Kim, neye layıksa 'o' olur.
- Ayrıntılar
- Kategori: Kişisel gelişim
- Gösterim: 1594
Tercihlerini, önceden planlayanlar başarılı olur. Tercihlerini en kötü planlayanlarla planlamayanlar arasında dahi fark vardır. Çünkü bütün başarısızlıkların ve kötü sonuçların ortaya çıkmasına, kişilerin başlarına gelen hadiselere “hazırlıksız” yakalanmaları sebep olmuştur.
Zira tercihlerini yapmak zorunda kalanlar “anlık” planlar yapmışlardır.
Başarısızlıkların en büyüğü ise, ebedi saadeti kaybetmek olacaktır.
Þayet ölüme hazırlıksız yakalanmışsak, bir ömür boyu boş vermişliğimizin, ertelemelerimizin ve tembelliğimizin telafisi imkânsız, geriye dönüşü söz konusu olmayan ebedi bir ıstırap ve acısını, acaba şimdiden hissedebiliyor muyuz?
Bizim için takdir edilmiş toplam hayatımızın da aslında parça parça dilimlere ve kısımlara ayrıldığını düşünürsek; yaptığımız her bir işin de hayatımızın bütünlüğü açısından aslında o denli önemli olduğunu söyleyebiliriz.
Sözgelimi, basit bir yapboz oyunundaki parçaların çoğu doğru bir şekilde yerleştirilmezse tasarlanan ve ortaya çıkması istenen şey, tam olarak anlaşılmaz. Hayatımız da böyle bir yapboz oyununun parçaları gibidir. Fakat tekrarı imkânsız bir oyundur. Başımıza gelen her bir hadisenin, fiile dönüştüreceğimiz her bir adımın da tekrarı veya geri dönüşü olmayacaktır. Öyleyse kâinatta hiçbir şeyde görülmeyen bu plansızlık, rastgele yaşamak ve vurdumduymazlık niye? Hayatımızın bir yapboz oyunu kadar bile değeri ve anlamı yok mu?
Amaçlarını planlamayanların, amaçsız yaşayanlardan; günlerini, fiillerini ve işlerini planlamayanların da mezardakilerden çok da fazla farkı yoktur. Amacı için planı olmayan bir insan, bir müteşebbis veya bir konuşmacı; elinde savaş planı olmadığı halde düşmanla savaşan bir kumandana benzer. O kumandana verilen ordudaki askerlerin hali neyse, o plansız insana verilen kalbin, aklın, ruhun, duyguların, kabiliyetlerin hali de odur.
Plansız amaçlar; ne kadar yüksek olursa olsun patlayıp gün yüzüne çıkamayan kesafetli, susuz toprağa tapulanmış tohumlara veya özgürlüğü ve hürriyeti düşleyen fakat ömür boyu müebbet hapse mahkûm bir zihne benzer. Bir başka ifadeyle, kadere inanmakla birlikte aksini yapmak gibi bir şeydir bu.
Hayattan ne istediğini gerçekten bilenler ve hayatta istediği şeyi gerçekten isteyenler, planlı ve intizamlı yaşamayı yaşam biçimi haline getirirler.
On yedi yıllık öğretmenlik hayatım boyunca nice öğrenciler gördüm. Başarılı olmayı istedikleri halde, zamanını, ders çalışma saatlerini, televizyon seyretmeyi, spor yapmayı, eğlenmeyi dolayısıyla neyi, ne zaman yapacaklarını yani hayatlarını planlayamadıkları için başarısız oldular. Çünkü neyi, ne kadar çok istediklerini ve nasıl gerçekleştireceklerini gerçek anlamıyla bilmiyorlardı.
Öğrencileri için pek çok amaçları olan nice öğretmen arkadaşlarım oldu. Fakat yine pek çoğu, neyi, ne zaman, nasıl ve niçin vereceklerini planlamadıkları için, hem müthiş bir yokuşu tırmanır gibi yoruldular, hem de amaçlarına istedikleri düzeyde ulaşamadılar. Pek çoğu da yarı yolda kesiliverdi. Heyecansız, hevessiz, bıkkın ve şikâyetlerle dolu, isteksiz öğretmenler haline dönüşüverdiler. Pek çoğunun bütün ümit ve çabaları suya düşmüştü sanki. Zira planlı yaşama gibi bir yaşam felsefeleri ve alışkanlıkları yoktu.
Bu yüzden vermek istediğiniz mesajın, işlemek istediğiniz konunun, yapmak istediğiniz seminerin, konferansın, konuşmanın, belirlediğiniz amaçların ve hedeflerin mutlaka, ama mutlaka planını yapınız.
Ama öncelikle hayatınızın ve özel dünyanızın…
Ve bunu alt bilincinize yerleştirerek, bir yaşam biçimi haline getiriniz.
Hayat sizi değil, siz hayatınızı yönlendirin.
Kader ölçü ve plan demekse, kadere iman da ölçülü ve planlı olmayı gerektirmez mi?
Böylece hem hayatınız bereketlenecek ve renklenecek, hem de kâinatın sahibi istediğiniz sonuçlara sizi daha çabuk ulaştıracaktır.
Zaten kader dediğimiz şey de insanın layık olduğu ve hak ettiği şeylerle karşılaşmasından başka bir şey değildir.
Dolayısıyla; “Kim, neye layıksa ‘o’ olur.”
Yazan: Sönmez Artan
Kaynak:gencyaklasim