Maddeci Batı’nın aklının almadığı husus
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1011
Bildiğiniz hikâye... İki kişi beraber yolculuk yaparken yolda yağmura tutulurlar. Biri yağmura hazırlıksız yakalanır. Diğerinin hem şemsiyesi hem de yağmurluğu var yanında. Yağmurluğunu giyip şemsiyeyi arkadaşına verir. O da teşekkür edip alır. Yola devam ederler...
Şemsiyeyi verenle aralarında şöyle bir konuşma geçer yolculuk esnasında:
- İyi ki yanımda şemsiye de vardı. Yoksa sırılsıklam olacaktın!
İyi dinle ey kardeşim...
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1433
Ey Allahü tealanın yarattığı güzel kul; Yaşlanmaktan korkma!.. Yaşlanmak deri buruşması değildir.. Asıl yaşlılık, ruhun buruşmasıdır..
Âlimin yaşlısı, yaşlandıkça koç olur, cahilin yaşlısı ise, yaşlandıkça hiç olur.. Yaşlanmak, bir dağın zirvesine çıkmak gibidir.. Çıkıncaya kadar yorulursun, ancak çıkınca da her tarafı çok net görürsün..
Yaşlılık, bir başka ifadeyle gençliğin muhasebesidir.. Hayatın kaymağıdır.. Medeniyete büyük hizmetler eden bütün meşhurlar, en kıymetli eserlerini yaşlılık yıllarında vermişlerdir.. Şunu iyi bil ki; cahil, hangi yaşta olursa olsun bayattır..
Haydutların otoritesi
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1168
Sultan 2. Murad, İstanbul’u fethetmek oğluna nasip olacak inancıyla ve o fethi görebilmek arzusuyla tahtını bırakmıştı...
Oğlu çocuktu daha... Geleceğin Fatih’i çocuktu...
Bi tarafta Peygamber müjdesine şahit olmak için saltanatı bırakan bir baba...
Diğer tarafta “Padişahsan gel tahtına otur. Yok ben Padişahsam emrediyorum, gel tahta geç” diyebilecek zekâ ve basirete sahip bir çocuk.
Tek derste zengin olma sanatı
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1068
Sabah... Yeni bir gün (Elhamdülillah...) aydınlık/hayat dolu... Kuşlarıyla, bulutlarıyla, rüzgârı, soğuğu-serini veya ılıklığıyla...
Sabah... Kahvaltı (Elhamdülillah...) çay ve ne olursa...
Sabah... Hayata upuzun bir gün daha...
***
(Ya Bismillah) kapıdan çıkmak...
(Selamün aleyküm/Hayırlı sabahlar...) dostlara gönül uzatmak, yeniden başlar gibi muhabbete, yeniden başlamak yaşamaya...
Büyüdük!
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1284
Küçücük mutluluklarımız vardı bizim... Daracık sokaklarda koştururken, sırtımızdan akan terlerimizle yaşadığımız heyecanımız vardı. Masumane yarışlarımız vardı kendi aramızda; en iyi penaltı atan, ağacın en yüksek dalına çıkan, ilk balığı tutan, en uzaktaki misketi vuran...
Küçük tatlardan aldığımız büyük hazlar vardı. Oyun arası yediğimiz bir dilim yağlı reçelli ekmek, dalından koparılmış iri bir can erik, kızarmaya başlamış kayısı ve en el değmemiş dalında kendisine ulaşmamızı bekleyen o tek tane karadutun mayhoşluğu...
Avuçlarımı kokla
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 967
Güller, gülümsedi bahçeye girince...
Sonra da göremediğim, gözlerine bakamadığım, yapraklarını okşayamadığım daha nicelerinin;
Ben gelmeden döküldüğü için yaprakları,
..gözlerinden yaşlar döktüler!
.....
Tutup iki yanağından, öptüm o gülleri; dikenler ısırırken kollarımı!
Kokla hadi avuçlarımı!
Öfkesine yenik düşenler
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1616
Büyük annem anlatmıştı:
Vakti zamanında onların köyünde birbirlerini seven ve çok iyi anlaşan iki komşu varmış. Öyle ki, iki ailenin aralarından su sızmaz, hatta yedikleri içtikleri ayrı gitmezmiş. Bazen köyde kuraklık olur ve hiç hasılat alamazlarmış. Böyle zamanlarda bile bir ekmeği bölüşür, birbirlerini gözetirlermiş. Köy halkı onların bu dostluğuna imrenir ve onlardan övgüyle bahsederlermiş.
Bir yaz günü, komşulardan birinin çocuğu avluda oynarken, komşunun tavuğunun yuvasına basmış ve buradaki yumurtayı kırmış. Bunun üzerine evdeki gelin çocuğu azarlamış. Çocuğunun ağladığını gören annesi öfkeyle ev halkının üzerine yürümüş.
Bakkal Gazi, Marketos’a karşı!
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1524
Amerika’da ‘gurme dükkanı’ sayılıp el üstünde tutulan ve fakat maalesef ülkemizde ayakta kalabilme savaşı veren tüm bakkallara...
Tüketim topraklarında amansız bir savaş yaşanmaktadır.
Marketos, süpermarket diyarının kötü kralıdır. Kalesinden bet kahkahalar atarak gıda piyasasını istila etmekte, bakkalları tek tek yok edip, geçtiği yerleri yakıp yıkmaktadır.
“Bakkal Gazi”, Küçük Esnafya’lı yiğit bir akıncıdır. At üstünde çitlemek için çekirdek almaya bakkala geldiğinde ise...dumanlar hâlâ tütmektedir!
Bir büyüğe mektup
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1953
Huzura...
Tevbih ve tâzirnâme-i âlileri, vasıl-i dest-i âcizi oldu.
Ne deseniz yeridir. Lakin müsaade buyurursanız, kendimi azıcık müdafaa etmek istiyorum. Malum-i âlileri müdafaa kutsî bir haktır.
Bendeniz sizinle aşık atabilir miyim hiç...
Siz maşaAllah evliya-i umurdan kadri yüce bir zatsınız, ben fakir ise bir hiç.
Siz ekâbir-i kiramdan, bendeniz hiç ender hiç. Bir hiçin sizin yanınızda ne kıymeti olabilir?
Hüznünüz hangi yoksunluklardadır
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1034
Bilgi ve teknolojinin insanlığı kuşattığı bir dünyada başınızı hangi yöne çevirseniz çelişkiler yumağını görüyorsunuz. Bu çelişkiler aslında, birey ve toplumların dünya görüşünü, hayattan beklentilerini, hüznünün ve neşesinin kaynağını da belirliyor.
Her ne kadar insanlığın acılarının ortak bir rengi olsa da gündelik hayatın akışıyla birlikte bu durum sürekli değişmekte ve duruma göre biçim kazanmaktadır.
Bir tarafta, arabasını değiştiremediğinden, daha zengin daha özel bir semtte yaşayamadığından, çocuğunu yurtdışında okutamadığından, iş yerini geliştiremediğinden, kariyerini beklentilerine uygun hale getiremediğinden yakınan kişiler, öte yandan, dünyada olup biten haksızlıklara, hayattan alaşağı edilen değerlere, adaletin hunlarca katledildiğine, yüce yaratıcıya karşı ödev ve sorumluluklarını yerine getiremediğine hüzünlenenler...
Dost
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1072
“Dost bi-vefa, felek bi-rahm, devran bi-sükun;
“Dert çok, hemdert yok, düşmen kavi, tali’ zebun.” (Lütfen sözlüğe bakın).
Şairimiz Fuzuli böyle yakınmakta çok haklı...
Çünkü gerçek dost mumla aranıyor.
Dostlarımızın çoğu, onlara gösterdiğimiz dostluğun karşılığını veriyor sadece...
Oysa gerçek dost, dostluğu “Al gülüm-ver gülüm” açmazına tıkamayandır...