Kalplerin Keşfi
Sûr'a Üfürmek, Ürkmek, Mezarlardan kalkmak
- Ayrıntılar
- Kategori: Kalplerin Keşfi
- Gösterim: 4165
Peygamber'imiz ((s.a.v.).) söyle buyuruyor:
"Nasil rahat olayim ki. Sûr sahibi (Hz. Israfil (A.S)) boruyu agzina almis, cepheye dönmüs ve kulagini dikmis, ne zaman üfleme emri gelecegini beklemektedir.»
Mukatil'e {r.a) göre «Sûr» bir boynuzdur. Hz. Israfil (A.S) agzini boru seklindeki bu boynuzun üzerine koymustur. Boynuzun basinin çevresi yerle gök arasi genisligindedir. Israfil (A.S), gözünü Ars'a dikmis ne zaman ona ilk üfleme emri gelecegini beklemektedir.
Israfil (A.S) ilk defa Sûr'a üfleyince yerde ve göklerde bulunan her canli yere baygin düser. Yani Allah (CC)'in canli kalmalarini diledikleri disinda bütün canlilar, siddetli korku yüzünden oluverirler. Canli kalacak olanlar Cebrail (A.S), Azrail (A.S), Mikâil (A.S) ve Israfil (A.S)'dir. (Allah'in selâmi üzerlerine olsun.) Bundan sonra Azrail (A.S), alacagi emir uyarinca sirasiyle Cebrail (A.S), Mikâil (A.S)ve Israfil (A.S)'in canini alir, en sonunda yine emir uyarinca kendisi ölür. Ilk sûr üflemesinin arkasindan ölen bütün canlilar, kirk yil öylece berzahta kalirlar. Kirk yil sonra Allah (C.C) Israfil (A.S)'i dirilterek ona Sûr'a ikinci sefer üflemesini emreder.
Bu durumu Kur'ân`I Kerim söyle bildirir:
Sonra ona (Sûr´a) bîr defa daha üflenir, o zaman onlarin (canlilarin) hepsi ayaküstü dikilmis bekler durumdadir.»
(Zümer Sûre-i Celilesi. 68)
Peygamber'imiz ((s.a.v.).) ayni bahisde söyle buyuruyor:
«— Bana peygamberlik verildigi zaman Sûr'un sahibi geldi, Sür'u agzina aldi bir adimini öne, öbür
adimini geriye dogru açti, her an ne zaman üfleme emri alacagini bekliyor, aman sûr'u üflemeden çekininiz.»
Simdi kabirlerden dogrulurken ilk bayginligin korkusunu hâlâ üzerlerinden atamamis olan ve haklarinda verilecek olan hükmün iyimi kötü mü oldugunun endisesine kapilan canlilarin zavalliligini, hayal kirikligini ve çaresizligini düsün.
Sen de aralarinda olsan onlar gibi gönül kirikligma ugrar, onlar gibi hayrette kalirsin. Hattâ yeryüzünün varliklarindan ve ileri gelenlerinden biri de olsan, ayni baskalari gibi saskinlik ve hayal kirikligi içinde olacaksin, yeryüzünün kirallari o gün herkesten daha zavalli, daha cüce ve daha önemsiz olacak, tohum tanesi gibi kalabaligin ayaklari altinda ezileceklerdir.
O sirada bütün vahsî hayvanlar, baslari öne egik olarak, daha önce mahlûkattan kaçtiklari halde bu defa onlarin arasina karisarak ve hic bir günaha bulasik olmadiklari halde yeniden dirilis emrine boyun egerek daglardan ve çöllerden Mahser'e dogru yönelirler.
Sûr üfürügünün ürküntüsünün dogurdugu bayginligin siddeti onlari da Mahser'e sürükleyerek daha önce insanlardan kaçtiklarini ve canlilardan ürktüklerini onlara unutturur. Nitekim ulu Allah (C.C.) bu husu(s.a.v.)öyle buyuruyor:
«— Vahsî hayvanlar diriltilip biraraya toplandigi zaman»
(Tekvir Süre-i Celilesi. 5)
Sonra manzaranin dehseti karsisinda ürpererek durumun farkina varacak olan inatçi kâfir ile seytanlar. Allah (CC)'in su âyetini dogru Cikarmak üzere, belirirler.
"Rabb'în hakki için biz onlari seytanlar ite birlikte toplayacak ve cehennemin çevresinde dizüstü çökmüs halde bekletecegiz."
(Meryem Sûre-i Celilesl, 68}
O zaman gerek kendi halini ve gerekse kalbinin oradaki halini düsün. Daha sonra bütün diriltilen canlilar cirilciplak, yalin ayak ve basi kabak olarak Mahser yerine nasil sevkedilirler. Bir bak da Mahser yeri dümdüz, bembeyaz, engebesiz.ve apaçik bir yerdir. Üzerinde ne arkasina saklanacak bir tümsek ve ne de içine girip saklanacak bir çukur var.
Birinci sefer Sûr'a üflendikten sonraki ikinci Sûr üflemesi ile bütün canli türlerini, aralarindaki bütün farkliliklara ragmen biraraya getirip Mahser yerine sevkeden Allah (CC), noksan sifatlardan ne kadar uzaktir! Bu manzara karsisinda bütün kalblerin ürkerek çarpmasi ve bütün gözlerin korkudan faltasi gibi açilmasi gAyet tAbiidir.
Nitekim Peygamber'i-miz ((s.a.v.).) buyuruyor ki: «— Kiyamet Günü bütün insanlar, bitki, örtüsüz, siginak ve isaretsiz, dümdüz ve bembeyaz bir alanda toplanirlar.»
Zaten bu alani yeryüzü alanlari gibi sanma, aralarinda sadece isim ortakligi var.
Nitekim ulu Allah (CC.) söyle buyuruyor:
«— Yerin ve göklerin olduklarindan baska bîr duruma çevrildikleri o gün onlar (insanlar) tek ve hükmünde ortaksiz olan Allah'in huzuruna dikilirler.»
(Ibrahim Sûre-i Celilesî. 48)
Ibni Abbas (R.A.) der ki: «Bu degisiktik söyle gerçeklesir:
Yeryüzünün bazi yerleri kirpilir, bazi yerlerine eklemeler yapilir. Agaçlari, dallari, vadileri ve bunlara benzer engebeleri ortadan kalkarak tabaklanmis deri yüzeyine kan damlamamis bembeyaz bir yumurta kabugu ve üzerinde hiç bir günah islenmemis bir alan olarak yayilir.
Göklerin de günesi, ayi ve yildizlari ortadan kalkar.»
Ey zavalli insan, bu günün dehset ve fevkalâdeligine dikkat et. Bütün canlilar bu alanda toplandigi zaman gökteki yildizlar kayip, baslarina düser, günes ve ay kararir, bu arada bütün isik kaynaklari sönecegi için yeryüzü koyu bir karanliga gömülür.
Insanlar bu durumda iken diger taraftan gökyüzü meleklerin kimi eteklerinde ve kimi de dorugunda dururken bes yüz yil boyunca tepelerinde dönerek bütün katilik ve kalinligina ragmen paramparça olur.
Kimbilir, gök yüzü parçalanirken kulaklarina ne korkunç bir ses gelir. Gök o kadar iri ve sert gök cisimlerinin paramparça olarak bosluga düsmeleri ve yer yer sararmis sivi gümüs halinde akip inmesi, göklerin sivi bir maden haritasina, daglarin hallaç pamuguna dönüsmesi, insanlarin pervaneler gibi öteye beriye serpilmesi ve hepsinin yalin ayak çiripciplak yürümesi kimbilir, ne korkunçtur!
Peygamber'imiz (s.a.v.) buyuruyor ki:
"insanlar yalinayak, çirilçiplak, sünnetsiz olarak ve kulak memelerine kadar tere batmis olarak yeniden dîrilip biraraya getirilir.»
8u hadisi rivayet eden Peygamber ((s.a.v.).)´imizin esi Hz. Sevda (RA) söyle diyor:
"Bu sözleri isitince Peygamber ((s.a.v.).)´imize: "ne çirkin sey!» Birbirimizin her tarafini görecegiz" dedim. Bana su cevabi verdi, "O gün herkesin kendi derdi, onlari birbirine bakmaktan alakoyar. Herkes ba(s.a.v.)ey ile ilgilene meyecek derecede kendi basinin derdine düser."
Ne dehsetli bir gün ki, herkesin edep yeri açikta oldugu halde kimse kimseye basini çevirip bakmaz. Nasil baksin ki, insanlarin bir kismi karin üstü ve yüz üstü sürünmekten takat bulup baskasina dönüp bakamaz bile!
Sahâbilerden Ebû Hureyre (R.A.) der ki: Bir gün Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyurdu:
: «Kiyamet Günü insanlar üç gurup halinde Mahser yerine toplantiya gider. Binekliler, yayalar ve yüzüstü sürünenler.»
Aramizdan biri «Yâ Rasülallah: üçüncü gurup yüzüstü sürüne sürüne nasil yol alabilecek?» diye sordu, Peygamber'imiz ona: «O kimseleri ayaklari ile yürüten Allah (CC) yüzüstü süründürerek yol almalarini saglamaya da muktedirdir.»
Gözleri te görmedigi, aliskanlik haline getirmedigi seyi inkâr etmek insanin degismez huyudur. Eger insanoglu, yilanin karin üstü sürünerek simsek hizi ile yol aldigini gözleri ile görmese, ayaksiz yol almayi tasavvur etmeye bile yanasmazdi.
Aslinda ayak üstü yürümeyi görmeyen bir kimse için o da olacak bir sey degildir.
Buna göre dünya ölçülerine uymuyor diye Kiyamet Günü hakkinda bildirilen sasirtici gelismelerden her hangi birini inkâr etmekten sakinmalisin. Çünki eger sen daha önce gözlerin ile görmemis olsaydin, sana sunulacak olan bir takim sasirtici dünya gelismelerini de siddet ile inkâr ederdin.
O halde kendini çirilçiplak, perisan, zavalli, saskin, apisip kalmis bir durumda hakkinda verilecek hükmün iyi mi, fena mi oldugunu beklerken ayak üstü dikilmis olarak gözlerinin önüne getir, kafanda kendini böyle canlandir ve bu manzarayi hic bir zaman hafizandan silme, cünki durum, her türlü tarifin üstünde kalan bir önem tasimaktadir.
Sonra tasavvur etmeye devam ederek su gerçekleri de gözlerinin önüne getir:
Insan, melek, cin, seytan, vahsi ve yirtici hayvan, kus olsun, yerlerin ve göklerin bütün canlilari toplanip biraraya yigiliyor. Biline gelen hafifligi giderilmis ve isisi kat kat yükseltilmis olan günes, canli yiginin neredeyse tepesine degecek sekilde yakinina indiriliyor. Ars'in gölgesinden baska hiç bir gölge kalmiyor ve bu gölgenin altina beiirli ibadetleri isleyerek Allah (CC)'a yakin olma serefini kazananlardan baskasi alinmiyor.
Ars'in gölgesi altina alinanlar ile disarida kalanlar arasindaki fark, korkunç günes isisi altinda hoslananlarin baygin hali ve yüzlerinden okunacak olan izdiraplannin siddeti ile derhal farkediliyor.
Bunlar yaninda o günkü canlilar kalabaligini tasavvur et. Bir yandan tarife sigmaz kalabalik yüzünden, öteyandan kimi yürürken kimi süründügünden ötürü her canli birbirini itip kakiyor. Bütün bu sikintilara bir de Allah (CC)'in huzuruna dikilince içine düsülecek perisanlik ve rezilligin doguracagi korku ve utanç ve mahcubiyet ekleniyor.
Günes alevi, nefeslerin yalazi, utanç ve endisenin harareti ile yükselen kalb atesi bir oraya geliyor. Teker teker her kil dibinden bosanip yere akarak denizlesen ter deryasi canli vücüdlar boyunca yükseliyor. Her canli Allah (CC) katindaki derecesine göre kimi diz kapaklarina kimi bellerine, kimi kulak memelerine ve kimi de nerdeyse içinde kaybolacak derecede bu ter deryasina batiyor.
Ibni Ömer'den (R.A.) rivayet edildigine göre Peygamber (S.A.V)'imiz buyuruyor ki:
«— Kiyamet Günü insanlar Allah (CC)'in huzuruna dikilince yan kulak hizasina kadar tere batar.»
Ebû Hüreyre'nin rivayetine göre Peygamber'imiz (s.a.v.) söyle buyuruyor:
«— Kiyamet Günü insanlar, öylesine terler ki, terleri bir yandan yetmis kulaç yerin dibine sizarken bir yandan da kulak hizalarina yükselecek kadar herkesi içine alir.»
Baska bir hadiste Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:
"Insanlar. Kiyamet Günü kirk yil gözlerini semaya dikmis olarak ayakta dururlar ve çektikleri sikintidan dolayi içinde gömilesîye ter akitirlar."
Ukbe-Bin Amir'in rivayetine göre Peygamber'imiz ((s.a.v.).) söyle buyurmustur:
"Kiyamet Günü günes yere öyle yaklasir ve insanlar öyle terler ki, kiminin teri topuguna, kimininki ayak bilegine, kimininki dizlerine, kimininki kalçasina, kimininki bögrüne, kimininki agzina varacaktir."
Peygamber'imiz böyle derken eti ile agzina gem vurdu, kimisi de terine tamamen gömülür (bu sirada da eli ile söyle basina vurdu.)»
Ey zavalli insan. Mahser yerinde toplanacak olanlarin karsilasacaklari sikintilari ve dökecekleri terleri düsün. Bu agir sikintilara dayanamayanlarin bir kismi Allah (CC)'a seslenerek «yâ Rabb'i, cehenneme göndecek bile olsa beni bu sikinti ve bekleme azabindan kurtar.» diye yalvarirlar.
Bütün bunlar, henüz hesapaasmaya çekilmeden ve azaba çarpilmadan çekilecek olan sikintilardir. Sen de bu sikintilar ile yüzyüze geleceklerden birisin. Terinin nerene kadar çikacagini simdiden bilmiyorsun.
Bilmezsin malûmun olsun ki. Hacc, cihad, oruç, namaz, müslümanlarin sikintisini gidermeye kosmak, iyiligi emrederek kötülükten alakoymak ugruna yorulmak gibi Allâh (CC) yolunda gayretler vererek dökülmeyen terler. Kiyamet alaninda korku ve utançtan dökülecek ve orada daha uzun müDdet sikintiya katlanmaya yol acacaktir.
Insanoglu cehalet ile aldanmadan kurtulsa, ibadet ugruna sikinti çekerek terlemenin doguracagi yorgunlugun, Kiyamet Günü çekilecek sikintilarla bekleme azabinin yol açacagi terlemenin yorgunlugundan hem daha kisa ve hem de daha kolay oldugunu anlamakta güçlük çekmez.
Çünki o gün hem pek çetin ve hem de çok uzundur!