Fıkıh Köşesi

TEKLİFLERİN MAHİYETİ VE İCTİHADIN DEĞERİ

Soru: "Çevremizde değişik eğilimlere sahip Müslümanlar vardır. Müctehid imamları ve mezhepleri hafife alan arkadaşlarımız ısrarla "Kur'an ve sünnette birleşelim" diyorlar. Bu teklif ne derecede doğrudur? Diğer şer'i delilleri bir kenara bırakabilir miyiz? (...) Yine bir müctehid ile müctehid olmayan bir kimsenin sözü aynı değeri mi haizdir? (...) İslami tekliflerin ve hükümlerin değişik derecelere sahip olduğunu biliyoruz. Bir farz ile müstehab veya haram ile mekruh aynı değerde değildir. (...) Netice olarak şer'i bir meseleyi müzakere ederken neye dikkat etmeliyiz? Usulle ilgili meseleler, sünnet ile sabit midir?"

CEVAP: Önce, "Kur'an ve sünnette birleşelim" teklifi üzerinde duralım. Bütün Müslümanlar, Allahu Teala (cc)'nın kitabında ve Resul-i Ekrem (sav)'in sünnetinde yer alan her hükmün mutlak hakikat olduğuna iman ederler. Zira, Kur'an ve sünnette birleştikleri için, Müslüman vasfını haiz olmuşlardır. Kat'i nasslarla sabit olan hükümlerde, "İşittik ve itaat ettik" deyip, mucibince amel etmeleri şarttır. İslam alimlerinin, "Mevrid-i nass'da ictihada mesağ yoktur"(1) hükmünde ittifak ettikleri malumdur. Bir mükellefin, taharriye riayet etmesi ve hükümlerin değerini iyi öğrenmesi gerekir. Bu kısa girişten sonra, "Şer'i bir meseleyi müzakere ederken neye dikkat etmeliyiz? Usulle ilgili meseleler, sünnet ile sabit midir?" sualinize geçebiliriz. Hz. Abdullah b. Abbas (ra)'dan rivayet edilen hadis-i şerifte, Resul-i Ekrem (sav)'in: "Size Allahu Teala (cc)'nın kitabında bir delil bulunursa, onunla amel etmek icap eder. Terki hususunda hiç kimsenin özrü olamaz. Şayet Allahu Teala (cc)'nın kitabında yoksa, o zaman geçerli sünnete müracaat etmek gerekir. Bu babta benden bir sünnet de yoksa, ashabımın söyledikleriyle amel edilir. Şüphesiz ki, benim ashabım gökteki yıldızlar mesabesindedir. Hangisinin kavli ile amel etseniz hidayeti bulursunuz. Ashabımın ihtilafı sizin için rahmettir"(2) buyurduğu malumdur. Yine Resul-i Ekrem (sav), Hz. Muaz b. Cebel'i (ra) Yemen'e vali olarak gönderirken: "Ya Muaz!..Bir hadise ile karşılaşırsan nasıl hüküm vereceksin?" diye sormuştur. Hz. Muaz, "Allahu Teala (cc)'nın kitabı ile ya Resulallah" diye cevap verir. Resul-i Ekrem (sav) devamla: "Ya o hadisenin hükmünü kitapta bulamazsan?" diye sorar. Hz. Muaz (ra), "Allah Resulü'nün sünnetine müracaat ederim" diyerek cevap verir. Bunun üzerine Resul-i Ekrem (sav): "Allahu Teala (cc)'nın kitabında ve benim sünnetimde de o hadisenin hükmünü bulamazsan, nasıl hüküm verirsin ?" diye sorunca, Hz. Muaz: "O zaman kendi ictihadımla hüküm veririm" (3) demiştir. Bu cevaplar Resul-i Ekrem (sav)'i memnun etmiş, Hz. Muaz'ın göğsüne mübarek ellerini koyarak: "Resulullah'ın elçisini, Resulullah'ı hoşnud edecek şeye muvaffak kılan Allahu Teala (cc)'ya hamdolsun" diye duada bulunmuştur. Bu hadis-i şerifin, bir cemaat tarafından rivayet edildiği malumdur. Şer'i meselelerde hüküm verirken, usule riayet etmek şarttır. Usul ile ilgili olarak Feteva-ı Hindiyye'de: "Kadı veya müfti için esas olan, Allahu Teala (cc)'nın kitabında bulunanla hükmetmektir. Bu sebeble Kur'an'da bulunan nasih ve mensuh ayetleri iyi bilmesi gerekir. Nasih olan ayet-i kerimelerin muhkemini, müteşabihini ve kıraat sebebiyle tefsirinde olan ihtilafları kavraması şarttır. Eğer vereceği hükmü Allahu Teala (cc)'nın kitabında bulamazsa, Resul-i Ekrem (sav)'in sünnetiyle hükmetmesi gerekir. Bu sebeble sünnetin de nasihini ve mensuhunu iyi bilmesi icabeder. Hadislerde ihtilafa düşerse, mütevatir veya meşhurunu alır ve onunla ictihad eder. Bunun dışında ravilerin mertebelerini dikkate alması, adil ve alim olanlarını, dört halife ve dört Abdullah'dan gelenleri ve diğerlerini bilmesi gerekir. Eğer Kur'an ve sünnette hüküm bulamaz ise, sahabe-i kiramın üzerinde icma ettikleri görüşe göre hüküm verir. Çünkü sahabe-i kiramın icması ile amel etmek vaciptir. Şayet o meselede sahabe-i kiram ihtilaf etmiş ise, tercihte bulunabilir. (...) Eğer kadı veya müfti, ictihad ehli değilse, kendisinden istenilen hükmü bir müctehidden alır. İlimsiz hüküm vermez, sormaktan da utanmaz."(4) hükmü kayıtlıdır. Müctehid imamların gayretlerini ve ictihadı hafife almak doğru değildir. Resul-i Ekrem (sav)'in bizzat ictihad yaptığı ve sahabe-i kiramı ictihada teşvik ettiği, mütevatir haberlerle sabittir. İmam-ı Şafii (rh.a): "Bir mükellef; hakkında kat'i nass bulunmayan konularda, ya ictihad etmek veya bir müctehide ittiba etmekle yükümlüdür. Bu iki halin dışında birşey söylenemez.(5)" diyerek, önemli bir inceliğe işaret etmiştir. İctihad edebilecek ilmi kudreti haiz olmayan bir Müslüman, Allahu Teala'nın (cc), "Bilmiyorsanız, zikir ehline sorunuz" emrine ittiba etmekle mükelleftir. Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim.

(1) Ebu Said Muhammed El Hadimi-Şerhu Mecami-İst:1305, Sh: 329.
(2) İbn-i Abidin-Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar-İst: 1982, C: 1, Sh: 84.
(3) İmam Ahmed b. Hanbel-El Müsned-İst: 1401, C: 5, Sh: 230, 236, 242; Ayrıca Sünen-i Tirmizi-K. Ahkam:3; Sünen-i Ebu Davud; Sünen-i Darimi.
(4) Şeyh Nizamüddin ve Heyet-Feteva-ı Hindiyye-Beyrut:1400, C: 3, Sh: 306.
(5) İmam-ı Şafii-Er Risale-Kahire:1979 (2 Bsm), Sh: 511, Madde: 147

X (Twitter) sayfamız!

X (Twitter) adresimizi takip ederek, her türlü ilmi bilgilendirmeden istifade edebilirsiniz.

Günün Sözü

"Allahü Teâlâ’nın, arefe günündeki kadar cehennemden kul âzât ettiği bir başka gün yoktur.” (Hadîs-i Şerif—Müslim)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.