Ömür dediğin, girdiğin gönül kadardır…
- Ayrıntılar
- Kategori: Sahrada esinti
- Gösterim: 2088
Bir mumun titrek alevinde, yaz kalemim gecenin mürekkebe akıttıklarını... Geçmişi alıp heybene, geleceğin umut dolu özlemlerini, bir çocuğun gözlerinden yitip giden düşleri, yazılamayan ne varsa geceye, kaleme dair...
Ne kadar çok özlem birikiyor, geçmişin tozlu sayfalarında öyle değil mi? Uzay boşluğunda, dipsiz fezada kaybolan dünyadan izleyebilmek mi kolay hayatı, yoksa kâinatın sınırlarından öteye gittiğinde, bir damla değil, bir nokta kadar bile göremediğin yerden mi?
Sen bir insansın ve hayalinle fezaları, uzakları, çok uzakları aşabilir, bilinmeyenlere ulaşabilirsin.
Şimdi sen, şu uzay boşluğundan bir damla mesabesinde bile olmayan dünyanın içine neler yerleştirdin, neleri kaybedip, gittin bir bak bakalım...
Anlık öfkelerde yitip giden dostluklar... Bir ömre bedel dediğin, insan olmanın gereği demeden, anlık kızgınlarla kopardığın, yakıp, yıktığın köprülere bak bir de... Bir ömrü bir anda yitiriyor, bir anda buluveriyorsun... Sevgi emek ister diyordu bilenler...
Bir tohumu ektikten sonra başlıyordu çiçeğin toprakla hikâyesi… Toprak münbit, güneş cömert, su ise sevgi şefkati ile kucaklarsa tohumu, yetişir ya çiçekler… İşte tıpkı bulutlardan su bekleyen çiçekler gibi hassastır her bir insan kalbi… Şefkatle, emekle kucakladığında açılıverir tüm gönül kapıları… Eğer sevgi duvarını yıkmak nasıl olur dersen, bunu “bir anda” yıkıverdiğin, anlık öfkelere kurban ettiğin nice virâne gönülün meskenini dolaştığında belki görebilir, sorduğun sorulara yanıtları kendin bulabilirsin…
Hayatı kısa veya uzun yapan, senin ömür dakikaların değil, kaç gönüle girdiğin, kaç gönülde viranelerden köşkler inşa ettiğin belirler, unutma!
Unutma ki; kalem, yazılamayanları yazabilmeye güç yetiremez belki ama bir mumun anlık alevleri onu nice bilinmezliklerin izine götürür, nice yıkık, virane gönlünün gecenin karanlığına sakladığı sırları keşfedebilir…
Şimdi gel, seninle kalbini, insanı yeniden keşfedelim. Ve aslında anlık olan ömür dakikalarında neler yitip, gitmiş, neleri kaybetmişiz hesabını bir tutalım…
Elinde kalem, kâğıdın yine yeniden başlıyormuşun gibi bembeyaz ve bir mumun alevi kadar ömrün var ise sen hesab et elinde olan ve elinden su gibi akıp gidenleri…
Giden ve kalanların hesabında bulduğun çözümlemede, çözülemez dediğin hayatının bilmecesini çözebilirsin belki…
Reşhâ Sahradaesinti
www.herkonudan.com