Ev hanımı değil, evin hanımı olmak

“Çocuğun okulundan ya da başka bir yerden ne zaman ki bir vesileyle ne iş yaptığımı sorsalar, ev hanımıyım demekten rahatsız oluyorum. Yüzüme aşağılayıcı bir ifadeyle baktıklarını hissediyorum. İşe yaramadığımı, bir mesleğim olmadığı için tüketici olarak görüldüğümü, çalışan hanımların daha özgür, özgüvenli ve değerli olduklarını düşünüyorum’’
Modernizm ve onun bir uzantısı olarak ortaya çıkan feminizm özellikle birçok kadını yaratılışının dışında yaşamaya ve olmaya zorladı.

Devamını oku: Ev hanımı değil, evin hanımı olmak

Dizilerin Kuşatması Altında

Bu konuda yazacak değildim ama yine duramadım. Sezonun başlamasıyla birlikte ekranlar dizilere deyim yerindeyse doydular.

Arka arkaya ünlü oyuncuların oynadığı ve diziyi uzatabilmek için, ekranda kalmasını sağlamak için türlü türlü atraksiyonların yapıldığı senaryolarla karşıkarşıyayız… Her birisinin tekrar tekrar yayınlanmasından dolayı da her şekilde karşınıza çıkmaları mümkün…

Kara kedi gibiler. Her an, her saatte karşınıza çıkıyorlar, ya jenerikleriyle ya tekrarlarıyla ya da sözüm ona tam metin özetleriyle... Kaçmak neredeyse mümkün değil! Bir yerde, bir sahneyle sizi yakalayıp reklam arasına kadar transa geçirebiliyorlar.

Reklamda kendinize gelip kanalı değiştirdiğinizde, nasıl olsa yarın bir gün aynı bölümün devamına rastlayabiliyorsunuz.

Devamını oku: Dizilerin Kuşatması Altında

Evler, güç savaşı yapılan yerler olmamalı

Ruhen anlaşan, uyumlu ve birbirini seven çiftlerin evlilikleri gerçek mutluluğu da ortaya çıkarır. Belki kalemi eline alan herkes mutluluktan söz ediyor. Hayali mutluluk senaryoları üretiyor. Gerçek hayatta ise bu senaryolar geçerli olmuyor. Ekser insanlar, istedikleri halde mutluluğu yakalayamıyor.

Huzur ve mutluluk ortamı olması gereken evleri, eşleriyle güç savaşının yapıldığı arenaya dönüyor. "Sen şöylesin, böylesin, öyle yaptın, böyle yapmadın" vb. söz düellolarıyla tatlı anlar acılaşıyor.

Olaya herkes kendi penceresinden bakıp kendisini haklı görüyor. Eşinin yanlış yaptığını düşünerek kendi aklınca onun yanlışını düzeltmeye çalışıyor.

Devamını oku: Evler, güç savaşı yapılan yerler olmamalı

Aile sorunlarının ekranda tartışılması çözüm getirmiyor

Bir televizyon programında, kocanın stüdyoyu basarak 3 kişiyi yaralaması gözleri yeniden kadın programlarına çevirdi. Emniyet, önlem alınmazsa daha büyük olayların olabileceğini dile getirirken, psikolog Orhan Keskin sorunların ekranlarda tartışılmasının çözüm yerine çözümsüzlük, kin, nefret ve ölümler getirdiğini belirtti.
 
Bir televizyon programı sırasında eşinin yayına katılmasına sinirlenen Ahmet Ayyıldız, önceki gün canlı yayın stüdyosunu bastı. Ayyıldız, eşini programa getirdiği gerekçesiyle Hüseyin Keleş ile iki program çalışanını yaraladı. Olayın ucuz atlatıldığını belirten emniyet yetkilileri, önlem alınmazsa daha büyük faciaların da yaşanabileceğini dile getiriyor.

Devamını oku: Aile sorunlarının ekranda tartışılması çözüm getirmiyor

Mutluluğa giden üç basamak; duymak, anlamak ve sevmek

Genç kadın sızlanıyordu: "Eşim ne beni duyar, ne anlar ne de sevdiğini dile getirir. Kendine ait bir dünya kurmuş orada tek başına yaşar. Sonra da bana "hiçbir şeyle mutlu olmayan karamsar kadınsın" deyip işin içinden çıkar.

Evet, evlilikte mutluluğa giden üç basamak vardır: "Duymak, anlamak sevmek." "Duymak" insanı "anlamak" basamağına "anlamak"sa "sevmek" basamağına çıkarır.

Nasıl ki, dilsiz ve sağır bir insanın dilini bilmediğinizden duyamazsınız. Duymadığınız için de anlayamazsınız.

Devamını oku: Mutluluğa giden üç basamak; duymak, anlamak ve sevmek

Evlenmekten korkuyor musunuz?

Evlilik korkusu, kişinin çevresinde ve ailesinde yaşadığı olumsuz evlilik örneklerinden edindiği bilgiler doğrultusunda yaşadığı bir korkudur. Ayrıca psikolojik olarak yaşanan bir bağlanma korkusu olabilir. Bunu aşmak için önyargısız yaklaşım sergilemeli, fedakâr olunmalı, paylaşımcılığı öğrenmeli, bencillikten uzak durmalıdır.

Gençlerin çoğunlukla mutlu bir rüya gibi düşündüğü evlilik, kimilerinin de korku dolu kâbusu haline gelebiliyor.

Devamını oku: Evlenmekten korkuyor musunuz?

Yozlaşmada son hız: Evlenme oranı azaldı

Türkiye'de aile yapısı büyük bir tehlike altında, evlenme oranları düşerken, boşanmalarda artış görüldü.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2009 yılına ilişkin evlenme ve boşanma istatistiklerini yayımladı. Türkiye'de geçen yıl evlenen çift sayısı bir önceki yıla göre 50 bin 231 azaldı. Boşanan sayısı 14 bin 499 kişi arttı.

Türkiye'de geçen yıl evlenen çift sayısı bir önceki yıla göre 50 bin 231 azalarak 591 bin 742 oldu. Verilere göre, 2008 yılında 641 bin 973 çift evlenirken geçen yıl bu sayı 591 bin 742 oldu.

Devamını oku: Yozlaşmada son hız: Evlenme oranı azaldı

'Süper kadın'lar mükemmeli ararken eş ve çocuklarına hayatı zorlaştırıyor

Kadınlar; kariyer, ev işleri, ideal bir anne ve eş olmak için sürekli koşuşturma içerisinde. Sorumluluklarını düşünmek, yetiştirmek, idare etmek için bin parçaya bölünüyorlar. Ancak bu durum, onları mükemmeliyetçi bir kişilik sahibi yapıyor. 'Süper kadın' sendromu yaşayan kadınlar, baskı ve yönlendirmelerle ailelerinin hayatını olumsuz etkileyebiliyor.

Günümüzde birçok kadın bir yandan işyerinde daha iyi bir kariyere ulaşmak, bir yandan da ideal bir eş, anne ve ev hanımı olmak için yoğun çaba sarf ediyor. Her rolün üstesinden gelmeye çalışan ve kendine hata yapma şansı vermeyen kadınlar, mükemmel olma hastalığına yakalanıyor.

Devamını oku: 'Süper kadın'lar mükemmeli ararken eş ve çocuklarına hayatı zorlaştırıyor

Herkes vitrin evliliklerin peşinde

Kadınların da erkeklerin de evlilik kriterleri bir nesil öncesine göre çoktan değişti. Herkes vitrinde iyi duran evliliklerin peşinde.

Güzellik ve kariyer yükselme gösterirken iyi aile mensubu olma, görgü, edep gibi özellikler arka sıralara düştü. Fakat gelin görün ki vitrin için yapılan evliliklerin hiç de sağlıklı olmadığını gittikçe artan boşanma oranları ortaya koyuyor.

Vitrini hoş çekmecesi boş evlilikler bitmeye mahkûm oluyor

Artık kadınların da erkeklerin de evlilik kriterleri değişti. Eskiden önem ifade eden kanaatkârlık, efendilik, aile görgüsü ve fedakârlık gibi kavramlar çoktan demode oldu.

Devamını oku: Herkes vitrin evliliklerin peşinde

Evliliğe mi, savaşa mı gidiyorsunuz?

Evlenmek niyetiyle görüşmeye gelmişlerdi. Delikanlı, genç kızı, şöyle bir süzdü ve sessizce düşündü: "Güzel kız fena değil. Ama biraz kendini beğenmiş. Acaba bu hali devam eder mi? Ya ederse? O zaman bununla yaşanmaz. Ben dayanamam ukala bir kadına, kadın dediğin biraz uysal olmalı... Neyse canım, hele bir evlenmeyi kabul etsin. Ben onu değiştirmeyi bilirim."

Genç kız da simasının ortasına sinsi bir tebessüm kondurdu. "Fena çocuk değil. İşi de yerinde. Rahat bir hayat yaşarım. Lâkin biraz 'dediğim dedik' gibi. Acaba buna, sözümü dinletebilir miyim? Aman canım, düşündüğüm şeye bak. Evlenelim de ben onu mum gibi yapmasını bilirim."

Devamını oku: Evliliğe mi, savaşa mı gidiyorsunuz?

“Onlar, Cenab-ı Hakkın size emanetidir!”

İslâmiyetin kadına verdiği kıymeti hiçbir din, hiçbir düşünce vermemiştir. Dinimize göre kadın evin sultanıdır. Kocası onun her türlü ihtiyacını ayağına getirmek zorundadır. İslâmiyette kadın, geçim derdinden, düşüncesinden kurtulmuştur. O, çalışarak, didinerek para kazanmaya mecbur değildir.

Cenab-ı Hak, kadını erkeğe; onu koruması, kollaması, himaye etmesi için emanet olarak vermiştir. Nasıl ki, emanet üzerine titiz durulur, emanete hıyanet edilmezse, kadına da dinimiz böyle davranılmasını emretmektedir.

Devamını oku: “Onlar, Cenab-ı Hakkın size emanetidir!”

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.