Kalplerin Keşfi
Namaz ve Zekatın Fazileti
- Ayrıntılar
- Kategori: Kalplerin Keşfi
- Gösterim: 4346
Bilesin ki. Ulu Allah zekâti Is!âmin temellerinden biri olarak üân etmis, onu en yüce Islâm alâmeti olan namaz ile yanyana getirerek söyle buyurmustur:
«— Namazi dosdogru kiliniz ve zekâti veriniz.» (Bakara - 43)
Peygamber'imiz ((s.a.v.).) de söyle buyurmustur: «Islâm, bes sey üzerine kurulmustur:
1 — Allâh'dan (C.C.) baska ilâh olmadigina ve Muhammed'in ((s.a.v.).) O'nun Rasûlü olduguna sahadet etmek.
2 — Namaz kilmak.
3 — Zekât vermek.
4 — Ramazanda oruç tutmak.
5 — Hacca gitmek.»
Ulu Allah (C.C.) namaz ve zekâta önem vermeyenleri siddet ile yererek buyuruyor ki: «— Namazlarinin öneminin suurunda olmadan namaz kilanlarin vay haline!»
(Maun - 4-5)
Namaz hakkinda daha önce gerekenleri söylemistik. Zekâti vermeyenler hckkinda Ulu Allâh (C.C.) buyuruyor ki:
«— Altin ve gümüs biriktirerek onlari Allâh yolunda harcamayanlari aci bir azâb ile müjdele.»
(Tevbe - 34)
Buradaki «Allâh Yolu'nda harcamak» tan maksat, bu mallarin zekâtini ayirmaktir.
Zekât verenin dünyadan el - etek çekerek kendilerini âhiret ticaretine adamis olan takvâ sahibi düskünleri aramasi müstahaptir; cünki bu malin gelismesine vesile olur.
Peygamber'imiz (A.S.A.) buyuruyor ki:
«— Sen mutlaka takva sahibinin yemegini ye ve senin yemegini de takva sahibi olanlardan baskasi yemesin.»
Çünki takva sahibi, verecegin zekâti yolunda kullanir ve ona bu yolda yardimci oldugun için sen de onun ibâdetine ortak olursun.
Âlimlerden biri sadakalarini sâdece tarikat ehli olan fakirlere verirdi. Ona «Iyiliklerini bütün fakirlere dagitirsan daha iyi olmaz mi» diye sordular. O da su cevabi verdi; «Hayir, sizin dediginizi yapmam daha iyi olmaz. Çünki bunlar olanca gayretlerini Allah için harcayan kimselerdir. Her hangi biri bir sikinti ile karsilasinca gayreti gevseyebilir.
Bir kisinin gayretini Allâh ugruna yöneltmek, bana amaci dünya olan bin kisiye yardim etmekten daha iyidir.» Bu cevab Cüneyd-ül Bagdadî'ye nakledilince sözü begenerek sahibi hakkinda «O, mutlaka Allah'in velilerinden biridir. Çoktandir bu kadar güzel bir söz duymamistim» dedi.
Bir süre sonra bu adamin maddi durumunun sarsildigi, bu yüzden ticareti birakmaya niyetlendigi haberi geldi. Bunun üzerine cüneyd-ül Bagdadi ona bir miktar para gönderdi ve «Bunu sermaye yaparak ticarethaneni kapatma. Çünki senin gibilere ticâretin zarari yoktur» diye haber gönderdi.
Bu zât bakkaldi ve fakirlerden, satin aldiklarinin bedelini almazdi.
Abdullâh Ibni Mübarek de (Allah O'ndan razi olsun) yardimlarini sadece ilim ile ugrasanlara verirdi. Kendisine «Yardimlarini genisletsen daha iyi olmaz mi» dediler. O da su cevabi buyurdu: «Ben peygamberlik makamindan sonra ilimden daha yüksek bir mertebe tanimiyorum. Bunlardan birinin kalbi ihtiyaci ile mesgul olunca kendini ilme verip bütün gücü ile ögrenmeye yönelemez. Bunlari bütün güçleri ile ilme yöneltmek, en faziletti davranistir.»
Sadaka verirken sakat ve mâlüllerin öne alinmasi, husûsiyyetle akraba ve yakinlarin en basta düsünülmesi hem sadaka vermek ve hem de yakinlari korumak (sila-i rahim) olur.
Daha önceki bir bölümde belirtildigi gibi akraba ve yakinlari korumanin mükâfati pek çoktur.
Riyanin serrinden korunmak ve vereni kalabalik içinde küçük düsürmemek için sadakayi gizli vermelidir.
Peygamberimiz ((s.a.v.).) buyurur ki:
«— Gizli verilen sadaka. Allah'in gazabini söndürür.»
Baskaca bir gölgenin kalmayacagi Kiyamet Günü. Allah'in Ars'in gölgesi altina alacagi yedi kimseyi sayan hadise göre bu yedi kimseden biri de «Sag elinin verdigini sol eli bilmeyecek sekilde gizli sadaka veren kimse» dir.
Fakat riyaya düsme ve karsi tarafi minnet yükü altinda birakma ihtimali söz konusu olmadigi takdirde ve baskalarini özendirmek gibi bir fayda getirecegi umuldugu zaman açiktan sadaka verilebilir.
Nitekim Ulu Allâh (C.C.) söyle buyuruyor:
«— Ey mü'minler! Sadakalarinizi, malini gösteris îcin harcayan, Allâh'a ve Âhiret Günü'ne inanmamis kimseler gibi basa kakarak ve inciterek heder etmeyin»
(Bakara - 264)
Buna göre basa kakmak, iyiligi mahveder. En iyisi sadakayi gizli vermek ve onu unutmayi huy haline getirmektir. Buna karsilik iyilik görenin, yapilan iyiligi dile getirmesi ve iyilik yepana tesekkür etmesi gerekir.
Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki:
«— Insanlara tesekkür etmeyen, Allah'a da sükretmez.»
Sâir ne güzel söyler:
«Iyiligin eli nerede olursa olsun, servettir. Onu ister nankör, ister tessekkür eden biri tasisin.
Tesekkür edenin tesekkürüne mükâfat vardir.
Nankörün bilmezlikten geldigi iyilik de Allah katindadir.