Fıkıh Köşesi
ZİKİR BAHSİ
- Ayrıntılar
- Kategori: Fıkıh Köşesi
- Gösterim: 6090
Soru: "Günümüzde tarikat ehli olan Müslümanlar arasında, cehri ve hafi zikir konusu tartışılmaktadır. Bazı tarikatlarda sesli zikir, bazılarında ise gizli zikir esastır. (...) Çevremizdeki bazı Müslümanlar, "Zikir, Kur'an ve Sünnet'i öğrenmek ve hayatını bu esaslara göre düzenlemektir. Bazı kelimeleri veya cümleleri sürekli tekrarlamak zikir değildir" iddiasını, "Zikri biz indirdik, biz koruyacağız" ayetini delil getirerek savunmaktadırlar. (...) Benim zihnime takılan sualler şunlardır: Sesli veya gizli olarak yapılan zikirler, birer ibadet midir? İbadet ise, şartları nelerdir? Resul-i Ekrem (sav)'in tavsiye ettiği zikirler var mıdır?"
CEVAP: Zikir; "hatırlamak, anmak, düşünmek ve hatırlayıp gereğini yapmak" gibi manalara gelen Arapça bir kelime olup, unutmanın ve gafletin zıddı olarak kullanılır.(1) Dolayısıyle zikir; bir tefekkür ve düşünme ameliyesi, hatırlanılanın tesiri altında kalma kabiliyetidir. Kur'an-ı Kerim'de: "Rabbinin ismini an ve ihlas ile ona teveccüh eyle"(2) emri verilmiştir. Bu ayet-i kerimede geçen "tebettül" kavramı ile zikre dayanan hayat arasında, hikmet birliği mevcuttur. Kadı Beyzavi, bu ayet-i kerimeyi tefsir ederken, "Allahu Teala (cc)'yı zikretmek zaruridir. Zira bu, emir siğasıyla gelmiştir."(3) diyerek, bir inceliğe işaret etmektedir. Ayrıca, "Şüphesiz ki, Allahu Teala (cc)'yı zikretmek en büyük ibadettir"(4) ayet-i kerimesi, meseleyi kavramamızı kolaylaştırmaktadır. İnsanın kalbinin ancak Allahu Teala (cc)'yı zikretmekle itminana ulaşacağı da sabittir. Bilindiği gibi; heva ve heveslerini bir kenara bırakıp, Allahu Teala (cc)'ya teslim olan mükellefin fiillerine ibadet denilir. Zikrin bir ibadet olduğu da kat'i nasslarla sabittir. Bazı Müslümanların, "Zikir; Kur'an ve Sünnet'i öğrenmek ve hayatını bu esaslara göre düzenlemektir" şeklindeki tesbitleri de doğrudur. Esasen zikir, bunu gerçekleştirmek için bir vesileden ibarettir. Zikir ibadeti için, belli bir zaman, belli bir mekan ve belli bir sayı sınırlaması söz konusu değildir. Fakat müstehap olan vakitler (Kadir gecesi vs. gibi) vardır. Sayı konusuna gelince: İnabe; belirli zamanlarda ve belirli miktarlarda Allahu Teala (cc)'yı zikretme hususunda yapılan mutlak nezr hükmündedir. Mesela: Bir mükellef, "Ben, her seher vaktinde 100 defa Kelime-i Tevhid getireceğim. Bunu nezrediyorum" derse, doksandokuzunu yapıp, birini ihmal etse günahkar olur. Nezrini yerine getirmek borcundandır. Tarih boyunca "Zikr-i Hafi" (gizli zikir) ve "Zikr-i Celi" (açık zikir) konusu tartışılmıştır. Bu hususta varid olan hadislerin sebeblerini tahlil eden ve değişik açılardan yorumlayan alimler, farklı sonuçlara varmışlardır. Sesli zikir bid'at değildir. Fakat kalb hazır değilse, faydası olmaz. Alimlerin büyük bir çoğunluğu, "Kalben ve zihnen yapılan zikir, diğerlerinden daha mü(s.a.v.)endir" hükmünde ittifak etmişlerdir. Hasan-ı Basri (rh.a): "Hariçteki kimseye sezdirmeden, kalb ve ruh ile Allahu Teala (cc)'yı hatırlamak en güzel zikirdir" diyerek, bu inceliğe işaret etmektedir. Mektubunuzun sonunda "Resul-i Ekrem (sav)'in zikir tavsiye ettiği olmuş mudur?" diyorsunuz. Bu hususta birçok sünnet varid olmuştur. Muhaddisler, "Kitabu'z Zikr" başlığı altında, birçok Hadis-i Şerif'i nakletmişlerdir. Tefsir kitaplarında da, bazı ayetlerin sebebi nuzulünde zikir üzerinde durulmuştur. Şimdi bir misal verelim: Müşrikler, Hz. Avf. b. Malik (ra)'in oğlunu esir alırlar. O, babalık şefkatiyle sızlanır, şikayette bulunur ve ne yapması gerektiğini sorar. Resul-i Ekrem (sav), Hz. Avf b. Malik (ra)'e şu tavsiyede bulunur: "Allahu Teala (cc)'dan kork ve sabret!.. Bir de, sana ve hanımına 'La havle ve la kuvvete illa billah' zikrini çokça yapmanızı emrediyorum." Sahabe evine dönerek durumu hanımına anlatır. Her ikisi de, emredilen zikri eda etmeye gayret ederler. Aradan çok zaman geçmeden müşriklerin gafletinden istifade eden oğulları esaretten kurtulmakla kalmaz, müşriklere ait 4000 koyunu da alarak salimen gelir.(5) Bunun üzerine şu ayet nazil olmuştur: "Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu hazırlar ve onu ummadığı bir yerden rızıklandırır. Kim Allah'a güvenirse, Allah ona kafidir."(6) Allahu Teala (cc)'ya teslim olup ihlasla kulluğa devam edenler ve yalnızca O'na güvenenler, sızlanmaktan kurtulurlar. Zira bilirler ki, içinde yaşadıkları alem, "İmtihan dünyasıdır" ve imtihandan şikayet etme hakları yoktur. Bütün imkanlarını, Allahu Teala (cc)'nın rızası için sarfeden bir mükellef, hesap gününe hazır olanın sevincini hisseder. Bütün amellerinde ihlası ve ihsan halini esas alanlar, zikirden uzak duramazlar. Ancak zikir amelini, kendilerine mahsus (vicdani) bir mesele olarak telakki etmelerinde zaruret vardır. Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim. (1) Asım Efendi-Kamus Tercümesi- C: 2, Sh: 346 vd; ayrıca, El Mucemi'l Vasit-C: 1, Sh: 313. (2) El Müzemmil Suresi: 8. (3) Mecmuatu't Tefasir-İst:1979, C: 6, Sh: 376. (4) El Ankebut Suresi: 45, (M. Hamdi Yazır-Hak Dini Kur'an Dili- C: 5, Sh: 3781.) (5) El Vahidi-Esbabu'n Nüzul-Beyrut: ty, Sh: 289-290. (6) Talak Suresi: 2-3