لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ
Lekad halaknel insâne fî ahseni takvîm(takvîmin).
| lekad | : andolsun |
| halaknâ | : biz yarattık |
| el insâne | : insanı (insanın nefsini) |
| fî | : içinde |
| ahseni | : en güzele (ahsene) ulaşabilecek |
| takvîmin | : takvim, programlanmış zaman kevn, yaratış tarzı |
biz, hakıykat, insanı en güzel bir biçimde yaratdık.
Muhakkak ki, Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.
Ki biz insanı en güzel bir biçimde yarattık
Biz insanı en güzel biçimde yarattık.
Biz insanı en güzel biçimde yarattık.
Biz insanı en güzel şekilde yarattık,
Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.
(1-5) İncire, zeytine, Sina dağına ve şu emîn beldeye yemin ederim ki, biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik.
Biz elbette insanı en güzel biçimde yarattık.
Biz insanı en mükemmel sûrette yarattık.
Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.
Doğrusu Biz; insanı en güzel biçimde yarattık,
Gerçekten de biz, insanı, en güzel bir sûrete sâhip olarak yarattık.
Biz insanı en güzel biçimde yarattık.
Doğrusu, biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.
Biz insani en guzel sekilde yarattik,
Biz insanı en güzel bir şekilde yarattık,
Doğrusu, biz insanı en güzel bir biçimde yarattık
Gerçek şu ki biz insanı en güzel şekilde yaratırız,
Biz, insanı en güzel şekilde yarattık.
Doğrusu, biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.
Biz insanı en güzel biçimde yarattık.
Biz insanı en güzel biçimde yarattık.
Biz insanı, gerçekten en güzel bir biçimde yarattık.
Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.