Büyük İslam İlmihali
Giyilmesi ve Kullanılması Gerekli ve Caiz Olup Olmayan Şeyler
- Ayrıntılar
- Kategori: Bİİ-Kerahet ve İstihsan Kitabı
- Gösterim: 3063
Her müslüman için avret yerlerini örtecek şekilde sıcaktan ve soğuktan korunacak kadar elbise giymek farzdır. Bu elbiselerin etekleri, erkeklerde bacakların yarısına kadar, kadınlarda ayaklarının yüzlerine kadar uzamalı, kollar da parmak uçlarına kadar uzun bulunmalıdır.
Erkeklerin elbisesi kırmızı veya sarı olmamalı, siyah veya beyaz renkte olmalıdır. Bu renkler müstahabdır. Yeşil renk de sünnete uygundur.
Elbise ne çok yüksek, ne de çok bayağı olmalı, orta derecede bulunmalıdır. Çünkü her şeyin hayırlısı orta halde olanıdır. Bununla beraber Yüce Allah'ın verdiği nimeti gösterip şükretmek için süs olarak yeterinden fazla elbise edinmek müstahabdır. Peygamber Efendimiz buyurmuştur:
"Allah sana ihsan edip nimet verdiği gibi, sen de nefsine ikramda bulun."
Diğer bir hadis-i şerifde şöyle buyurulmuştur:
"Şüphe yok ki Yüce Allah nimetinin eserini kulunun üzerinde görmeyi sever."
Cuma ve bayram günlerinde, toplantılarda iyi ve güzel elbise giymek mübahtır. Fakat böyle elbiselerle daima bezenip durmak uygun değildir. Bu bir gurur eseri olur ve çok kere muhtaç durumda olanların kinini çeker. Böbürlenmek ve büyüklenmek için elbise giymek ise mekruhtur.
Büyüklenmek maksadı ile yapılan her şey mekruhtur. İnsaniyete yakışmaz. Onun için başkalarına karşı böbürlenmek ve zorba kılığına girmek maksadı ile pek kıymetli elbiseler giyilmesi ve pek yüksek binalar yaptırılması mekruhtur. Hele böyle bir davranış israf derecesine varırsa harama dönmüş olur. Aklı kemal üzere olan kimse, yalnız gururlanmak için ve yalnız gösteriş için israfa düşmez. Parasını boş şeylere harcayarak tutuma ve tedbire aykırı hareket etmez. Başkalarına kötü örnek olacak şekilde, cemiyet hayatında gedikler açılmasına sebebiyet vermez.
Fakirlerin veya geçimleri orta halde olanların büyük zenginleri taklid ederek israfa düşmeleri caiz degildir. Bu çok acınacak bir haldir. Bir zengin için giyilmesi mübah olan bir elbise, bir fakir için mekruhtur, hatta haram olabilir. Herkes haline ve servetine göre hareket etmeli, takdire rıza göstermelidir. Din ölçüleri içinde hayatını düzenlemeye çalışmalıdır.
İpek kumaşlardan elbise giymek kadinlar için caizdir; erkekler için caiz degildir. Beden ile elbise arasında bir engel bulunsun veya bulunmasın eşittir. Fakat yalniz uzatma iplikleri ipek olan veya üzerinde dört parmak eninde ipek işlemeler, saçaklar ve kenarlar bulunan kumaşlardan elbise giymek erkekler için de caizdir. Bir de erkeklerin savaş halinde ipekli elbise giymeleri, iki İmama göre caizdir. Bu gibi elbiseler mücahidleri düşmana karşı heybetli gösterir ve kiliç darbelerine karşı dayanikli bulunur.
Erkekler için ipek kumaşlar ve ipek takkeler mekruhtur. Erkek çocuklara da, ipekli ve altın sirmali kumaşlar giydirmek kerahetten kurtulmaz. Fakat bir erkek ağrıyan gözüne ipekli bir mendil bağlayabilir, bunda bir sakınca yoktur.
İpekli eşyadan başka bir şekilde yararlanılabilir. İbrişimden dokunmuş bir seccade üzerine namaz kılınabilir, bunda bir kerahet yoktur. Yine evin iç kısmını ipekli kumaşlarla süslemek de caizdir. Fakat bunlar bir övünme için olmamalıdır.
Yüzleri ipek kumaştan yapılan minderler üzerine oturmak ve böyle yataklarda yatmak da İmam Azam'a göre helaldir.
Üzerinde "Maşallah" veya "Elhamdülillâh" gibi bir yazı işlenmiş bir seccadeyi veya herhangi bir döşemeyi yere sermek mekruhtur. Yazıların araları açılmış ve bazı harflerin üzerine örgü örülmüş olsa bile fark etmez, keraheti vardir. Çünkü tek başına yazılan harflere de saygı göstermek gerekir. Harflerdeki bitişikliği kaldırmak keraheti gidermez.
Altin-gümüş ve diğer mücevherat ile kadınların süslenmeleri caizdir. Erkekler ancak süs maksadı olmaksizin gümüşten halkalı mühür kullanabilirler. Süs için olsa bile, gümüşlü kemer, altın yaldızlı ve işlemeli kılıç kullanabilirler. Fakat altından, demirden, tunçtan, şişeden ve taştan halkalı mühür kullanamazlar; bu haramdir.
Mühürde kaşa değil, halkaya itibar edilir. Mühürün kaşı taştan akikden, yakuttan ve diğer şeylerden olabilir. Ancak ihtiyaç olmadıkça mühür kullanılmaması daha iyidir.
Yalnız süs maksadi ile evlerde altın ve gümüş kaplar, tabla ve benzeri şeyler bulundurmak caizdir. Fakat altın ve gümüş kaplardan yemek yenmesi, su içilmesi, yağlanılması ve koku sürünülmesi hem erkeklere, hem de kadınlara mekruhtur. Gümüş veya altın çatal-kaşıkla yemek yenmesi de böyledir. Gümüş veya altın kalem veya hokka kullanmak da kerahetten boş değildir. Ancak altın veya gümüş bir kap içinde bulunan bir yiyeceği başka bir kaba aktararak sonra yemek, içmek ve kullanmakta bir kerahet yoktur.
Yine gümüşle süslenmiş kaplardan su içilmesi de mekruh değildir. Yeter ki gümüşlü tarafı ağza alınmasın.
Kalaylanmamış bakır ve tunç kaplardan yemek yenmesi mekruhtur. En iyi olan porselen cinsi kaplardır. Şişeden, billurdan ve akîkden yapılmış kapların kullanılmasında bir kerahet yoktur. Bunların temizlenmesi kolaydır. Bunlar, sağlık yönünden madenî kaplardan daha iyidirler.
Sallanan bir dişi gümüş bir tel ile baglamak caizdir. Fakat altın bir tel ile bağlamak, İmam Azam'a göre caiz değildir. İmam Muhammed'e göre, her ikisi ile de bağlamak caizdir, bunda bir kerahet yoktur. Bir rivayete göre, İmam Ebû Yusuf'un içtihadı da böyledir
Yine, çıkan bir dişi yerine koyarak gümüş veya altın bir tel ile bağlamak, İmam Azam'dan bir rivayete göre mekruhtur; çünkü bu diş ölünün dişi hükmündedir. Bunun yerine besmele ile boğazlanmış bir koyunun dişi gümüş bir tel ile bağlanabilir. Bunun yerine gümüşten bir diş de edinilebilir.
Fakat İmam Ebû Yusuf'a göre, çıkan bir dişi yerine koyarak gümüş veya altın bir tel ile bağlamakta veya onun yerine gümüşten bir diş edinilmesinde bir sakınca yoktur. Çıkan bir dişin yerine konulmasına İmam Azam'ında katıldığı, İmam Ebû Yusuf'dan rivayet edilmiştir. İmam Muhammed'e göre ise, çıkan dişin yerine gümüşten de, altından da diş konulabilir.
Düşmüş veya kesilmiş bir burun yerine altından burun yapılabilir. Fena kokacağı için gümüşten yapılmaz.
Nazar değmesin diye, çocukların elbisesine boncuk işlenmesi ve nazarlıklar takılması caiz değildir. Bunlar cahiliyet devrine ait âdetlerdir.
Fakat ekin tarlalarında ve bostanlarda birer değnek üzerine hayvan kafası takılmasında bir sakınca yoktur. Bunlar hem birer korkuluktur, bazı zararlı kuş ve hayvanların buralara sokulmasına engel olur, hem de göz değmemesine sebeb olabilir. Çünkü göz değmesi, çok kez olagelen bir afettir. İnsana da, hayvana da, mala da değebilir. Onun için tarlaya ve bostana bakacak kimselerin gözleri, önce bu yüksek korkuluklara değer. Artık ondan sonra ekin ve diğer şeylere dokunmasında bir zarar kalmayabilir.
Nazardan (göz değmesinden) Yüce Allah'a sığınmalıdır. Peygamber Efendimiz (sallallahü aieyhi ve sellem) buyurmuştur: "Bir kimsenin kendisinin veya kardeşinin bir şeyi hoşuna giderse, bereketle ona dua etsin çünkü göz değmesi hakdır."
Bereketle dua ise şöyle yapılır;
"Şekil verenlerin en güzeli olan Allah ne yücedir! Allah'ım, buna bereket ver."
Bizlerce: "Maşaallah Tebarekallah" denilmesi âdet olmuştur.
Bir hadis-i şerifde de: "Her kim hoşuna giden bir şeyi görünce, "Maşaallah lâ kuvvete illâ billâh" derse, ona göz zarar vermez," diye buyurulmuştur.