Kalplerin Keşfi
Tövbenin Fazileti
- Ayrıntılar
- Kategori: Kalplerin Keşfi
- Gösterim: 4868
Tevbenin fazileti hakkinda birçok ayet inmistir. Nitekim ulu Allah (C.C) buyuruyor ki:
"Ey müminler, hepiniz günahlarinizdan tevbe ediniz ki, kurtulusa eresiniz."
(Nur Sûre-i Celilesi; 31)
"Allah'in iyi kullari, Allah ile birlikte baska bir ilâha tapmazlar, hakka dayanmaksizin Allah'in haram kildigi canliyi öldürmezler, zina islemezler. Bunlari yapan, agir günah islemis olur. Kiyamet günü azabi kat kat olur ve çaresiz olarak cehennemde ebedî kalir.
Yalniz tevbe edip îman ederek iyi ameller isleyenler müstesna, onlarin kötülüklerini Allah iyilige çevirir. Allah bagislayici ve merhamet edicidir.
Tevbe edip iyi amel isleyen kimse, tevbesi kabul edilmis olarak Allah'in huzuruna varir."
(Furkan Sure-i Celilesi: 68—71)
Bu konudaki hadisler de hayli çoktur. Nitekim müslümün rivayetine göre Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:
"Gündüz günah isleyenler tevbe etsin diye Allah (C.C) geceleyin rahmat etini uzatir. Gece günah isleyenler tevbe etsin diye de gündüz rahmet elini uzatir. Bu, günes battigi yerden doguncaya kadar böyle devam eder."
Tirmizinin rivayetine göre, Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:
«— Bati tarafinda kirk veya yetmis yillik yol genisliginde bir kapi vardir. Allah (C.C), gökleri ve yeri yarattigi gün onu tevbe için açmrstir, günes oradan (batidan) doguncaya kadar o kapiyi kapamaz.»
Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:
"Rabb'inin bazi alâmetleri belirdigi gün insana daha önce getirilmemis olan veya inancina göre hayir kazanmamis olan îman, sahibine yaramaz. De ki. «bekleyin bakalim, biz de bekliyoruz."
(En´am Sûre-i Celilesi: 158)
Taberaniye göre Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:
«-- Cennetin sekiz kapisi var, yedisi kapali ve biri, günes batisindan doguncaya kadar tevbe için açiktir.»
Ibni Mace'ye göre Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyuruyor kî:
«— Günahlariniz göge dayanacak kadar kötülük isleseniz de sonra tevbe etseniz, yine Allâh (C.C)!i tevbenizi kabul eder»
Hakim'e göre Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:
«— Uzun yasayip tevbe edebilmek insan hesabina büyük bir talihtir.»
Ibni Mâce ve Hakim'e göre Peygamber'imiz (S. A.S.) buyuruyor ki:
«— Herkes günah isler, fakat günahi isleyenlerin en iyileri tevbekârlardir.»
Buhari ile Müslim'e göre Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:
«— Bir kul günah isler ve «Ya Rabb'î, ben bir günah isledim, beni affeyle» derse, Rabb'i de: «Kulum; isleyen günahi bagislayan veya cezalandiran bir Rabb'i oldugunu bildi» buyurarak o kulun günahini bagislar.
Bir müddet sonra yine ayni kul baska bir günaha girer ve «Ya Rabb'i ben yine bir günah isledim, beni affeyle» derse Rabb'i: «Kulum; islenen günahi bagislayan veya cezalandiran bir Rabb'i oldugunu bildi» buyurarak onu affeder.
Bir müddet sonra yine ayni kul, baska bir günaha girer ve: «Ya Rabb'i, ben yine bir günaha girdim, onu bana bagisla» derse, Rabb'i «Kulum; islenen günahi bagislama ve cezalandirma emrine sahip olan bir Rabb'i oldugunu bildi, ne isterse yapsin, kulumu affettim, buyurur.»
Munzir (Rehimehullahu) der ki, «Hadiste gecen (ne isterse yapsin) ifadesinin mânâsi söyle olmalidir:
Söz konusu kulun her seferinde baska bir günah isledigi belirtildigine göre. isledigi her günahtan pismanlik duyup vazgeçiyor demektir. Böyle olunca her isledigi günah üzerine yaptigi tevbe günahina kefaret olarak ona zarar vermiyor. Yoksa hadis, insanin durmadan günah isleyip arkasindan sözle tevbe ederek yine ayni günaha dönmenin hos görülecegini söylemek istemiyor. Çünkü böylesi, yalancilarin tevbesi olur.»
Ulemadan bir cemaatin rivayetine göre, Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:
«— Müminin Isledigi her günah kalbinde siyah bir nokta meydana getirir. Tevbe edip kötülükten siyrilarak af dileyince o siyah nokta kalbinden silinir. Eger günaha günah eklerse siyah noktalar çogalip kalbini kaplar, iste:
«Hayir hayir, onlarin isledikleri günahlar, kalblerinde pas baglamistir» (Mutaffif Sûre-i Celilesi; 14) mealindeki âyette belirtilen «pas» bu noktaya isaret etmektedir»
Tirmizi'ye göre Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:
«— Can bogaza dayanmadikça Allah (C.C) kulun tevbesini kabul eder.»
Taberanî'ye göre sahabelerden Hz. Muaz Ibni Cebel (R.A.) der ki.
«Bir gün Peygamber'imiz elimden tuttu, birlikte bir mil kadar yürüdükten
sonra bana dedi ki:
«— Ya Muaz! Allâh (C.C)'dan korkmayi, dogru konusmayi, sözünde durmayi, emaneti yerine getirmeyi, hiyanetten uzak durmayi, yetimi esirgemeyi, komsularina iyi davranmayi, öfkeyi bastirmayi, yumusak sözlü olmayi, selamlasmayi, imama bagli kalmayi, Kur'an-i Kerim hakkinda derin derin düsünmeyi. Ahireti sevmeyi, hesaba çekilmekten çekinmeyi, uzak vâdeli emeller beslememeyi ve iyi amel islemeyi sana tavsiye ederim.
Buna karsilik müslümana sövmekten, yalanciya inanmaktan, yahut dogru sözlüyü yalanci çikarmaktan, adil imama bas kaldirmaktan, yeryüzünde kargasalik çikarmaktan, seni menederim.
Ya Muaz! Her agacin, her tasin yaninda Allâh (C.C)'i an, açiga açik ve gizliye gizli olmak üzere her günaha karsilik ayri bir tevbe yap.«
Isfahanî'ye göre Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:
"Kul günahlarindan tevbe edince Allâh (C.C) onun günahlarini koruyucu meleklere, vücudunun azalarina ve yer yüzündeki iz ve belirtilerine unutturur da Kiyamet Günü, günahinin hiç sahidi olmaksizin Allâh (C.C)'in katina çikar."
Yine Isfahanî'ye göre Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:
«— Günahina pisman olan Allâh (C.C)'in rahmetini, kendini begenen ise O'nun gazabini bekler.
Ey Allâh (C.C)'in kullari! Bilmis olun ki herkes isledigi amele göre hesaba çekilir. Hiç kimse iyi ve kötü amelinin karsiligini görmeden dünyadan çikmaz. Ameller, niyyetterine göre degerlendirilir.
Gece ile gündüz birer binek hayvanidirlar, onlarin sirtinda âhirete dogru, iyi yol alin. Tevbede ve iyi amel islemeyi ertelemekten sakinin, çünki ölüm ansizin gelir. Allâh (C.C)'in merhametine güvenip kendinizi aldatmayin, biliniz ki, cehennem size pabucunuzun bagindan daha yakindir.»
Arkasindan Peygamber'imiz:
«Zerre kadar iyilik isleyen onun karsiligini görür, zerre kadar kötülük isleyen de karsiligini görür.» (Zilzal Sûre-i Celilesi; 7-8) mealindeki âyeti okudu.
Taberanî'ye göre Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:
«— Günahlarindan tevbe eden kimse, günâhi olmayan kimse gibidir.»
Beyhakî'ye göre Peygamber'imiz (s.a.v.) buyuruyor ki:
«— Günahlarindan bagislanmasini diledigi halde onu islemeye devam eden kimse, Rabb'i ile alay etmis gibidir»
Ibni Hibban ve Hâkim'e göre Peygamber'imiz ((s.a.v.).)
«Islenen günaha karsi pismanlik duymak tevbedir» buyuruyor. Yani pismanlik tevbenin ana temelidir. Arafat'a çikmak haccin temel esaslarindan biri oldugu gibi.
Fakat duyulan pismanligin Allâh (C.C)'in emrini kirmaktan, yapilan hareketin çirkinliginden ve karsiliginda ugranilacak azabdan dolayi olmasi gerekir. Yoksa günah islendigi için malca zarara ugramaktan korkarak pisman olmak tevbe yerine geçmez.
Hâkim'e göre Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:
"Allah (C.C) bir kulun isledigi günahdan dolayi pismanlik duydugunu bilir bilmez, daha kul afv dilemeden onu afveder."
Müslim'e göre Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:
"Varligimi kudret eiinde tutan Allâh (C.C'a yemin ederek söylüyorum ki; eger siz günah isleyip arkasindan günahlarinizin afvini dilemeseydiniz, Allâh (C.C sizi ortadan kaldirarak yerinize günah isleyip afv dileyen bir kavim getirir ve günahlarini bagislardi." Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:
«— Allâh (C.C övülmeyi herkesten çok sever, bu yüzden kendini övmüstür. Allâh (C.C'dan daha gayretli kimse yoktur. Bu yüzden çirkin davranislari haram kilmistir. Allâh (C.C) kendisinden özür dilenmesini herkesten çok sever, bu yüzden kitap indirmis, peygamberler göndermistir.»
Müslim'in rivayetine göre Cuheyne kabilesinden bir kadin bir gün Peygamber (s.a.v)'imize gelir, kadin zinadan hamiledir. Peygamber (s.a.v)´imize: «Yâ Rasûlallah (s.a.v), haddi gerektiren bir günah isledim, cezami tatbik et» der.
Peygamber'imiz kadinin velisini çagirarak ona «Bu kadina iyi bak, dogum yapinca onu bana getir» der. Adam da Peygamber (s.a.v)'imizin dedigi gibi yapar.
Kadin getirilince Peygamber (s.a.v)'imiz elbisesinin sikica üzerine baglanmasini emreder ve O'nun emri üzerine kadin recm edilir. Sonra da Peygamber (s.a.v)'imiz onun cenaze namazini kilar.
Hz. Ömer (R.A.) «Zina ettigi halde onun cenaze namazini mi kiliyorsun, yâ "Rasûlellah (s.a.v)» der. Peygamber (s.a.v)'imiz ona söyle cevap verir:
«Bu kadin öylesine bir tevbe yapti ki, yetmis Medineliye bölüstürülse, onlara bile kâfi gelirdi. Sen kendiliginden Allâh (C.C için canina kiyandan daha makbul hic bir kimseye rastladin mi?>
Tirmizî, Ibni Hibban ve Hâkim'e göre Ibni Ömer (R.A.) der ki: «Peygamber (s.a.v)'imizden bir çok kerreler duydugum bir hadisi nakledeyim, O söyle buyurdu:
«— Israilogullarindan Kifl adinda günah islemekten çekinmeyen biri vardi. Bir gün yanina bir kadin geldi. Kifl ona irzina geçmek karsiliginda altmis dinar verdi.
Adam kocanin karisina yanastigi gibi kadina sokulunca kadin titreyip aglamaya basladi, adam «Niye agliyorsun, yoksa benden hoslanmadin mi» diye sordu. Kadin «Hayir, mesele hoslanmamak degil, fakat bu isi simdiye kadar hic yapmis degilim. Simdi de maddî sikinti yüzünden yapmaya mecbur kaldim» diye cevap verdi.
Adam kadina «Madem ki, simdiye kadar yapmadigin bir is, kalk git, para da senin olsun. Allâh (C.C')a yemin ederim ki, ben de bundan böyle artik günah islemeyecegim» dedi ve o gece öldü. Sabahleyin kapisinda «Allah Kifl'i afvetti» diye yazili oldugu görüldü.»
Ibni Mes'ûd (R.A.) der ki:
«Iki komsu köy vardi, birinin halki iyi, öbürünün kötü idi. Halki kötü dan köyden biri halki iyi köye dogru yola çikti, fakat iki köy arasinda öldü.
O adam hakkinda seytan ve melek anlasmazliga düstüler. Seytan «Vallahi, o bana hiç karsi gelmis degildi» dedi. Melek de, «Fakat köyden tevbe etmek üzere ayrilmisti» dedi.
Ulu Allâh (C.C) aralarina girerek, ölünün hangi köye daha yakin oldugunun tesbit edilmesine hükmetti. Neticede iyilerin köyüne bir karis daha yakin oldugunu gördüler. Bunun üzerine afvedildi.
Ma'mer (R.A.): «Ben de bu hususda adami «iyilerin köyüne Allâh (C.C) yaklastirdi» diyenleri isittim demistir.
Buharî ve Müslim'e göre Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki:
«— Sizden çok önceleri yasayanlardan bir adam doksandokuz kisi öldürmüstü. Bunun üzerine o günün en mühim âlimini arastirdi, ona bir rahibi tavsiye ettiler. Rahibin yanina varinca ona doksan dokuz kisi öldürdügünü söyleyerek tevbesinin kabul edilip edilmeyecegini sordu. Rahip ona «hayir» deyince onu da öldürdü, böylece öldürdüklerinin sayisi yüze ulasti.
Arkasindan yine o günün en büyük âlimini sordu, ona yüksek bir âlimi tavsiye ettiler. Adam âlime yüz kisi öldürdügünü söyleyerek tevbesinin kabul edilip edilmeyecegini sordu. Âlim ona elbette tevbe edebilecegini, tevbe ile kendisi arasina hiç kimsenin girmeye hakki olmadigini bildirerek ona «Yürü, filân yere var, orada Allâh (C.C')`a ibadet eden insanlar yasiyor, onlar ile birlikte sen de Allâh (C.C)'a ibadet et, köyüne dönme, çünki orasi kötü bir yerdir» dedi.
Adam da yola koyuldu, fakat yari yolda öldü.
Bunun üzerine Azab melekleri ile rahmet melekleri adam hakkinda anlasmazliga düstüler. Rahmet melekleri bu adam tevbekâr olarak ve kalbi ile Allâh (C.C)'a yönelerek buraya geldi» dediler. Azab melekleri de «O hiç bir iyilik islemedi» dediler.
Bu sirada insan kiligina girmis bir melek çikageldi, rahmet ve azab melekleri onu anlasmazliklarini çözmek üzere hakem kabul ettiler.
Insan kiligindaki melek «Her iki mesafeyi de ölçüp karsilastirin. Hangi tarafa daha yakinsa o tarafa ait olsun» dedi. Mesafeleri ölçüp karsilastirinca varmak istedigi yere daha yakin oldugu görülerek onu rahmet melekleri götürdü.»
Diger bir rivayete göre hadisin son kismi söyledir. «...Adamin ölüsü Iyiîer köyüne bir karis daha yakin oldugu için iyilerden sayildi.» "Baska bir rivayete göre de hadisin bu kismi söyledir.
«... Allâh (C.C beriki, köye «uzaklas» ve öteki köye «yakina gel» diye emrettikten sonra insan kiligindaki melek «Her iki tarafa olan mesafeyi ölçüp karsilastirin» dedi. Ölçüp karsilastirinca iyiler köyüne bir karis daha yakin oldugunu gördüler, böylece afvedilmis oldu.»
Baska bir rivayete göre hadis söyle sona ermektedir, «... Ö!üm melegi gelince adem son bir gayret ile gögsünü iyiler köyüne dogru sürükledi.»
Taberanî'ye göre Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:
"Adamin biri pek azgin idi, yolda biri ile karsilasti, ona «Hepsi de haksiz yere olmak üzere doksan dokuz kisi öldürdüm, acaba tevbem kebul olunur mu» diye sordu. «Hayir» deyince onu da öldürerek yine yola koyuldu.
Bir müddet sonra baska biri ile karsilasti, ona da «hepsi de haksiz yere olmak üzere yüz kisi öldürdüm, tevbemin kabul edilmesi için bir çare var mi?» diye sordu.
Adam kaatile «Eger sana «Allâh (C.C tevbe edeni reddeder» dersem, yalan söylemis olurum. Surada vakitlerini ibadet ile geçiren bir kisim insan var, onlara var, birlikte Allâh (C.C)´a ibadet edersiniz» diye cevap verdi.
Kaatii o yöne dogru yola koyuldu, fakat yolda öldü.
Rahmet ve azab melekleri adamin ölüsünü hangi tarafin kaldiracagi konusunda anlasmazliga düstüler. Bunun üzerine Allâh (C.C) aralarini bulsun diye onlara bir melek gönderdi. Gelen melek «iki yere dogru olan mesafeyi ölçüp karsilastirin, ölü hangi tarafa daha yakinsa oranin halkindandir» dedi.
Mesafeleri ölçüp karsilastirinca ölünün tevbekârlar yurduna bir parmak kadar daha yakin oldugunu gördüler, böylece afvedimis oldu.»
Baska bir rivayete göre hadisin son" kismi söyledir, «... Sonra katil baska bir rahibe vardi ve «Ben yüz kisi öldürdüm, tevbemin kabul edilme çaresi var mi» dedi. Rahip adama dedi ki. «Çok ileri gitmissin. Bilmiyorum. Fakat yakinlarda iki köy var, birinin adi «Nasere» digerininki ise «Kefere. Nasere halki cennetliklerin amellerini isler, köyde kendilerinden baska kimse oturmaz. Kefere halki ise cehennemliklerin amellerini islerler, köyde yalniz kendileri oturur.
Simdi sen var, Nasere'ye git, eger orada kalir, onlarin amelleri gibi amel islersen tevbenin kabul edilecegi süphesizdir.»
Adam Nasere'ye varmak amaci ile yola çikti, faket iki köy arasinda öldü. Melekler kaatilin ölüsünü ne yapacaklarini Allâh (C.C)'dan sordular. Ulu Allâh (C.C) onlara: «Bakin bakalim, adamin ölüsü hangi köye daha yakinsa kendisini o köy halkindan yazin» buyurdu.
Mesafeleri ölçüp karsilastirinca adami bir parmak kadar Nasere'ye daha yakin bularak kendisini bu köy halkindan saydilar.»