Tuğra Günü; 22 Nisan’dır!

Şehzadenin tuğraları

Resimler çizilmiş, notlar yazılmış deftere bakıyordu Hüma Hatun. Sanki oğulcuğunun gizli hayalleri vardı kırmızı ciltli bu defterin sayfalarında. Bir yere gelince durdu. Burası defalarca çekilmiş imza[tuğra]larla doluydu. Onun, acemi imzalarıyla yeri göğü kaplamaya çalıştığını düşünüp gülümsedi.
-Bunlar nasıl tuğralar [padişah imzaları] böyle yavrum, dedi annesi… Sanki direkleri olmayan çektirilere [kadırga] benziyorlar!.. Küçük Mehmet ise;


-O çektirilerin direğe, yelkene ihtiyacı yok ki anne, dedi…
-Çizdiğin her tuğra birer çektiriyse; arkadakiler, şu ardı ardına dizili olanlar… Peki onlar neden böyle yukarıda? Hem bunların altındaki nasıl deniz de; düz bir çizgi yerine, sanki tepeymiş gibi eğimli çizmişsin?.. Bir an bakıştılar. Parlak siyah gözlerinde ışıltılar uçuşsa da genç şehzadenin, artık konuşmadı. Hüma hatun kendine çekti oğlunu. Saçlarının siyah kıvrımlarına soktu parmaklarını ve beyaz alnından öptü onu…

***
2. Murad hânın oğlu ve 2. Bayezid’in babası olan 2. Mehmed Han, yedinci Osmanlı Padişahıdır.
1429’da Edirne’de doğdu ve 1451’de ölen babasının tahtına geçti.
30 yıllık hükümdarlığında 2 imparatorluk, 14 devlet ve tam 200 şehri Osmanlı toprağına kattı. Kuşattığı İstanbul’u 52 günde alıp Sevgili Peygamberimizin müjdelediği “Fatih” oldu.
En önemli özelliklerinden biri; ilme olan tutkusu ve âlimlere olan hürmetiydi…

***
Türkler fethe hazırlanırken Rumlar da savunma için hazırlanıyorlardı. Haliç ağzına gerilen kalın zincir de bunlardan biriydi. Fakat Sultan Mehmet, Haliç’in sularına girmeye kararlıydı ve bunun hesabını çoktan yapmıştı. Projesini hızlı bir şekilde uygulamaya koydu…

Dağdan geçen gemiler


Yaklaşık on beş sene önce henüz bir çocukken, kırmızı kaplı defterine çizdiği hayali gerçekleştirmenin zamanıydı şimdi. Küffar denize zincir çekmişse Mehmet Hân da gemilerine dağı aşırtırdı!.. Annesi “İmzaların neden çektiriye benziyor?” Diye sorunca cevap vermemişti genç şehzade. Fakat önce imzasını gemilere, sonra da gemilerini; “Mehmed bin Murad han muzaffer daima” yazan tuğrasına benzetmişti!

***

“Sırrımı sakalımın bir kılı bilse onu koparıp atarım” diyen Fatih’ten emri alan Osmanlı askerleri önce ormanlık yolu açtılar. Sonra döşedikleri ağaç kızakları yağladılar. 70 kadar gemi önce Tophane sahilinden karaya çekildi. Sonra Boğazkesen yokuşundan akıl almaz bir gayretle (şimdiki Galatasaray Lisesi yanına) çıkıldı ve (şimdiki Pera Palas yanından geçerek) Kasımpaşa’dan Haliç’e indirildi…
O gece bir Bizanslı mecnun: “Karşı dağın tepesinde Sultan Mehmet’in tuğraları var! Biri görünüp diğeri kayboluyor!” Diye çok bağırdı, ama “herkes can derdindeyken bu adam sarhoş olmuş” deyip kovdular onu!

***

Nisan ayının 22’nci sabahı; Mehmet Han’ın tuğrasına benzeyen Türk gemileri Haliç sularındaydı. 22 Nisan “TUĞRA GÜNÜ”ydü!
Tuğra Günü; 22 Nisan’dı!..
(Bugüne kadar 22 Nisan’ı neden hiç kutlamadığımızı, niçin “Tuğra Günü” olarak anmadığımızı anlamak güçtür!)

Bizanslı tarihçi Dukas bile 22 Nisan sabahı için şöyle diyor: "Böyle bir harikayı kim gördü ve kim işitti? Zamanımızın İskender'i olan II. Mehmet, karayı denize dönüştürdü ve gemileri dalgalar yerine dağların tepesinden geçirdi..."

Muammer ERKUL

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.