Mescid-i Nebevî (S.Abdülmecid genişletmesi)

medine4Sultan Abdülmecid genişletmesi
Sultan Kayıtbayın binası 377 sene ayakta kaldı ancak bu süre içerisinde bina yıpranmış bazı yerlerde çatlamalar ve dökülmeler baş göstermişti. O zaman Þeyhul harem olan Davut paşa sultan
a mescidin durumunu bildirir bir mektup yazdı. Padişah Remzi efendi ve Osman efendi isminde iki mühendisi keşif ve durumu rapor için gönderdi. Sene 1265h. Bu mühendisler keşiflerini yapıp binanın durumunu ve ihtiyaçlarını padişaha arzettiler. Padişah hemen Halim efendiyi bu iş için görevlendirip, yanına gerekli malzemeyi, taş ustalarını, işçileri, uzmanları ve parayı da verdikten sonra Medineye gönderdi.


Taş ocağı aramaİnşaat uzmanları yenbu yakınlarına ulaştıklarında taşçıların reisi İbrahim ağa etrafta taş ocağı aramak üzere bir grup işçiyi çevreye yayar. Araya araya Medine-i Münevvere ye kadar gelirler fakat kendilerine yarayacak bir ocak bulamazlar. Medinede de aramalar devam eder. Birkaç gün içerisinde akik vadisine yakın bir yerde büyük bir dağa rastlarlar. Bu dağ gerçektende kızıl akik renginde bir dağdır. Dağın eteğine hemen taşçıların çadırlarını kurarlar.

 

 

Alet edevatlarını alarak dağın tepesine çıkarlar. Bismillah deyip dağın üstündeki tozu toprağı attıktan sonra esas istenilen madene ulaşırlar. Merkep, katır, at, deve ne buldularsa taşımada kullanırlar. Mescid-i Nebevî nin yanına hattatın, hakkâkın ve nehhatın kalabilecekleri ve rahat çalışabilecekleri yerler yapılır. Aynı zamanda taş getirilen dağın eteğinde de dairevi çok güzel avlu şeklinde hem işçilerin kalabileceği hem de alet ve edevatların korunabileceği ve hem de hayvanların barınabileceği yerler yapılır. Ve yine oracıkta su ihtiyaçlarını giderebilmek için 50 m derinliğinde 5-6 m genişliğinde büyük bir kuyu kazılır. Medinenin dışında kireç ve alçı gibi inşaat malzemeleri üretebilmek için kireç kuyuları ve kerpiç haneler hazırlanır.

 

Mescid-i Nebevînin 1277h. yılında yapımı tamamlanmaya yaklaştığında harem inşaatından sorumlu Saad Efendi Þeyhul Haremi ve yardımcısını, Medine valisini, büyük memurları ve Medine Eşrafını taş getirilen dağı göstermek için davet eder. Bunu duyan Medine halkı da katılır. Büyük bir kalabalıkla dağa doru gidilir. Dağa yaklaştıklarında dağın ortadan ikiye yarıldığını ve iki yanda da çok az bir bölümün kaldığını müşahede ederler. Sol taraftaki kalan bölümün üstüne büyük bir levha asılmıştır. Bu levhada Arapça uhize min hazel cebel ahcaral harem eşşerif yani haremi şerifin taşları bu dağdan alınmıştır yazılıdır. Bunun delili veya şahidi olsun diye de yazının yanına iki adet de taş çıkartılan aletlerden asmışlardır. Direkleri ve kemerleri hep bu taştan yaptılar.çünkü bu taş hem rengi itibariyle hem de oymacılıktaki kolaylığı itibariyle eşi benzeri yoktur. Bundan dolayı acayip sanat eserleri ortaya konmuştur. Sanki Allah c.c bu dağı sırf harem için yaratmış gibidir. Yalnız duvarları siyah lav taşlarından kullanmışlardır. Çünkü onların çok sanata ve içliliğe ihtiyacı yoktur. Bu taşlar kırmızı taşlardan daha sert ve sağlamdır.

 

Maket

Sultan Abdülmecid Medine-i Münevvere ye hafız efendi ve izzet efendi isminde iki zatı Mescid-i Nebevînin tahtadan bir maketini yapmak ve kullanılan taştan bir parça getirmeleri için gönderdi. Bu iki zat gelip Mescid-i Nebevî yi çok iyi tetkik ettikten sonra geniş bir levha üzerine tahtadan çok güzel bir maket yaptılar. Resimlerini çizdiler. Yukarıda zikri geçen taşlardan da küçük bir maket kubbe yaptılar. Ve bu maketi gayet güzel boyadılar. Ve sultanın huzuruna alıp götürdüler.

 

Abdülmecid yapısıAbdülmecid döneminde Mescid-i Nebevî inşa edilirken hepsi birden yıkılmamış, kısım kısım yıkılmış, o kısım yapıldıktan sonra diğer kısma geçilmiştir. Bu şekilde inşaat tamamlanmıştır. Bunun sebebi de Mescid-i Nebevîde namaz aksamaması içindir. Bu şnşaatta Tahta tavan yerine küp tuğlalar kullanılarak kubbeler yapılmıştır. Bazı kubblerde pencereler bırakılmış bu pencereler renkli camlarla kapatılmıştır. Osmanlılar Mescid-i Nebevî de çalışırken edebe son derece dikkat etmişlerdir. Çalışma esnasında efendimizin hücresine toz toprak girmemesi için tedbirler almışlar ve sessizliğe son derecede riayet etmişlerdir.

 

Bu inşaatta maksure ve içindekiler, minber-i şerif, batı duvarı, Mihrab-ı Nebevi, Mihrab-ı Osmani, Mihrab-ı Süleymani ve ana minare çok sağlam ve orijinal olmasından dolayı olduğu gibi bırakılmış,bunlara hiç dokunulmamıştır.

 

Bu inşaatta babusselam çok dikkat çekici bir güzellikte yapılmış, görenleri hayran etmiştir.

 

Efendimizin mescidinin sınırlarını belirtmek amaçlı sütunların başlarına haddu mescidinnebi aleyhisselam peygamberimizin mescidinin sınırları diye güzel istifli bir yazıyla yazmışlardır. Böylece efendimizin mescidinin sınırları da kaybedilmemiş ve bunu merak edenlerin de merakları giderilmiş oldu.

 

Bina tamamlandıktan sonra Mescid-i Nebevî nin yrinin tamamını kıble duvarının ise yarıya kadarını mermerle kapladılar. Sütunları gerçek taş rengine yakın bir cila ile cilaladılar. Sütun başlıklarını altın kaplama yaptılar. Kubbleri öyle güzel resimlerle süslediler ki eşi benzeri yoktur. Akarsu, bağ bahçe çiçek vü gül resimleri gibi çok güzel resimler nakşettiler. Ravza-i şerifin ve kıble tarafının direklerini komple beyaz ve kırmızı mermerlerle kapladılar. Böylece ravzanın da sınırları Mescid-i Nebevî nin içinde belirlenmiş oldu.

 

Mihrab-ı Nebevinin, mihrab-ı süleymaninin, mihrab-ı osmaninin ve minberi nebevinin tezhib ve yazıları da yenilendi.

 

Hattat Abdullah Zühdi

 

Bir çok hattatın katıldığı imtihanı kazanan genç hattat Abdullah Zühdi İstanbuldan padişahın emri ile Medine-i Münevvereye geldi. Mescid-i Nebevîde ki eşi benzeri görülmedik güzellikte bütün yazıları üç sene gibi kısa bir zamanda yazdı. Kubbelerdeki yazılar, kıble duvarındaki dört satır halindeki yazılar ,mihraplardaki yazılar, hücre-i saadetin etrafındaki yazılar ve sütunlardaki bütün yazıları kendi yazdı. Üçüncü satırın sonuna da imzasını koydu.

 

Bütün yazı işlemleri tamamlandıktan sonra büyük bir taş yine o meşhur dağdan getirtilip işlenerek levha haline getirildi. Kumluğun önüne mescidin arka kısmına en üste asıldı. Mimar efendi Mescid-i Nebevî nin inşaatının bitiş tarihini şiir olarak oraya koymak istedi. Bunu içim Medine-i Münevvere deki bütün edip ve şairlerden tarih düşürmelerini istedi. Herkes şiirini tamamladı. O şiirleri padişaha arz edilmek üzere İstanbula gönderdi. Padişah da ulemanın görüşünü almak üzere bir meclis oluşturarak alimleri davet etti. Alimlerden Muhammed Refil efendi oraya Mescid-i Nebevî hakkında şeref sudur olmuş hadisin yazılmasını teklif etti.

 

O hadis şudur.

 

صلاة في مسجدی هذا أفضل من الف صلاة فيما سواه الا المسجد الحرام

 

benim mescidimde kılınan bir namaz başkalarında kılınandan bin kat daha faziletlidir. Ancak mescidi haram müstesna orada kılınan yüz bindir."

 

O mecliste bulunanlar bunu kabul etiler. İnşaatın müdürü Esat efendiye bu meyanda bir ferman gönderildi ve bu hadis o taşa yazılarak yerine kondu.

 

Bu inşaatta sırasında kuzey tarafında bazı evler satın alınarak Mescid-i Nebevî nin arka tarafına babul mecidinin sağ tarafına çocukların eğitimi için küçük odacıklar yapıldı. Bu odacıklardan mescide küçük pencerecikler açıldı.

 

Bu mübarek ve mukaddes inşaat 1277 h. Yılında tamamlandı. İnşaatın müdürü Esat efendi ve çalışan herkes gerçekten büyük gayret sarf ettiler. İnşaata 700 000 mecid altını sarf edildi. Çalışan işçi sayısı 350 civarındaydı. Mühendisler, mimarlar, memurlar, katipler bu sayıdan müstesnadır.

 

Mescidin Tavanı

 

Tarih kitapları Mescid-i Nebevî nin tavanını anlatırken ilk tavanın kıble tarafında çardak şeklinde 2,5 metre civarında olduğunu bir insanın eliyle uzana bileceğini, tavanında hurma dallarıyla örtülü olduğunu söylüyor. İkinci genişletmede bu yükseklik 3,5 metreye çıkarılmış ve taban alanı biraz daha artırılmıştı. Hz Ömer zamanında tavan alanı biraz daha genişletilmiş ve yükseklik 5- 5,5 metreye çıkarılmıştı. Direkleri ise hurma gövdeleriydi. Hz. Osman zamanında ise direkler oma taştan dikilmiş tavan yine biraz daha genişletilmiş ve tavan sac ağacıyla kaplanmıştı. Ömer ibn Abdülaziz ise tavan alanının genişletmiş ve tavanı iki kat olarak inşa etmişti. Yüksekliğini ise 12,5 metreye çıkarmıştı.

 

İlk yangından sonra sultan Rüknüddin Baybars 654 yılında yaptırdığı inşaatta tavanı iki tavan şeklinde inşa ettirmişti.

 

729 h. Yılında sultan nasır Muhammed bin Kalavun tavan alanını biraz daha (iki ravak kadar)genişletmiştir.

 

İkinci yangından sonra 886 h yılında sultan Eşref Kayıtbay tek kat tavan yaptırmıştır.

 

Kuzey tarafında tavanın efendimizin ilk mescidini tamamen kaplaması sultan Abdulmecid inşaatında olmuştur. Bu inşaata kadar azar azar yapılan tavan ilaveleriyle bu cihette tavan efendimizin ilk mescidinin üstünü henüz kaplamamıştı. Bu inşatta tavanı kubblerle örttüler kubbeleri de kurşun levhalarla kapladılar. Böylece hem yangına karşı hem de yağmura karşı önlem alınmış oluyordu. Tavan yaklaşık 170 kubbeyle örtülüyordu.

 

Bu kubbelerin kurşunlarının değişmesi gerektiğinden Suud hükümeti 1990 yılında bu kurşunları yeniledi.

 

 

 

hicaz.net

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.