Diyalog Tuzağı
Yeni bir "Haçlı Seferi" mi?
- Ayrıntılar
- Kategori: Diyalog Tuzağı
- Gösterim: 5005
YENİ BİR “HAÇLI SEFERİ” Mİ?
Hiç dikkatinizi çekiyor mu bilmiyorum. Hıristiyan âlemi son seneler birden bire değişti. Dinlerarası diyalog, barış, sevgi, tolerans devri başladı. Haçlı Seferleri’nde Müslümanlara akıl almaz işkenceler yapıp katledenler; bununla da kalmayıp kendi dininden olan milyonlarca insanı bile mezhep farkından dolayı yok edenler, birden kuzu gibi oldular. İnsan haklarından, insan sevgisinden, kardeşlikten bahsetmeye başladılar.
İnsanın ister istemez aklına geliyor: Gerçekten bunlar kuzu gibi oldular mı, yoksa, halen kuzu postuna bürünmüş kurt mudurlar? Merak ettiğimiz bu sorunun cevabını yine kendileri verdiler: Vatikan’ın 1999 yılında yayınladığı; "Towards a pastoral approach to culture" adlı bir kitapta esas maksatlarını açıkca şöyle ifade etmekteler. "Bütün insanlar Hz. İsa’ya döndürülmeli, bütün insanlar vaftiz olarak Kilisede birleşmeli ve onun vücudu olan Kiliseye girmelidir. Yollar, usuller, metotlar değişir; ama hedef hiç değişmez: Bütün insanları Hıristiyanlık dinine sokmaktır nihaî maksadımız".
Demek ki, bütün bunlar; yeni taktikler, yeni metodlar...
Şimdi, bu tür faaliyetlerin tarihi seyrine bir göz atalım. Hıristiyan misyonerliğini yedi aşamada ele alabiliriz. Bu aşamaların her birinde, döneme ve şartlara göre farklı metotlar takip edilmiş. 1965’den sonra, “Diyalog Dönemi” başlatılmış.
Eski dönemlerde, Haçlı Seferleri sırasında, çok acımasız, çok zalimane, çok kanlı usullerle Hıristiyanlığı yayma, Müslümanlığı yeryüzünden silme faaliyetlerine girişilmişti. İşte bu yeni ”Diyalog” döneminde, bunları unutturmak için; Hıristiyan olmayan bütün insanlarla konuşarak, her türlü din mensubunu muhatap kabul ediyor görünerek, onlara şirin görünmeye çalışarak, onların inançlarını da tenkit etmeden, Hıristiyanlığı anlatma, insanlara sevdirme ve bütün dünyayı Hıristiyanlaştırma hedeflenmiştir.
Bu maksatla, Ülkemizde, Ortasya Türk Devletlerinde, diğer İslâm Ülkelerinde ve Hıristiyan olmayan diğer ülkelerde, o ülkelerin dilleriyle ve lehçeleriyle yazılmış pek çok kitap, kitapçık, broşür, mektup, yerine göre para dağıtılmakta. Örneğin, Azerbaycan’da Hıristiyanlığı seçene, kişi başına 100 dolar verilmekte; aylık maaşların 20-30 dolar olduğu düşünülürse, büyük rakam! Tek Hıristiyan Türk topluluğu olan Gagavuzlara İslamiyetten uzak kalmaları için ödenen para ise kişi başına 200 dolar.
Kendi dini hakkında hiçbir bilgisi olmayan insanlara, bu yayınlar, paralar cazip görünmektedir. İslâm dinini bilen, Peygamberimizin hayatını öğrenen insanlar, bu yayınlardan ve masallarından etkilenmez. Ama çeşitli maddî sıkıntılar içinde zorlanan, birtakım boş, gerçekleşmeyecek vaadlerle, aldatılarak kandırılan insanlar bulunabilir.
Bedava sirkenin baldan tatlı olduğuna inanan insanlar her asırda bulunmuştur. Bundan sonraki asırlarda da bulunacaktır. Ama bu bedava sirkenin onun midesine zarar vereceği, kendisini zehirleyeceği , dünya ve ahıretini perişan edeceği anlatılırsa, insanlar onu kabul etmeyecektir. Bedava sirkenin yanında, insanlara bedava bal da takdim edilse, insanlar balı tercih edeceklerdir.
Araştırmacılara göre, bu faaliyetin arkasında ABD’nin desteği de var. “ABD, kıtalararası imparatorluğunu sürdürmek için, her üç semavi din içinde, kendisine bağlı birer tarikat örgütledi. Bu tarikatların hepsinin söylemi aynı: Dinlerarası Diyalog!
Mesela, ABD, Güney Kore’yi sömürgeleştirirken, bir de Hıristiyan Tarikatı kurdu ve Güney Kore nüfusunun yüzde 40’ı Budistlik’ten vazgeçip Hıristiyan oldu; bu başarıdaki en büyük pay, “ Moon tarikatı”nındır. Scientology tarikatı da bu maksatla kurulmuştur. Bu tarikatların dini yorumlayışları, çalışma tarzları ve hedefleri arasında normalin üzerinde uyum var...”
Bütün bunlardan sonra şu söylenebilir: Komünizmin yıkılmasından sonra, Batı, gücünü İslamiyeti yok etmeye yöneltti. Müslüman alemi, yeni bir Haçlı Seferleri ile karşı karşıya. Fakat bu defa çok dikkatliler. Müslümanları uyandırmamak için her türlü hileye başvuruyorlar. Nihai hedefe varmayı üç safhada gerçekleştirmeyi planlıyorlar:
Önce dinlerarası diyalog. Sonra, dinlerin birleştirilmesi. Son olarak da, dinlerin birleştirilmesi kılıfında kendi ifadeleri ile, “Kilisede toplamak!”
Bu defaki Seferler, orta çağdakilere benzemiyor. Sefere katılan sadece Avrupa değil, zamanımızın süper devleti olan ABD’ de var işin içinde. O bakımdan Müslümanların işi zor görünüyor. Ne diyelim; sebeplere yapışıp, oyuna gelmemek için Allah’a sığınmaktan başka yapacak bir şeyimiz yok. Allah yardımcımız olsun!