"Boş zamanlarda " Zamanı harcarken

Dünyaya geldik geleli âhirete doğru yol alıyoruz.

Bunun için de âhiret yurdu, bize dünya yurdundan daha yakın.

Ne zaman terk edeceğimizi bilmediğimiz bir diyardayız.

Ve âhiret yolunu tutmuş gidiyoruz.

Devamını oku: "Boş zamanlarda " Zamanı harcarken

Uzakların çağrısı

Hüzün... Nikotin tadında bir şey bu... Ve alışkanlık yapıyor...
***
Hüzne alışık gönüller daha dayanıklı...
Bunu biliyorum...
***
Hayata hep gözyaşı penceresinden bakmak.
Acıyı saklamak ve onu mukaddes bir emanet gibi taşımak asilce...
***
“Ardımda yangın sonrası bir şehir var... Yıkıntıların üstünde hala dumanların tüttüğü...
Köşe başlarında yaralı ve gönlü yaralı insanların dalıp dalıp gittiği, sokak aralarında şaşkın kedilerin dolaştığı yangın yeri bir şehir...

Devamını oku: Uzakların çağrısı

Eylül ertesi

Eylül ertesi... Kasım arefesi...
Baharla karışık hüzün denemesi...

Eylül hüznüne daha alışamamışken, ardı sıra gelen "Ekim" rüzgarları da
pek bir can alıcı esiyor; esrikleştiriyor insanı...üşütüyor!

Bir farklılık çöküyor üzerimize.
Abıhayat suyuna susamışlığın verdiği bir rehavet.

Devamını oku: Eylül ertesi

Eksiklerine baka baka..

Sofradaki çorbayı görüp teşekkür etmek, alınan domatesi unutulan limondan önce görmek, iyi notu “kırık”tan önce fark etmek nasıl bir değişim getirebilir yaşamımıza?...

EKSİLERİNE BAKA BAKA EKSİLTTİĞİMİZYAŞAMLAR

Hep yapamadığımız soruları sordu annemiz. Netlerimiz değildi önemli olan, kaçırdıklarımızdı! Yapamadıklarımız, eksik bıraktıklarımız...

Devamını oku: Eksiklerine baka baka..

Sana Geldim

Tuzak

Şeytan pusuda, gözleri hep insanoğlunda…
Boş durmuyor hiç. İyiliklere, ibadetlere ve hayırlara kem gözle bakıyor. Çalmak istiyor insanoğlunun kalbini, batırmak istiyor yerin dibine...
Öl diyor, öldür diyor.

Şeytan pusuda, özellikle mübarek zamanlarda, gözleri hep insanoğlunun adımlarında... Atıyor kuşkusunu yüreklere; ölü toprağı serpiyor, dirilerin üzerine.

Devamını oku: Sana Geldim

Pırlantanı fırlatma!

Ulaşamayanların, “sormayanlar” olduğunu sanırız genellikle. Yolunu şaşıranların çoğu, acaba neden “herkese soran” insanlar?..
Sormamak kibirden, ama şaşırtmak şeytandan... Vazgeçmek ise nefsinden; hadi var bakalım!..
*
Bilmediğin bir noktadasın. Sorduğun an fark ediyorsun ki, meğer herkes bu konunun uzmanı! Her kafadan da farklı sesler çıkıyor: “Filanca yere mi? Sen orayı bulamazsın! O hoo çok uzak, yol yakınken vazgeç. Geç kalmışsın bari şuradan git. Hayır o yol yanlış buradan git. O bilmez ben bilirim... İyi de sen zayıfsın, çok şişmansın, zenginsin, fakirsin, yaşlısın, gençsin, şusun, busun!..”

Devamını oku: Pırlantanı fırlatma!

Birgün Hepimiz Çevrimdışı Olacağız

Evet, sabah oldu…Hepimiz online olduk… Kimimiz, işe çıktı erken… Yolda başına ne geleceğini bilmeden ilerliyorlar… Kaç kişi bindiği otobüste yer verecek öncelikli olanlara?… Kaç kişi, işine gitmeye acele ederken "Amannn! Banane, nasıl olsa bir yardım eden olur." deyip karşıdan karşıya geçmeye çalışan, yardıma muhtaç yaşlılara ya da engellilere yardım edecek?

Kimi, sabah işlerine hazırlanırken; gece üst kattan gelen sesleri merak edip kaç kez kapı deliğinden komşusunun eşi işe gitsin bekleyecek, ne olduğunu öğrenmek için… Eh, bu önemli... Akıl vericek ne de olsa… Eğer komşu iseniz, olaylara burnunuzu sokmak hakkınız…

Devamını oku: Birgün Hepimiz Çevrimdışı Olacağız

Merhaba hayat

Şimdi bu cılkı çıkarılmış, çirkinleştirilmiş manzaradan firar etmek, hayatın dışına kaçmak lazım...
Liyakatin “terfi” ile hiçbir ilgisinin olmadığı anlamsızlığı boş verip, serin ve sakin bir caminin taş sütununa yaslanıp gözleri kapamak...
Vicdanımız bu som sükutun içinde kaybolduğunda “Ey yolcu!...” nidasını duyacaktır muhtemelen...
“Ey yolcu, kalmayacağını ve dönüp bir daha görmeyeceğini kesinkes bildiğin yerde niçin saraylar, konaklar yapma peşindesin?”
O taş sütunun serinliği sırtımdan enseme, yangın yeri beynimden, kaskatı kalbime yayıldığı zaman...
Ha teneşire uzanmışsın o sonsuzluk kapısı için...
Ha şimdi...
Yapayalnız...
Kimsesiz...

Devamını oku: Merhaba hayat

Eylüldür Ömrümüz

***Eylüldür Ömrümüz. Dönüp dönüp eylüle geliyoruz. Alnımızda, saçlarımızda, bakışlarımızda bir eylül serinliği ansızın! Biz ki hep baharlarda kalmak isteriz. De, işte, ansızın eylül çalıyor kapımızı. Ve bu eylül senin. Bekletme kapıda!

*** Eylüldür ömrümüz. Her köşe başında, her telefonda, bütün noktalama işaretlerinde... eylül çıkıyor karşımıza. Hüznünün bir kenarında tebessüm işlemeli bir yüzü oluyor. Gözlerimizde soluyor birdenbire eylül. Ve... bütün mevsimlerin bir kenarında eylül. Hatta günlerin, anların...

Devamını oku: Eylüldür Ömrümüz

O akşam

Akşam ezanı okunuyor Sultanahmet’te... Burada gün bitmiyor, akşam olunca. Zamanın sonsuzluk salıncağında uyuduğu yer mışıl mışıl burası...Hesap görülmüş; ezelden görülmüş Fatih’in bileğinin hakkıyla... Bütün ara sokakları biliyor Sultanahmet’in... Ayasofya suskun görünse de... Rüzgârlar silip süpürüyor yılların artıklarını; meydana kazınan kirleri, nurları, heyecanları... Olanların ve olacak olanların kayıtları çoktan tutulmuş, Fatih’in surları yıkışı, müjdenin mührünü kalbine vuruşu gibi...
Hesap görülmüş...
Akşam ezanı okunuyor Sultanahmet’te...İftar sevincini yaşıyor kimileri... Sucuk ekmek satıyor kimileri... Gelip geçiyor kimileri, nereden geçtiklerinin bile farkına varmadan... Yaşadıkları gibi...
***
Bir aşkın peşine takılıp gelmiştim; ne zamandı ne önemi var? Gelebilmiştim işte...

Devamını oku: O akşam

Sonra ne mi oldu?

Film biter. Ama sadece film biter. Kahramanından figüranına kadar beyazperdeye yansıyan hikâyenin kadrosu için hayat devam ediyordur.
O tutkulu kavuşma sahnesinin hemen ertesi gününün sabahında aşk kokusunun yerinde ne vardır acaba?
Köşedeki simitçi hâlâ orada mıdır?
Gittiği bir evi, esas oğlanınki kadar ilgi çekici olmasa da, kendisine ait bir hikâyesi yok mudur?
Başı ve sonu olan...
Akıllara seza bir gerçeklik filminden çıkıp sinemaya gireriz, “orda neler oluyor?” merakıyla...

Devamını oku: Sonra ne mi oldu?

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.