duygu geçmesin!.. Davasını beyyine ile ispat etmek dava açana; yemin ise iddiayı reddedene düşer. İnsanlar arasında helâlı haram, haramı helâl etmemek (Bu hududlara tecavüz etmemek) şartı ile sulh caizdir. Bir gün davayı hükme bağladıktan sonra; ertesi gün verdiğin hükmün doğru olmadığını anlar ve hakiki bir hal çaresi bulursan, hakka dönmekten seni hiçbir engel alıkoymasın!.. Zirâ hak olan birşeyi, hiçbir engel bâtıl kılamaz. Şu hususu da kat'i olarak bil ki; hakka dönmek, hatâlı yolda devam etmekten çok daha hayırlıdır. Sana dava olarak getirilen meselelerin hükmünü Kur'ân ve Sünnet'te bulamaz, kalbine şek ve şüphe taarruz ederse, çok dikkatli olarak uzun süre düşün. (Bütün gayretini sarfet)!.. O hadise ve davaların benzerini araştır, illetleri iyi kavra!.. Sonra bu hususta kıyas yoluyla ictihad et!.. Sana göre Allahû Teâla (cc)'ya karşı daha sevimli ve hakka daha yakın, daha uygun düşecek hükmü ver!.. Hakkını iddia eden bir kimseye; davasını isbat edebilecek münâsib bir zaman tanı. Eğer beyyine getirirse o şahıs hakkını alır. Ancak münâsib gördüğün zaman içerisinde beyyinesini (Delillerini) getirmeyen veya getiremeyenin aleyhine hüküm ver!.. Mü'minler âdildirler. Onlardan biri diğerinin lehinde ve aleyhinde şâhidlik edebilir. Ancak yalancı şâhidlikte meşhur olan veya hakkında "Hadd-i Kazf" (İftira cezası) tatbik edilmiş bulunan veya akrabalık bağı olan kimseler müstesnâdır. (Yani bunlar şâhidlik yapamaz). Gerçekten Allahû Teâla (cc) gizli olan şeyleri hakkı ile bilir ve sizden beyyineler vâsıtasıyla haddleri uzaklaştırır. Sizlerden (deliller ve yeminler vasıtasıyla) cezâları kaldırır. (Yani siz; "zâhiri hakkı" deliller ve yeminler vasıtasıyla ortaya çıkarırsınız, Allah ise hepsini bilir) Muhâkeme ve murâfaa esnasında; insanlara gazab etmekten, hiddet göstermekten, bağırıp-çağırmaktan, işlerin çokluğunu bahâne edip sıkıntı belirtmekten ve ekşi suratlı olmaktan kati olarak sakın!.. Çünkü Allahû Teâla (cc) kazâ işleri sebebiyle, bu işle hakkı ile meşgul olanlara mükafatlarını verir. Âhiret gününde onun ameli güzel olur. Allahû Teâla (cc) yaptığı işlerde kendi rızâsından ayrılmayan kadı'yı (Hâkimi); insanlar ile arasında meydana gelebilecek tehlikelerden muhafaza eder. Yaptığı işlere riyâ karıştıran ve hüsn-i niyyeti ihlâl eden Kadı'yı; Allahû Teâla (cc) insanlar içerisinde rezil ve rüsvay eder. Çünkü Allah; ancak samimi ve hâlis bir niyyet ile yapılan amelleri kabul eder. Allahû Teâla (cc)'nın sana bu dünyada rızık olarak verdiği ve rahmet hazinelerinden sana ihsan ettiği nimetlerde; Allah yanında sana mükâfat olarak ne gibi bir şey düşünürsün. Vesselâm!." İmam-ı Yusuf (rha) "Kitabû'l Haraç" isimli eserinde; Hz. Ömer (ra)'in Vâli ve Kadı'larını sürekli ikâz ettiğini, zaman zaman mutemed kimseleri göndererek kontrol ettiğini zikreder. İmam-ı Serahsi; Hz. Ömer (ra)'in kazâ faaliyetleriyle ilgili olarak Şam Vâlisine yazdığı mektuba da yer vermiştir.(138) Şimdi "Dava açma" safhasından başlayarak; muhâkeme ve murâfaa usûlünü izah edelim.