Fıkıh Köşesi

MÜSLÜMANLARIN MASLAHATI, SAVAŞ HUKUKU VE BARIŞ

Soru: "İslâm ülkelerinin birbirleriyle olan ilişkileri pamuk ipliğine bağlıdır. Çeçenistan Devlet Başkanı, İslâm ülkeleri yardım etmediği için, Katolik Hristiyanların lideri olan Papa'ya müracaat etmek zorunda kalmıştır. Bir sohbette bu konu açıldı. Değişik görüşler ortaya atıldı. (...) Savaşın sebebi küfür müdür, yoksa fitne ve fesad mıdır? Müslümanların savaşı temenni etmeleri caiz midir? Cihad ibadetini ihlâsla edâ etmekle, düşmanla sulh yapmak arasındaki münasebet nedir? (...) Müslümanlar savaş esnasında gayrimüslimlerden yardım isteyebilirler mi? Bu konuyu müzakere ederken, birbirinden farklı rivayetler ortaya atıldı. (...) Peygamberimiz (sav)'in Medine'yi korumak için yardıma gelen birisine, iman edip-etmediğini sorduğu ve menfi bir cevap alınca, 'Öyle ise geri dön!.. Ben bir kâfirden yardım istemem' dediği doğru mudur? Doğru ise, daha sonra gayrimüslimlerden yardım istediğiyle ilgili haberlerin değeri nedir? Bunların hepsi sahih ise; hangisi nâsih, hangisi mensuhtur?"

CEVAP: İslâm ülkeleri degil, halkı Müslüman olan bazı ülkeler vardır. Dolayısıyle Müslümanların, istilâya ugrayan Çeçen kardeşlerine yardım etmeleri zaruridir. Bu tesbitten sonra suallerinize geçebiliriz. Cihadın sebebi ve illeti, mücerred küfür degildir. Zira küfür kalbte oldugu için başkasına zararı dokunmaz ve cezası bu dünyada degil, ahirette verilir. Ancak kâfirler, kendi ihtirasları sebebiyle Müslümanlara savaş açarlarsa, o zaman masûm insanlara zararları dokunur. Çogu zaman küfür, fitneye ve fesada sebeb oldugu için büyük bir ma'siyettir.(1) Kur'an-ı Kerim'de; düşmanların tecavüzlerine karşı, Müslümanlara meşrû müdafaa hakkının tanındıgı sabittir: "Size savaş açanlarla, Allah yolunda siz de savaşın. (Ancak) Aşırı gitmeyin. Şüphesiz Allah, aşırı gidenleri sevmez." (El Bakara Sûresi: 190 ) Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz Efendimiz (sav) savaşı degil, sulhü tavsiye etmiştir: "Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyiniz. Allahû Teâlâ (cc)'dan sulh ve afiyet dileyiniz. Fakat düşman ile karşı karşıya gelince, sabrediniz ve biliniz ki, cennet kılıçların (silahların) gölgesi altındadır."(2) Savaşın keyfiyeti, hasen ligayrihi olmasıdır. Zira savaş, insanların ölümüne sebeb olan bir hadisedir. İmam-ı Serahsi, "Cihaddan maksad; Müslümanların emniyet içinde bulunmaları, din ve dünya işlerini yürütebilme (edâ edebilme) imkânına kavuşmalarıdır"(3) diyerek, bir incelige işaret etmiştir. Cihad bir ibadettir ve meşrû bir sebeb yokken bu ibadetin terkedilmesi caiz degildir.(4) Ancak bazı hallerde savaşın durdurulması (sulh), umumi maslahatın zaruri bir sonucu olabilir. İmam-ı Merginani, "Mü'minlerin emirinin, umumi maslahatı dikkate alması ve harbîlerle sulh yapması caizdir. Bunda bir beis yoktur. Çünkü Allahû Teâlâ (cc)'nın, "Eger onlar (kâfirler) barışa meylederlerse, sen de ona (sulhe) yanaş ve Allah'a tevekkül et!.." (El Enfal Sûresi: 61) buyurdugu sabittir. Resûl-i Ekrem (sav), Mekke müşrikleri ile Hudeybiye'de sulh anlaşması imzalamıştır. (...) Müslümanların maslahatına uygun oldugu zaman, (düşmanla) sulh yapmak manevi bir cihaddır"(5) diyerek, bir incelige işaret etmiştir.
Savaş esnasında gayrimüslimlerden yardım istenip-istenemeyecegi meselesi, Reddü'l Muhtar'da şöyle izah edilmiştir: "Peygamberimiz Efendimiz (sav)'in Hayber savaşı sırasında, Benî Kaynuka Yahudilerinden yardım istedigine dair haberin senedinde zaaf vardır. Çünkü fukahâdan birçokları, "Cihadda kâfirden yardım istemek caiz degildir" demişlerdir. Zira Resûl-i Ekrem (sav), Bedir gazasına çıktıklarında, kendilerine bir kâfir yetişip, Müslümanlar safında savaşmak için geldigini söylemiştir. Bunun üzerine Peygamberimiz Efendimiz, kendilerine, "Allah'a ve Resûlü'ne iman ediyor musun?" diye sormuştur. O da, "Hayır, inanmıyorum" demiştir. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sav), "Öyle ise geri dön!.. Ben bir kâfirden asla yardım istemem" buyurmuştur. Bu hadis-i şerifi, Müslim rivayet etmiştir. İmam-ı Şafii (rh.a) demiştir ki; Resûl-i Ekrem Efendimiz (sav), Bedir gazasında bir veya iki kâfirin cihada katılmasını reddetmiştir. Sonra Hayber gazasında Benî Kaynuka Yahudilerinden yardım istemiştir. Huneyn gazasında Safvan b. Umeyye'den kâfir oldugu halde yardım istemiştir. Buna göre; Peygamberimiz Efendimiz (sav), kâfirden yardım istemek ile istememek arasında muhayyer oldugu için Bedir gazasında kâfirin yardımını reddetmişse, iki hadis-i şerif arasında muhalefet yoktur. Şayet Bedir gazasında o kimsenin kâfir oldugu için yardımını reddetmiş ise, sonra Hayber gazasında ve diger gazalarda kâfirlerden yardım istemesi hakkındaki hadis-i şerifleri, diger hadis-i şerifin hükmünü neshetmiştir."(6) Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim.

(1) İmam-ı Kasani- El Bedaiu's Senai fi Tertibi'ş Şerai- Beyrut: 1974, C: 4, Sh: 3; ayrıca İbn-i Hümam- Fethû'l Kadir- Beyrut: 1316, C: 4, Sh: 280.
(2) Sünen-i Ebû Davud- İst: 1401, C: 3, Sh: 95, K. Cihad: 98, Had. No: 2531.
(3) İmam-ı Serahsi- El Mebsut- Beyrut: ty, C: 10, Sh: 3.
(4) İmam-ı Muhammed- Siyeri Kebir- İst: 1980, C: 1, Sh: 198-199.
(5) İmam-ı Merginani- El Hidaye, Kahire: 1965, C: 2, Sh: 138.
(6) İbn-i Abidin- Reddü'l Muhtar- İst: 1983, C: 8, Sh: 415-416.

X (Twitter) sayfamız!

X (Twitter) adresimizi takip ederek, her türlü ilmi bilgilendirmeden istifade edebilirsiniz.

Günün Sözü

"Rabb olarak Hz. Allah (c.c.)’ı, dîn olarak İslâm’ı ve peygamber olarak da Hz. Muhammed (s.a.v.)’i seçen kimse îmânın tadını almıştır.” (Hadîs-i Şerif—Müslim)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.