Anne-çocuk ilişkisinde bağlanmanın önemi
- Ayrıntılar
- Kategori: Çocuk Eğitimi
- Gösterim: 1468
Bebeğin yaşamını kolaylaştıran, neslin sürekliliğini sağlayan bir ilişkidir, bağlılık ilişkisi. Annenin çocuğa, çocuğun anneye duyduğu yakınlık hissi, aradaki güçlü duygusal bağ, bağlanma olarak tanımlanır.
Çocuğun anneye olan bağlanmasında yeme, korunma gibi fizyolojik ihtiyaçlarının yanı sıra psikolojik ihtiyaçlarının karşılanması da söz konusudur.
Zaten fizyolojik ihtiyaçlarının giderilmesi üzerinden de psikolojik ihtiyaçları karşılanmaktadır. Bundan hareketle hakikatte temel ihtiyacın psikolojik olduğunu söyleyebiliriz. Şöyle ki; insanoğlu güven, emniyet, huzur, şefkat, sevgi duygularını alabildiğinde yediğinin içtiğinin bir anlamı olur. Sevgi, şefkat görmeyen kavgalar ortasında itilip kakılan devamlı korku, tehdit yaşayan bir çocuk karnı tok olsa da ilgiye, sevgiye ebedi açlık yaşar. Taa ki, sözlük anlamıyla 'itimat etmek, gönülden benimsemek, güvenmek' manalarına gelen "iman" dediğimiz hali yaşayana dek. Bu sebepledir ki bilmediği dünyaya gözlerini yaşla açan insan yavrusunun yakın olduğu bir başka insana "annesine" bağlanması konusu anlaşılmaya değer bir konudur. Ve bağlanma bir lütuftur.
Hayatın ilk yıllarında çevresindeki insanlarla kurduğu güven, sevgi, şefkat temelli ilişki çocuğun şahsiyet gelişimine büyük etki eder.İnsanları, hayatı ve kendini bu ilk ilişkilerin ona verdikleri üzerinden anlar. Sıcak, samimi olmayan, hadleri hukuku belirsiz ilişkiler çocukta önce davranış- uyum problemlerini sonra ergenlik çatışmalarını getirecektir.
İnsanın hem çevresindekilerle hem kendi nefsinde, iç aleminde yaşadığı sıkıntılarının, kaygılarının ilişki ve iletişim aksaklıklarından kaynaklandığını müşahede etmekteyiz. Bir anekdotta insanın dört şeyle ilişkisinin hayatının kalitesini verdiği anlatılır. 1- Kendisiyle, 2- tabiatla, 3- diğer insanlarla, 4- Allah'la.. Kendinin, zaaflarının farkında mı?, Bulunduğu ortama ne katıyor, ne alıyor? Tabiata, eşyaya özen gösteriyor mu, kıymet biliyor mu? Har vurup harman mı savuruyor? Allah' a karşı sorumluluk duygusunu hayatının akışı içinde nasıl hatırlıyor? Hataları karşısında O'na ne söylüyor, kendine nasıl davranıyor?
İnsanlar arasında gerek sözlü gerek sözsüz yaşanan tüm anların ilişki adına bir değeri vardır. İlişkide güveni , saygı ve sevgiyi temele oturtabilmişsek ve geçmişten getirdiklerimizi o ana ve karşımızdakine yüklemiyorsak paylaşımımız sahicidir. O derece kayda değerdir. Aksi durumlar biz farkında olmadan kopuklukları ve çatışmaları getirir. Örneğin; anne tüm gün ev işleriyle veya işinde yorulmuş, eşiyle tartışmış, hayata olan umudunu yitirmiş bununla birlikte hayatından nefret eder olmuş. Çevresine öfke ile bakıyor. Çocuğu ise türlü oyunlarla annesinin ilgisini , şefkatini, himmetini kendine çekmek isterken beklediği alakayı göremiyor, yaklaşamıyor. Böylece çocuk da kendi umutsuzluğuna dalıyor ve aile çeşitli uyum sorunlarıyla tanışıyor.
Bir çok yönden hayat akışımızı etkileyen ilişkiler yumağının en temeli bağlanma ilişkisidir. İyi, yeterli, güven verici bağlanma ilişkisinin oluşumunda yaratılışın hikmeti olan bir takım etkenler vardır. Bunları şöyle açıklayabiliriz:
Yapılan araştırmalarda insanlarda olduğu gibi hayvanlarda da bağlanma davranışının olduğu görülmüştür. Örneğin, Lorenz kaz yavrularının yumurtadan çıkar çıkmaz gördükleri ilk hareketli nesneye, ki bu genellikle anneleri olmaktadır, bağlandıklarını tespit etmiştir. Hayvanlarda bu, otomatik şekilde doğar doğmaz olurken, insanlarda öğrenme ve deneyim de etkili olmaktadır. Yaşantıların ve paylaşımların önemi vardır. Bu sebeple doğumdan hemen sonra hem annenin hem babanın bebekle temas edebilmesi gerekmektedir. Doğumdan sonra ayrılık yaşayan ebeveynlerin, diğer ebeveynlere kıyasla çocuklarına daha az duyarlılık gösterdikleri araştırma bulguları arasındadır.
Bebeğin kendisine bakım veren kişiye yani annesine yakınlığı, ilgisi bağlanmanın ilk adımlarındandır. İlk günden itibaren sürekli anneyi gören ve o yüze aşinalık kazanan bebeğin ilgi ve yakınlığı gün geçtikçe daha yoğun hale gelir. 12 -18 aylar arasında en güçlü halini alır.
Doğuştan görme yetisi sınırlı olan bebekler mucizevî olarak 20-
Anne bebeğiyle iletişimdeyken farkında olmadan yüz ifadesini, ses tonunu değiştirerek, fısıltı halinde, çok sesli veya sesini incelterek konuşur. Yavaşça ve duraklamalarla konuşup bebeğinin tepkilerini bekler. Tepkilerini taklit eder. Bu yaklaşımlar da iletişimi kolaylaştırıcı , yakınlığı arttırıcı olmaktadır.
Yine bu dönemde bir başka lütuf annedeki oksitosin denilen sevgi hormonunun daha fazla salgılanmasıdır. Bu hormon sayesinde anne gecelerinin ve günlerinin ona yüklediği yorgunluğa rağmen muhabbetle ayakta kalabilmektedir.
Bebeğin refleksleri de çevresindekilerle ilişkisine temel olur. Örneğin; yakalama refleksi. Bebeğin minicik eline parmağınızı değdirdiğinizde birden sıkıca tuttuğunu fark edersiniz. Bu davranışıyla bize gitme yanımda kal, buna ihtiyacım var der gibidir. O masumiyete hangi can dayanabilir?
Bir başka etken ağlamadır. Temel iletişim davranışı ağlama, anneler için mühim bir uyarıcıdır. Her ağlamanın bir anlamı vardır. Bebek açlıkla, kızgınlıkla, acıyla ağlayabilir.
Ağlama gibi gülümseme de bağlanmayı kolaylaştırıcıdır. Bebek kendi aleminde gülümsediğinde etrafındaki diğer yetişkinler de ona gülümser. Böylelikle hayata bir ışık daha yakılmış olur. Bebeğimizin 5 ay civarında seçici gülümsemesi başlar. Sürekli birlikte olduğu kişilere daha çok gülümser. Anneye – babaya iyice alışan bebek bu dönemde yabancılama denilen tanıma/tanımama safhasına geçer. Annenin uzağında tanımadığı insanlarla iletişim bebekte korku, kaygı uyandırır. Bebek kendisi için güveni temsil eden annenin diğer yetişkine yakın durmasıyla onun da güvenli olduğunu anlar. Ve zamanla alışır, korkusu aşılır. Ayrıca anne olmadığında kızgınlık, üzüntü, ağlama tepkileri göstermesi de kaygısının bir yönüdür. Bu kaygılar bağlanma ilişkisinin bir tezahürüdür.
Hayatta iyi ve kötünün, adalet ve zulmün bir arada olması gibi kolaylıklarla zorluklar da bir arada olabilir. Bağlanma ilişkisinde de kolaylaştıran sebepler bir hayli çoktur. Fakat bunun yanında mukavemet bekleyen durumlar da olabilmektedir. Sözgelimi ; bebeğin aşırı ağlaması, normal olmayan anlaşılamayan davranışları, bedensel özürlerinin olması, bebeğin herhangi bir nedenle istenmiyor oluşu, bağlanmayı olumsuz etkileyen, zorlaştırıcı faktörlerdir. Bu faktörler tespit edilmeli, her halükarda bağlanma, bu ilk ilişki bağı sekteye uğratılmamalıdır. Mesela, bebek öfkeli ve huzursuzsa anne ya da bakım veren yetişkin o derece sakin olabilmelidir. Annenin yakınındakiler , özellikle baba böyle bir durumda teskin edici olmalıdır.
Bir binanın sağlamlığını dahi temeliyle tespit ederiz. İlişkilerimizde de temel ne kadar sağlamsa çocuk yetiştirmek o derece kolaylaşır. Bir lütuf olan bağlanma ilişkisi bu anlamda iyi değerlendirilmelidir.
Psikolog Hayriye Öztuğrul / Dünya Bülteni