Mektubat-ı Rabbani-Tam Metin Tercümesi-Abdülkadir Akçiçek-Çile Yayınları-1979
263.Mektup
- Ayrıntılar
- Kategori: Mektubat-ı Rabbani
- Gösterim: 4446
263. Mektup
MEVZUU : a) Kâbe-i Rabbaniye ile alâkalı bilgiler..
b) Namaza dair bazı faziletlerin beyanı..
***
NOT : İMAMI RABBANİ Hz. bu mektubu Sahib'ül-maarif Şeyh Taceddin'e yazmıştır.
***
Allah'a hamd olsun. Selâm, Allah'ın seçmiş olduğu kullarına..
***
Sevinmeyi gerektiren kudüm haberi, bu müştaklara bol ferah verdi. Bunun için
Allah'a hamd ü şükürler olsun.
Bir şiir:
İnsafla söyle ey güzel yıldızlı sema;
Şu iki nimetten ferah veren umuma:
Güneş mi ki, tamdır âleme faydaları;
Bir ay mıdır görüntüsü yayılır Şam'a..
***
Gelmeyi iltizam ettiğinize göre, hemen teşrif etmelisiniz. Zira, müştaklar,
intizar ağırlığı altındadırlar. Beytüllah haberini duymakla uğur kazanacaklar.
***
Bu Fakir'e göre: Kâbe-i Rabbaniye'nin sureti, halkın suretlerine nasıl secdegâh
olmuşsa., ki bu mahlukat ister melek olsun, isterse beşer, aynı şekilde, onun
hakikati dahi bu suretlerin hakikatına secdegâh olmuştur.
Hiç şüphe yok ki, o hakikat bütün hakikatlerin fevkindedir. Onunla alâkalı
kemalât ise., sair hakikatlerle alâkalı kemalâtın fevkindedir.
Bu hakikat, kevni hakikatler ile, ilâhi hakikatler arasında bir berzahtır.
Burada:
— İlâhi hakikatler.
Demekten murad, azamet ve kibriya süradikatıdır ki; onun mukaddes, zeyline bir
renk ve bir şekil ulaşamaz. Asla ona bir zıllıyet dahi düşmemiştir.
Dünyaya dair yükselişlerin nihayeti ve onun zuhuratı kevni hakikatlerin
müntehasına kadardır. İlâhi hakikatlere dair nasip âhirete mahsustur. Ondan
yana dünyada bir haz yoktur. Amma namaz müstesna.. Zira namaz, müminin miracıdır.
Bu miracda, dünyadan âhirete bir çıkış vardır. Bu miracda, âhirette müyesser
olacak haz vardır.
Sanıyorum ki, namazda bu devletin husulü, musallinin onda Kabe'ye teveccüh
etmesinden hâsıl oluyor. Zira o: İlâhi hakikatlerin zuhur yeridir.
Dünyada, Kabe pek hayret verici bir varlıktır. Zira o: Sureti ile dünyadan, ama
hakikati ile âhiretten sayılır. Onun vasıtası ile, namaz dahi bu nisbeti
almıştır. Ki namaz: Sureti ve hakikati dünyayı ve âhireti cami olmuştur.
Şu mana tahkik mertebesine ulaşmıştır ki: Namazın edası sırasında müyesser olan
halet, namazın haricinde hâsıl olan bütün kemalâtın fevkindedir. Zira o halet
zili dairesinin dışında değildir; isterse onda bir yükseklik olsun. Amma,
namazdaki halet böyle değildir; zira asıldan nasibi vardır. Asılla zili
arasındaki fark kadar, namazdaki halet ile namaz dışındaki halet arasında fark
vardır.
Şu da müşahede edilen bir durumdur ki: Allah'ın inayeti ile ölüm anında hâsıl
olan haleti, namaz haletinin fevkinde olacaktır. Zira ölüm âhiret ahvali
mukaddimeleri arasındadır.
Âhirete en çok yaklaşmada, daha tamam ve daha mükemmel olmak vardır. Zira
burada, suretin zuhuru vardır; orada ise,, hakikatin zuhuru.. İkisi arasında o
kadar çok fark var ki..
Aynı şekilde, Allah'ın keremi ile, küçük berzahta (kabirde) hâsıl olacak halet,
ölüm vakti hâsıl olan haletin fevkindedir.
Bu kıyas, büyük berzahta, yani: Kıyamet arasatında: müyesser olan halet içindir
ki, küçük berzaha nisbetledir. Ki orada müşahede, edilen daha tamam ve daha
mükemmeldir.
Anlatılanların tümünün fevkinde ve büyük berzahta müşahede edilene nisbetle
daha tamam ve daha mükemmel bir müşahede makamı vardır ki, onun biberini
Muhbir-i Sadık Resulûllah S.A. efendimiz vermiştir:
— «Allah'ın bir cenneti vardır. Orada ne huri bulunur: ne de köşkler.. Rabbımız
orada gülümseyerek tecelli eder.»
Zuhur yerlerinin en aşağı derecede olanı dünya ve içindekilerdir. Onların
tümünün fevkinde olan ise., anlatılan cennettir. Hatta dünya, asla bir zuhur
yeri olmamıştır. Zılâl zuhurları ve misal mir'atiyeti ki bunlar dünyaya
mahsustur; Fakir'e göre dünyalık işlerden sayılır. Ve., hakikatte imkân
dairesine dahildir. Bu tecelliler için:
— İsimlerin tecellileridir..
— Sıfatların tecellileridir..
— Zat tecellileridir..
Denilmesi bir şey değiştirmez.. Allah-ü Taâlâ, onların söylediklerinden yana,
tam bir yüceliğe sahiptir.
Ben Fakir, dünyayı baştan başa mülâhaza ettiğim zaman, onu sırf bir boşluk
olarak görüyorum. Burnuma, ondan hiç matlub kokusu ulaşmıyor.
***
Bu babda son söz şudur:
Dünya âhiretin ekim yeridir. Orada matlubu aramak, nefsi boşuna yorup helak
etmektir. Yahut, matlubun gayrını matlup sanmaktır.
Pek çokları anlatılan zanna müptelâ olmuşlar ve uyku ile, hayal ile tatmin
olmuşlardır.
Eğer kendisinde asıldan yana bir şey bulunan varsa, bu vatanda, matlubun
kokusunu veren varsa., o da namazdır.
Kalanı savrulup giden ağaç kabuklarıdır..
***