1920 Resûl-i Ekrem (sav)'in: Hiçbir müslümanın; vasiyet edeceği birşey varken, vasiyetini yazmadan iki gece (dahi) yatması doğru değildir"(48) buyurduğu bilinmektedir. Vasiyet ederken; akrabası olduğu halde, vâris durumunda olmayan ve hakikaten ihtiyaç içinde olan kimseler tercih edilmelidir. Hanefi fûkahası: "Malı, fakir olan akrabaya (vâris olamamak şartıyla) vasiyet etmek efdaldir. Çünkü Resûl-i Ekrem (sav): "Sadakanın efdali; (Mahrum edildiği zaman) kin tutacak zi-rahme (akrabaya) verilendir" buyurmuştur. Vârislerin mâli durumu iyi değilse veya mirâs kalacak mala ihtiyaçları varsa, vasiyeti terketmek daha evlâdır. Vârislerin ihtiyacı yoksa; yakın akrabaya vasiyet etmek daha efdaldir"(49) hükmünde müttefiktir. Bilindiği gibi Vasiyet'in hükmü: Vasiyet edilen malın veya menfaatin, bir başka kimseye (Vasiyet edilene) mülk edindirilmesidir. İhtiyaç sahibi akraba bu sayede; yeni mülke kavuşarak, diğer insanlardan müstağni duruma gelir. Eğer bir menfaat ise; belirli süre içerisinde, ondan faydalanmasına vesile olur.
Kim, elinde et ve balık kokusu (bulaşığı) olduğu hâlde geceler de, kendisine (zarar-hastalık) bir şey dokunursa, kendinden başkasını levmetmesin.” (Hadîs-i Şerif—el-Câmi‘u’s-Sağîr; el-Hâkim, el-Müstedrek)