Diyalog Tuzağı

Ceditçilik (Dinde Reform) Çalışmaları

 

CEDİTÇİLİK (Dinde Reform) ÇALIŞMALARI

Bugün İslam âleminin içler acısı durumu ortada. Hıristiyan âleminin ve Vatikan’ın yoğun baskısı altında. İç ve dış düşmanlar, İslamiyeti tamamen ortadan kaldırmak için bütün güçleri ile saldırıya geçmiş durumdadırlar. Şunu unutmayalım ki, bu duruma hemen gelinmedi. En az üç yüz yıllık bir çalışma sonunda, İslam âlemi içeriden çökertilerek bugüne gelindi. Bu yıkımı gerçekleştirebilmek ve “Misyonerliği” kolaylaştırabilmek için dinde reform projeleri hazırlandı.

Her türlü yıkıcı akım yoğun faaliyette. İçerideki reform faaliyetleri yetmiyormuş gibi, dışarıdaki yıkıcı reformist akımlar da ülkemize getirilmeye çalışılmaktadır.

Bunlardan biri de, 20.yüzyılın başlarında ortaya atılan Rus idaresindeki Müslümanların “Ceditçilik” yani reform hareketleridir. Şimdi bu akımın ileri gelenlerinden Musa Carullah’ın kitapları piyasaya sürülmekte; bunun bozuk fikirleri “İslam” adı atında tanıtılmaya çalışılmaktadır. Bunun için bu akım hakkında biraz bilgi sunmak istiyorum.

19.yüzyılın ortalarından itibaren, Osmanlının iyice zayıflaması ile, Batı özellikle İngilizler İslamı içeriden yıkmak için harekete geçti. İslam âleminin ilim merkezi olan, Mısır (Ezher), İstanbul ve Buhara - Semerkant hedef seçildi. Önce, Ezher ele geçirildi. Yetiştirdikleri, (Abduh, Reşit Rıza gibi ) masonları buraya yerleştirdiler. Sonra burada eğittikleri kimseleri (Cemaleddin Efgani gibi ) Tataristan’a (Kazan şehrine) göndererek, Müslümanları Ceditçi- Kadimci diye ayırarak birbirlerine düşürdüler.

O tarihlerde ele geçiremedikleri sadece İstanbul kalmıştı. Osmanlıdan kalma Ehli sünnet kültürü buna mani oldu. Şu anekdot bu kültürün gücünü ortaya koymaktadır: Cumhuriyetin ilk yıllarında, Moskova’da görevli diplomatımız Rıza Nur, hatıralarında şöyle bir hadise anlatır:

“Musa Carullah ile zaman zaman görüşürdüm. Kendisi tuhaf bir adamdı; asabi, hislerine tâbi, ileriyi göremeyen biriydi. Bir kitap yazmıştı; müsveddelerini bana verip, Ankara’da bastırmamı ve Türkiye’de kendisine görev verilmesini istedi. Zamanın Adliye vekili Abdullah Azmi Bey’e dileğini ilettim. Cevap vermedi. Birkaç defa daha hatırlatınca, kitabın basılmasına razı olmadığı gibi bana şu cevabı verdi: Musa Carullah, içtihat kapısı açmak, dini değiştirmek isteyen, mezhepsiz, dinsiz biridir. Böylelerini burada hizmete alamayız!”

İşte böyle Osmanlıdan kalma sağlam bir alt yapı olduğu için İngilizlerin planı o tarihlerde Türkiye’de tutmadı. İstedikleri reformist fikir ortamına ancak seksen sene sonra, (18 Mayıs 2002 tarihli Diyanetin Şura Toplantısı kararları ile resmiyet kazandı) getirebildiler. Son yıllarda dillerden düşürülmeyen, “Dinlerarası diyalog ve hoşgörü” faaliyetleri de bu çalışmanın bir uzantısıdır.

Ceditçiliğin Geçmişi

Şimdi Rusya’daki Müslümanlar arasındaki, Ceditçilik hareketlerine bir göz atalım:

19. yüzyılın ortalarından itibaren, 1917 yılına kadar, Tataristan’da, “hızlı bir “Dinde reform” hareketi yaşandı. “Cedidçilik” hareketi denilen bu akımdan önce, asırlardır bu bölgelerdeki medreselerde eğitim, tarihi Buhara ve Semerkant medreselerinde yetişip gelen âlimler tarafından yapılırdı. Asırlarca bu böyle devam etti. Gerek müderrislerin gerekse halkın Ruslarla doğrudan irtibatları yoktu.

Ruslar, bu içe dönük sağlam yapıyı yıkmak için Avrupa ile özellikle İngilizlerle bağlantılı olarak, Müslümanları parçalamak, aralarına nifak sokmak için faaliyete geçtiler. Kazan’da okul açarak, Tatar dili ile eğitim gören sınıflar oluşturdular. Buralarda yetiştirdikleri gençleri, Avrupa ile de irtibatlandırarak dini inançlardan koparıp, yeni bir inanç hareketine yönelttiler.

Bu hareketin öncüleri, medrese tahsilinden sonra Rus okullarında da okuyan, Rus, Avrupa pozitivist (maddeci, inançsız) ve Ezher’in (Mısır ) dinde reform fikirlerinden etkilenen kimselerdi. Mesela bunlardan biri olan Cemalettin Efgani 1888’de Petersburg’ta bulunmuş, ceditçilerle görüşerek onları yönlendirmiştir. Carullah ve Rızaeddin bin Fahreddin bundan çok etkilenmiştir. O kadar çok etkilenmiş olacaklar ki, daha sonra Rızaeddin bin Fahreddin, Efgani hakkında müstakil bir kitap neşretmiştir.

Musa Carullah, Ziya Kemali gibi reformcular Mısır’a giderek, Cemaleddin Efgani gibi reformcuların ders halkalarına katılmışlardır. Bunlar Ruslarla iç içe olmuşlardır. 1917’deki Komünist ihtilalinden sonra, milyonlarca Müslüman ve din adamının katledilmesine rağmen, Carullah’ın, 1930 yılına kadar, Rusya’da kalması ve Moskova’da imamlık yapması ve çeşitli dini toplantılara katılması bu bakımdan dikkat çekicidir. Hal böyle iken ülkemizdeki milliyetçi kesimin Carullah’a sahip çıkmaya kalkışmasını anlamak mümkün değildir.

Bu akımın organizatörlüğünü yapanlar, bu işte kullandıkları kimselerin eski ile tamamen irtibatlarını koparmak gayesiyle milli duyguları da harekete geçirdiler. O zamana kadar mevcut olan ümmetçilik düşüncesini yıkarak Milliyetçiliği dini inancın önüne çekmek istediler. Dini reformlarda, Kursavi, Mercani, Carullah gibi reformcuları kullandıkları gibi, Milliyetçilik hareketinde de, İttihatçılarla işbirliği yaparak Kırımlı İsmail Gaspıralı, Yusuf Akçura gibi kimseleri kullandılar.

Kadimciler ve Ceditçiler diye Müslümanları ikiye böldüler. Özellikle 1905’de Rusya’da meşruti idarenin gelmesiyle, bu ayrılık ve düşmanlık iyice hızlandı. Her iki grup da çıkardıkları yayın organları ile birbirlerini suçluyorlardı. Eskiyi savunan Kadimciler, Ceditçileri, dini konularda serbest fikirli, din reformcusu, dini bozmaya çalışan “misyoner” kişiler olmakla suçluyorlardı.

Ceditçilik, (Dinde reform) hareketinin öncüleri:

Abrurrahim bin Osman Otuzimeni (1754-1834)

Abdünnasır b. İbrahim Kursavi ( ö. 1812)

Şehabettin Mercani (ö.1889)

Ziyaeddin Kemali (ö.1942)

Alimcan Barudi ( ö.1921)

Musa Carullah Bigi ö.1949)

Rızaeddin b. Fahreddin (ö.1936)

Hareketin bütün temsilcileri bunlar değil tabii ki. Bunlar sadece meşhur olanları. Özellikle de, hareketi başlatan, Kursavi; tanıtan, sistemleştiren Mercani; hareketi yayan, taraftar toplayan Carullah’tır. Bunun için bu harekette daha çok bu üçünün ismi geçer. Musa Carullah, Batı’da “İslamın Luther’i” olarak tanınır.

Hareketin belli başlı fikirleri:

1- Bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün âlimler, bütün kitaplar, dört mezhebin fıkıh kitapları da dahil olmak üzere yok farz edilip, din Kur’an ve hadis ışığında yeniden yorumlanacak.

2- Bütün âlimlerin yok farzedilmesi ile beraber, dinin yeniden yorumlanmasında, İbni Teymiyye, İbni Kayyum el- Cezviye, Muhammed Abduh, Reşid Rıza, Cemalettin Efgani gibi reformcuların fikirlerinden ilham alınacak.

3- Medreseler yeniden yapılandırılacak; Batı ölçülerinde, eğitim reforma tabi tutulup Rusça okullarda mutlaka okutulacak. (İsmail Gaspıralı 1881’de yayınladığı, “Russkose Musulmanstvo” (Rus İslamı) kitabında bu eğitimin temel unsurlarını bildirmektedir)

4- Aklı esas alıp, vahiy ile eşit duruma getirilecek. Asırlardır devam eden Vahiy inancı yıkılarak; bütün dini bilgilerin nakle dayandırılması bırakılıp din akıl ile yorumlanacak. Bu konuda, Kindi, İbni Rüşt, Farabi, İbni Sina gibi felsefecilerin fikirlerinden ilham alınacak. Buna dayalı olarak Mercani, akıl-vahiy ikiz kardeş prensibini getirmiştir. Sonrakiler de buna sıkı sıkıya sarılmışlardır. Aslında bunların esas fikri aklı esas almaktır, çekindikleri için ancak bu kadarını söyleyebildiler.

5- İbni Sina, İbni Rüşt, Farabi gibi felsefecilerin, “dünya, âlem ebedidir, sonsuzdur” görüşü benimsenecek. İmam-ı Gazali hazretleri felsefecilerin bu fikirlerini çürütüp, onların küfre düştüklerini bildirdiği için onunla mücadele edilecek. İmam-ı Gazali hazretleri taassupçulukla suçlanacak.

6- Ehli sünnet inancına; kelâm, itikat kitaplarının bildirdiği şekilde iman edilmesine ve yine fıkıh kitaplarında bildirildiği gibi amel, ibadet yapılmasına karşı çıkılacak. Bu İslamın önünde en büyük engel olarak görülecek. Herkesin, istediği gibi inanması ve istediği gibi ibadet yapması teşvik edilecek. Herkes istediği gibi inanır, istediği gibi ibadet ederse ortada din diye bir şey kalmayacak; böylece bunlar da nihai maksatlarına ulaşmış olacaklar.

7- Kur’an-ı kerimde geçen, kafirlerin “ebedi” olarak Cehennemde kalacağı ifadesi , uzun süre manasında ele alınıp, Cehennemin sonsuz olmadığı, kafirlerin de sonunda cennete gireceği fikri savunulacak. Halbuki sadece Kur’an-ı kerimde değil hadis-i şeriflerde de, kafirlerin ebedi, sonsuz olarak Cehennemde kalacağı bildirilmiş, 15 asırdır, bütün alimler, müminler böyle inanmışlardır. Vahyi değil, aklı öne çıkarmalarının bir sebebi de budur. Herkes istediği gibi yorumlasın, din diye bir şey kalmasın.

8- Tasavvufa karşı çıkılacak, tasavvufun dini bir ilim olmadığı, İslama, Hint, Fars ve Yunan kültüründen geçtiği fikri savunulacak.

9- Kur’an-ı kerimin mutlaka tercümesinin yapılması ve namazlarda, her milletin kendi ana diline göre yapılan tercümenin okunması savunulacak. Carullah, bir makalesinde, tercümenin mukaddes bir vazife olduğunu hatta farz olduğunu dile getirmiştir. Kendisi de bir tercüme yapmış fakat bastıramamıştır. Bastırması için Cemal Kutay’a vermiş, daha sonra da bu tercüme kaybolmuştur. Cemal Kutay’ın ısrarla Türkçe ibadeti savunması fikri demek ki Carullah’tan geçmiş.

10- Miracın bir rüya olduğu, bedenen gerçekleşmediği fikri işlenecek

11- Bunlara göre, ictihadın terk edilip belli bir mezhebe uyulması yanlıştır, her Müslümanın gücüne göre, ictihad yapması farzdır. İctihad kapısı kapanmamıştır. Mercani, daha da ileri gidip, hadis varken fıkıh kitapları ile amel etmenin küfür olduğunu söylemiştir. Carullah da, bir mezhebe uymanın, bu mezhebi Kur’an yerine geçirmek olduğunu söylemiştir.

12- Kadınlar ön plana çıkartılacak. Eski fıkıh âlimleri, erkek oldukları için, taraf tutup, İslamiyetin bildirdiği hak ve hürriyetleri kadınların ellerinden aldığı söylenecek. Kadın ve erkeğin, nikahta, boşanmada, mirasta eşit hakka sahip olmaları gerekir fikri savunulacak. Carullah, hazırladığı raporda, birden fazla evliliğin yasaklanmasını istemiştir. Kadının, hukuki, sosyal, dini yönden eşit olduğu iddia edilerek. Kur’an-ı kerimde geçen, erkeklerin üstünlüğü ifadesini alimlerin yanlış anladıkları fikri yayılacak; bu konularla ilgili hadisi şeriflerin Yahudi inancını yansıttığı bildirilecek.

24-27 Nisan 1917’de Ceditçilerin Kazan’da yaptığı Kadınlar kurultayında, kadınların erkeklerle eşit oldukları ve çok evliliğin, insanlık ve adalete aykırı olduğu fikrine varılarak bitirilmesine karar verilmiştir. 1-11 Mayıs 1917’de Moskova’da toplanan genel kurultayda da bu kararlar aynen kabul edilmiştir.

Bu kurultayın tutanaklarında geçen şu ifade gerçek niyetleri açıkça göstermektedir. “ Efendiler, unutmayınız ki, Kur’anın bazı kuralları eskimiştir. Bunları tarihin malı saymak lazım...” ( Rusya’da Birinci Müslümanlar Kongresi Tutanakları- Kültür Bakanlığı yayınları sh.394)

Ancak bu kurultaydan altı ay sonra, meydana gelen komünist ihtilali, reformcuların yaklaşık 70 yıllık çalışmalarını yerle bir etti. Böylece “Dinsizin hakkında imansız gelir” sözü bir kere daha gerçekleşmiş oldu.

Bu ifadeler, bu iddialar sizlere bazı sözleri, bazılarının çalışmalarını hatırlattı zannederim. Bugün ülkemizde bu ve buna benzer sapık fikirleri, dinde reformu savunanların da aynı yolun yolcuları olduğunu unutmayalım! 

Günün Sözü

"“Kul (um) bana bir karış yaklaştığı zaman, ben ona bir arşın yaklaşırım; o bana bir arşın yaklaşınca ben ona bir kulaç yaklaşırım; o bana yürüyerek geldiği zaman, ben ona koşarak varırım.” (Hadîs-i Kudsî—Buhârî)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.