إِذَا زُلْزِلَتِ الْأَرْضُ زِلْزَالَهَا
İzâ zulziletil ardu zilzâlehâ.
| izâ zulzileti | : sarsıldığı zaman |
| el ardu | : arz, yeryüzü |
| zilzâle-hâ | : onun şiddetli sarsıntısı |
Yer, kendisine âid şiddetli bir sarsıntı ile zelzeleye uğratıldığı zaman,
Vaktâ ki, yer kendisine ait şiddetli bir zelzele ile sarsılır.
Arz o sarsıntısiyle sarsıldığı
Yer o sarsıntıyla sarsıldığında,
Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı,
(1-3) Yer dehşetle sarsıldıkça sarsıldığı, yeryüzü ağırlıklarını dışarıya çıkardığı ve insanın: 'Buna ne oluyor?' dediği zaman;
(1-3) Yeryüzü kendine has bir sarsıntıya uğratıldığı, içindekileri dışarıya çıkarıp attığı ve insan, “Ona ne oluyor?” dediği zaman,
(1-5) Yerküre kendine has sarsıntısıyla sallandığı, toprak ağırlıklarını dışarı çıkardığı ve insan «Ne oluyor buna!» dediği vakit, işte o gün (yer) Rabbinin ona bildirmesiyle bütün haberlerini anlatır.
Yerküre o müthiş deprem ile sarsıldığı,
Yer o müthiş depremiyle sarsıldığı zaman...
Arz, şiddetli sarsıntısı ile sarsıldığı;
Yer, sarsıldıkça sarsıldığı zaman;
Yeryüzü, şiddetli bir depremle sarsılınca.
Yerküre kendine has sarsıntısıyla sallandığı,
Yer, o şiddetli sarsıntısıyla sarsıldığı,
(1-3) Yer dehsetle sarsildikca sarsildigi, yeryuzu agirliklarini disariya cikardigi ve insanin: «Buna ne oluyor?» dedigi zaman;
Yer dehşetle sarsıldıkça sarsıldığı,
Yer, o şiddetli sarsıntısıyla sarsıldığı,
Yer, o (son) müthiş sarsıntı ile sarsıldığında,
Yer, tam bir sarsıntı ile sarsıldığı zaman.
Yer, o şiddetli sarsıntıyla sarsıldığı,
Yer o müthiş sarsıntısıyla sarsıldığında,
Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı,
Yerküre, o sarsıntıyla sarsıldığı zaman,
Yerin korkunç bir depremle sarsıldığı,