Mektubat-ı Rabbani-Tam Metin Tercümesi-Abdülkadir Akçiçek-Çile Yayınları-1979
113.Mektup
- Ayrıntılar
- Kategori: Mektubat-ı Rabbani
- Gösterim: 3978
113. MEKTUP
MEVZUU : a) Müptedinin cezbesi ile,
müntehinin cezbesi arasındaki farkın beyanı..
b) Meczupların müşahedeleri önceleri kalbin üstünde bulunan ruhtur. Halbuki
onlar, bu müşahedeyi Hakkın müşahedesi olarak hayal ederler.
***
NOT : İMAMI RABBANİ Hz. bu mektubu.
Cemaleddin Hüseyin'e yazmıştır.
***
Allah'a hamd olsun. Selâm, Allah'ın seçtiği
kullarına..
***
Bilmiş olasın ki,
Incizap ye incirar, ( salikin, manen çekilip
çıkarılması) ancak salikin makamının üstündeki makama olur; kendi makamının
fevkine değil.. Müşahede ve benzeri durumlarda dahi hal böyledir. Henüz sülûke
girmeyen meczuplara üstte anlatılan cezbe nev'inden bir şey yoktur. Bunlar için
ancak, kalb makamında iken, ruh makamına bir incizap vardır. Bu dahi, kalb
makamının üstündedir. Asıl ilâhî incizap; ancak müntehinin cezbesi dedir ki,
bunun üstünde bir makam yoktur. Amma, bidayet cezbesinde müşahede edilen ruh-u
menfuhtan başkası değildir: Yani Âdem'e üflenen ruh..
Bu ruh, kendi aslî suretinde yaratıldığından;
ki bu manada hadis-i şerif vardır:
— «Allah-ü Taâlâ, Âdem'i kendi sureti üzerine
yarattı.»
O ruhu müşahede eden kimse, sandı ki, o
müşahede Yüce Mukaddes Hakkı müşahededir.
Bu ruhun, az da olsa cisimler âlemi ile
münasebeti olduğundan-bazı kereler bu müşahedeye:
— Kesrette ehadiyet müşahedesi.. Adını
verdiler; bazan da:
— M a i y y e t..
Dedikleri olmuştur.
Her ne olursa, olsun; mutlak fena husulü
olmadan Yüce Hakkın müşahedesi tasavvur edilemez. Bu fena hali dahi, sülûkün
nihayetinde taHakkuk edecektir.
Bir şiir:
O ki bulmaz fena, Mevlâsı sevgisinde;
Nasipsizdir, onun kibriyası izinde..
***
Bu son anlatılan müşahedenin, bu âlemle asla
bir münasebeti yoktur. Şekillerin herhangi biri ile, bu âlemle bir münasebeti
olsa, o Sübhan Hakkın müşahedesi değildir. İki müşahede arasındaki fark da
budur. Eğer bu âlemle münasebeti kesilirse., işte o: Şühud-u ilâhînin
alâmetidir. Aslında buna:
— Şühud..
Denmez., ama, ibare darlığından ötürü öyle
deniyor. Yoksa, bu nisbet, misli ve keyfiyeti olmayan bir şeydir. Tam olarak,
ona intisab edilmiş gibi bir halettir. Zira o Melik Zat'ın ihsanlarını taşımaya
ancak, kendi taşıyıcıları dayanabilir..