Külliyatı Letaif (2)

hasta333Bir Taşla İki Hasta

Tabibin biri epeyce uzak bir yere çağrılmış. Kendisini çağıran kadının,
— Sizi bu kadar uzak yere çağırışımdan dolayı canınız sıkılmıştır.
Demesi üzerine hekim şöyle demiş:

— Yok efendim! Zaten bu semtte ağırca bir hastam daha var; bir taşla iki kuş vurmuş olurum!...

Yorgun Dil

Pek geveze bir adam hastalanır. Doktor getirirler. Doktor nabzını yoklar, hastalık eseri göremez. Adam:
—Bir de dilime bakınız... Diye dilini çıkarır. Hekim muayene ettikten sonra şöyle der:
—Evet, hastalık dilinizde. İstirahata muhtaç, pek yorgun görünüyor!

Hasta Eşek Yemedi İse

Hem attarlık, hem de tabiplik eden bir adam varmış. Bunun bir de hizmetkarı olup nereye giderse, götürmüş. Bir gün, yine uşak yanında olduğu halde bir hastaya gider. Hastanın nabzına baktıktan sonra adamlarına,
-Siz buna lahana yedirmişsiniz!
Der. Önce inkar etmeye kalkışırlarsa da tabibin ısrarı üzerine itirafa mecbur olurlar. Daha sonra uşak, efendisine hastaya lahana yedirdiklerini neden bildiğini sorar. Tabip,
— Bir hastanın evine gidildiği vakit etrafına göz gezdirmeli. Meydanda yiyeceğe müteallik birşey olup olmadığına dikkat etmeli. Bu, bir kaidedir. Ben de eve girer girmez etrafa bakıp lahana kabuklarını gördüm. Anladım ki hastaya lahana yedirmişler. Çünkü İstanbul'da adettir: Evde ne pişirirlerse, "şifa niyetine" diye mutlaka hastaya yedirirler.
Der. Bir gün, bunu bir taraftan daha çağırırlar. Uşak, gelen adama efendinin evde olmadığını, kendisi de tabiplik yapmaya izinli bulunduğundan efendinin yerine gidebileceğini söyler. Gelen adam muvafakatle bunu alıp götürür. Haneden içeri girdiği zaman etrafını bir kere gözden geçirir. Bu sırada avluda anbar üzerinde bulunan boş bir semer gözüne ilişir. Yukarı çıkarlar. Herif hastanın nabzını eline alıp,
— Siz buna eşek yedirmişsiniz!
Der. Herkes manalı manalı birbirinin yüzüne bakarak,
— Ay oğul! Hiç hastaya eşek yedirilir mi? Derler. Þu karşılığı verir:
— Yedirmedinizse, aşağıda ambar üzerinde o boş semer ne geziyor!

Buyurun Cenaze Namazına Ağalar

Sultan Dördüncü Murad Han, tütünü yasak edip içenleri idam, içilen kahvehaneleri tahrib ettiği esnada, kıyıda bucakta tütün içmeye mahsus yerler bulunduğunu, ezcümle Üskadar'da Miskinler Tekkesi civarında birbiri içinden geçilir iki bölmeli bir mahalli tiryakiler isticar ile caddeye gelen cihetini adi kahvehane haline ifrağ ve iç tarafını tütün içmeye tahsis eylediklerini haber alır.
Bir gün, derviş kıyafetine girip Üsküdar'a geçer, orayı bulur, içeri girer. Kahveci ne bilsin, adi bir derviş sanıp,
— Dede Sultan! Ne içersiniz?
Der. Bu "Ne içersiniz?" sözü artık şüpheye mahal bırakır mı? Padişah,
— Kahve.
Der. Kahveci yavaşça,
— Tütün de içer misiniz?
Diye sorar. Padişah, "Hayır!" deyince, herifin o saat aklı başına gelip böyle tanımadığı bir adama, neticesi idama varacak bir sırrı ifşa ettiğinden dolayı pişman olur ve bazan padişahın tebdili kıyafet gezdiğini de hatırlayarak korku ve heyecana kapılır. Kahveyi getirip sunduktan sonra sorar:
— Dede Sultan! İsm-i şerifiniz?
Padişah, "Murad" deyince biçarenin derhal benzi atar, eli ayağı titremeye başlar. Tıkana likana tekrar sorar:
— Efendim! Han'lığınız da var mı?
Padişah, "Evet!" der demez, içeride keyif çatan tiryakilere,
— Ağalar! Hazır olun cenaze namazına!...
Diyerek düşer bayılır. Herifin bu hali Padişah'ın gayet şuna gitmiş, cümlesini affetmiş.

Kaynak:Sadakat forum

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.