Konaşabiliyormuyuz?
- Ayrıntılar
- Kategori: Aile ve evlilik
- Gösterim: 1359
Günlük yaşantımızda birbirimizi anlayamamaktan yakınırız. Aile içi anlaşmazlıklara baktığımızda, en önemli sorun kaynağı, yine bireylerin birbirini anlamamasıdır. Böyle iletişim zorluklarıyla sık sık yüzyüze geliriz fakat çoğu kez anlaşmamızı sağlayan en önemli aracın konuşma tarzımız olduğunu unuturuz. Özellikle de aile içinde...
Sesimizi nasıl kullandığımız, meramımızı ifade etmede doğru kelimeleri seçip seçmediğimiz, söyleyişte vurguları yerli yerinde kullanıp kullanmadığımız, kendimizi ifade etmede son derece önemlidir.
Bütün bunların yanı sıra iletişimde ifade tekniğinden daha da önemli olan, sadece kelimelerle değil, kalbimizle konuşmak, yani samimi olmaktır. Esasen sadece kelimelerle konuşmak, konuşmak değildir. Kalbiyle konuşmayan, anlattıklarına kendi içini katmayan birinin gerçekten iletişim kurduğu söylenemez.İşin samimiyet boyutu, hiç şüphesiz kişinin olgunluğu ve ahlâkı ile ilgili bir durum. Biz konunun teknik yönünde kalarak, özellikle aile içi konuşmalarda sağlıklı bir iletişimin ipuçlarından söz edelim.
Konuşurken düştüğümüz tuzaklar
Kelimeleri atlamak: Konuşurken kelimeler atlandığında anlam eksilir, farklı anlamalara neden olur. Örnek olarak N'aber ? sorusundan bir haber öğrenmek zordur. Ya da Nasıl gidiyor? şeklindeki hitap, özellikle çocukta farklı anlamalara yol açacaktır. Ayrıca bu tarz sorular, geçiştirme maksatlı olarak anlaşılabilir. Bunların yerine çocuklara Günün nasıl geçti, okulda neler yaptınız? ya da Arkadaşlarınla oyun oynadın mı? gibi daha anlaşılır cümleler kullanmak daha doğrudur.
Genellemeler yapmak: Asla, hep, hepsi, hiçbiri, hiç, gibi kelimeleri mümkün olduğunca çocuklara karşı kullanmamak gerekir. Bunları kullandığımızda çocuklar da kendi dünyalarında aslaya da her zaman gibi kelimeleri kullanacakları cümleler kurarlar. Düşünce dünyasını daraltan bu konuşma şekliyle, keskin bir görüşe değil, peşin bir fikre sahip olurlar. Bu kelimelerin yerine, çoğunlukla, bunu bir kez daha düşünmek gerekir, hemen hemen gibi daha esnek yaklaşım sağlayan cümleler kurmak, çocukların her şeyi sandıkları gibi olmadığına ikna eder. Bu yaklaşım onlarla yapılan konuşmaların devamını da sağlayıcı niteliktedir.
Kıyaslama yapmak: Çocuklarla yapılan konuşmalarda, bir konuyu başka çocuklardan örnek vermeden anlatmak gerekir. Başka çocuklardan verilen örnekler, çocuğunuzun örnek verdiğiniz alanda rekabete girişmesine, kendini başarısız görmesine ve örnek verilen çocuğa benzeme gayretine kalkışmasına sebep olacaktır. Çocuğun kendisi olmasını, bunu yaparken de iyi' olmasını sağlamak için, onun mizacını keşfedip o mizaca uygun bir mecraya sevketmek gerekir. Başka çocukların daha iyi olduğunu söylemek, çocukta sevilmediğine ya da kötü biri olduğuna dair hisler uyandırabilir. Yaptıkları işlere yardım etmek ve yaptığınız işlere çocuğunuzun da yardım etmesine izin vermek, daha başarılı olmalarını sağlayacaktır.
Akademik konuşmak: Açıkça görülüyor ki, ...gerçeğinden hareketle gibi ifadelerdeki keskin yargılar, karşı tarafa baskı ve yönlendirilme hissi verir. Özellikte çocukta yetersizlik duygusu uyandırır. Çocuk sizi anlayamaz, dolayısıyla ne söylemek istediğinize dair bir fikir de geliştiremez. Kendini güçsüz ve iş yapamaz olarak hisseder. Bu tarz cümleler, eşler arasında da önemsizleştirmeye ve değer verme konusunda zafiyete yol açar.
Varsayımda veya peşin hükümde bulunmak: Sevmezsin değil mi?, Sen zaten ne yaptın ki?, Sen zaten hep böylesin gibi cümleler, üzülerek belirtmeliyiz ki eşler arasında çok sık olarak kullanılmaktadır. Oysa bu tarz ifadeler, aile içinde saygıyı zedeleyen konuşma tarzlarıdır. Bu gibi cümleler, eş ve çocuklarda karşı tarafa düşmanlık hisleri beslenmesine ve misli ile karşılık verilmesine neden olur. Böylelikle konuşma hakarete varan cümlelerle son bulur ve sonuçta aile ilişkilerinde zamanla soğumaya ve istenmeyen olaylara sebebiyet verebilir.
Konuşmanın altın kuralları
Sağlıklı iletişimi engelleyen örneklerden sonra, konuşmamızı daha etkili kılmak için yapabileceklerimize de bir göz atalım:
Her zaman doğruyu söyleyelim: Doğrunun gücünden yararlanmak gerekir. Doğruyu çekinerek değil, göğsünüzü gererek söyleyin. Herhangi bir neden açıklamanız gerekiyorsa, bunu bilmese de olur' diye düşünmeden, muhatabınıza olaya sebebiyet veren konuyu açık yüreklilikle açıklamamız doğru olacaktır. Çünkü doğrudan korkulmaz. Ve doğruluk sonradan yüzümüze hakaretle vurulabilecek bir şey değildir.
Sözü dolandırmayın: Mümkün olduğu kadar kısa sürede konuya girip, önemli yanlarına değinerek konuşmak gerekir.
Varsayımlarda bulunmayın: Söylenileni gerçekten anlamaya çalışın. Kişiyi tanıyorum, ne söyleyeceğini biliyorum, diye düşünmeyin. Ev içinde o anda eşinizin ya da çocuğunuzun söylemek istediği konuya odaklanın.
Bakış açısını yakalayın: Karşınızdaki insanın ne söylediğini anlamanın en iyi yolu, onun bakış açısını anlayabilmektir. Yani onun konuşmayı yaparken hangi duygu ve düşüncelerin etkisi altında kaldığını anlamaya çalışırsanız, dediklerini yorumlamanız ve doğru cevaplar vermeniz kolaylaşacaktır.
Yargılamayın: İnsanları yargılamayın. Eleştirmek için değil, onları anlamak ve onlardan bir şeyler öğrenmek için dinleyin.
Ailenizi dinleyin: Karşınızdaki konuşurken ona vereceğiniz cevabı veya sizin aynı konudaki görüşlerinizi derlemeye çalışmayın. Onu dinleyin. Bizim özellikle aile içi konuşmalarımızda sıklıkla yaptığımız bir hata da, karşı tarafa üstün gelmek, dediğimizi onaylatma ya da kabul ettirme çabasıdır. Bunun yanlış olduğunu söylememize gerek bile yok. Doğru olan, karşımızdakini dinlemek ve ne söylemişse onunla ilgilenmektir.
Sorular sorun: Karşınızdaki insanı doğru anlayıp anlamadığınızı sınamak için ona sorular sorun. Sorularınız anlamaya yönelik olsun. Bunu aile içerisinde denediğinizde, son derece olumlu sonuçlar alabilirsiniz.
Karşınızdaki ile eşleşin: Karşınızdaki insanla aynı ses tonunu yakalamaya çalışın. Duruşunuzu onunki ile paralelleştirin. Benzer beden dilini kullanın. Özellikle küçük çocuklarla konuşurken onun boy seviyesine inmek, kollarından ya da ellerinden tutmak, arkadaşınızla konuşurken ona dokunmak, eşler arasında da buna dikkat etmek hem konuşmanızı etkili kılar, hem de muhabbete vesile olur.
Konuşmuş olmak için konuşmayın: Karşınızdaki kişi sizi dinleyecek durumda değilse veya söyleyecekleriniz için uygun ortam yoksa, sırası değilse veya siz konuşmaya hazır hissetmiyorsanız konuşmayın.
Son olarak şunu söyleyelim: Bütün yapıp ettiklerimiz gibi, konuşmalarımız da kendi kabımız'dan dışarıya sızanlardır. Halimiz, ahlâkımız ne ise yansıyacak olan odur. O halde kendi olgunluk seviyemizin muhasebesini ihmal etmeyelim.
Merve Akıncılar