Büyük İslam İlmihali
Yaş Büyüklüğü
- Ayrıntılar
- Kategori: Bİİ- Oruc Kitabı
- Gösterim: 4040
Kendisine şeyh-i fâni denilen çok yaşlı ve güçsüz bir kimse oruç tutmayabilir.
Şeyh-i fâni , o ihtiyar kimsedir ki, ölünceye kadar vücuduna zafiyet gelir ve tekrar kuvvet bulmadan ölür. Böyle bir kimse için her ramazan gününün orucuna karşılığı bir fidye vermek gerekir. Bu fidye ramazanın başında verilebileceği gibi, sonra da verilebilir. Bir çok fakire verilebileceği gibi, bir fakire de verilebilir. Bunun için otuz günün fidyesi, ibahe (yemek yedirmek) sureti ile de ödenebilir. Şöyle ki, her günün orucuna bedel fakire sabah-akşam doyacak kadar yemek yedirilmesi yeterli olur.
Sağlığında üzerine borç kalan fidyeleri ödemeyen kimsenin, malı varsa, bunların ödenmesini vasiyet etmesi gerekir. Eğer geriye bıraktığı mal, fidye borçlarını karşılamayacak derecede ise veya ölü hakkında bağış yapmak isteyenin koyduğu para yetmiyorsa "devir" yapılır. Buna "İskat-ı Savm" denilir. ("İskat-ı Salât" bölümüne bakabilirsiniz.)
Kendisini şeyh-i fâni sanıp fidye vermiş olan kimse, sonradan oruç tutmaya güç kazansa, fidyenin hükmü kalmaz. Oruç tutması ve geçmiş günleri kaza etmesi gerekir.
Yolcu, hasta hayz, ve lohusa halinde bulunanların kendilerini oruçlu gibi göstermeleri gerekmez. Yolcu ile hasta aşikâre yiyebilirler. Ancak kendilerini yolcu veya hasta tanımayan insanlara karşı açıkta yemeleri uygun değildir. Suçlanmadan kurtulmak ve din kardeşlerine saygı göstermek için meydanda yememelidir. Hayz ve lohusa için de, gizli yiyip içmek edebe daha uygundur.
Oruç tutması gerekmeyen bir kimse, ramazan günleri içinde oruç tutmasını gerektiren bir hal ile karşılaşırsa; günün geri kalanını oruç tutması (yeyip içmemesi) uygundur. Örnek: İmsak vaktinden sonra temizlenen haiz veya lohusa bir kadın, o günün akşamına kadar imsak etmelidir.
Yine, bir yolcu oruçlu olarak sabahlayıp da ondan sonra beldesine dönse veya başka bir beldeye girip ikamet etse veya oruçlu olmadığı halde imsak vaktinden sonra ikametgâhına dönse, artık o günün akşamına kadar imsak etmelidir. İftar etmesi çirkindir.
Yine, İmsak vaktinden sonra sağlığa kavuşan bir hasta, aklını kaybettikten sonra kendine gelen bir mecnun, büluğa eren çocuk, İslâmı kabul etmekle ihtida eden kimse ve herhangi bir sebeble orucu bozulan için gerekli olan, günün geri kalan kısmını oruçlu gibi geçirmektir. Din terbiyesi bunu gösterir. Hatta böyle davranmak, sahih olan görüşe göre vacibdir. Diğer bir görüşe göre müstahabdır.
Büluğa eren çocuk ile ihtida eden (İslâmı kabul eden) şahsa, o günün orucunu ayrıca kaza etmek gerekmez. Çünkü bunlar imsak vaktinde mükellef bulunmamışlardır. Diğerlerine ise, kaza etmek gerekir:
Bir yolcu için güçlük yoksa, ramazan orucunu tutması daha faziletlidir. Fakat güçlük çekilecekse veya arkadaşları oruçsuz olup yiyecekleri aralarında müşterek ise, iftar etmesi daha faziletlidir.
Nafakasını (geçimini) kazanmaya muhtaç olan bir işçi veya sanatkâr, bu işle uğraştığı takdirde, orucunu bozmasını mübah kılacak bir hastalığa uğrayacağını bilecek olsa, daha hasta olmadan iftar etmesi helal olmaz.