Fıkıh Köşesi

MESCİDLERİN VE CAMİLERİN HUKUKU

Soru: "Siyasi literatürde laiklik, din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması şeklinde tarif edilmektedir.Türkiye'de ise devletin dine müdahalesi şeklinde anlaşılmaktadır. Yeni çıkarılan bir kanunla bütün camiler ve mescidler, devlet malı haline getirilmiştir. (...) Tevbe suresinde; mescidlerin imarı ile ilgili olarak mealen şöyle buyurulmuştur: 'Allah'a şirk koşanların, kendi küfürlerine bizzat kendileri şahit iken, Allah'ın mescidlerini imar etmeye ehliyetleri yoktur. Onların bütün yaptıkları boşa gitmiştir. Allah'ın mescidlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder.' (Et-Tevbe Suresi, 17- 18) Bu ayetlerin nüzul sebebi nedir? Hükmü umumi midir, yoksa hususi midir? (...) Laik devletin; Allah'ın evi hükmünde olan mescidleri, kendi mülkü haline getirmesi doğru mudur? Asr-ı saadette camiler ve mescidler, hangi işler için kullanılıyordu?"

CEVAP: Mektubunuzda zikrettiginiz ayet-i kerimenin nüzul sebebi, şu hadisedir: Bedir Savaşı'nda Kureyş'in önderleri ile birlikte, o tarihte henüz iman etmemiş olan Abbas b. Abdulmuttalib (ra) de esir alınmıştır. Hz.Ali (ra) akrabası olan Hz. Abbas'ı "Resul-i Ekrem (sav)'den ayrı düşmek ve onunla savaşmaktan dolayı" sert bir üslupla kınamıştır. Bunun üzerine Abbas b. Abdulmuttalib, "Siz bizim iyiliklerimizi gizliyorsunuz, hep fenalıklarımızı konuşuyorsunuz" cevabını vermiştir. Bazı sahabelerin "Sizin de mi iyiliğiniz var?" sualini sorunca, Abbas b. Abdulmuttalib, "Elbette bizim de iyiliğimiz vardır. Çünkü biz Mescid-i Haram'ı onarır, her sene Kabe-i Muazzama'nın örtülerini değiştirir, hac için gelenlere su dağıtırız"(1) cevabını vermiştir. Bu hadise üzerine, mescidlerin imarı ile ilgili ayet-i kerime inzal buyurulmuştur.(2) Ayette geçen "En Ya'ğmuru"; mescidleri yapma, onarma ve ibadet için hazır tutma manasına gelir. İmaret; maddi ve manevi olmak üzere ikiye ayrılır. İmam Ebubekir El Cessas, "Tefsiru'l Ahkamü'l Kur'an" isimli eserinde, "Mescidlerin imarı iki şekilde olur: Birincisi: Bizzat inşa etmek ve onarmaktır. İkincisi: Orada ibadet ve salih amelleri eda etmektir" demektedir. Bazı alimler, "Bu hüküm sadece Mescid-i Haram'la ilgilidir" demişlerse de, ayette "Mesacid" (mescidler) kelimesinin (çoğul olarak) yer alması, hükmün bütün mescidler için geçerli olduğunu göstermektedir. Ulema "zahir rivaye" olarak, bütün mescidlere şamil olduğu hükmünü benimsenmiştir. Başta Kabe-i Muazzama olmak üzere cami ve mescidlerde yapılan ibadetler; Allahu Teala (cc)'ya kulluk niyetiyle ve O'nun rızası için eda edildiğinden bu mekanlara, "Allah'ın" (Li'llah) denilmiştir. Kur'an-ı Kerim'de, "Muhakkak ki mescidler, Allahu Teala (cc)'nındır. Onun içinde, Allah ile birlikte hiçbir (şeye) ibadet etmeyin" (El-Cinn Suresi, 18) emrinin verildiği malumdur. İmam-ı Kasani, bu mahiyet üzerinde hassasiyetle durmuştur.(3) İbn-i Abidin, mescidlerin süslenmesinde (nakış ve tezyininde) haram veya şüpheli malların kullanılamayacağını izah ettikten sonra, "Çünkü Allahu Teala (cc) helalden başkasını kabul etmez"(4) diyerek, bir inceliğe işaret etmektedir. Bu tesbitten sonra "Asr-ı saadette camiler ve mescidler, hangi işler için kullanılıyordu?" sualinize geçebiliriz. "Resul-i Ekrem (sav)'in, 'Mescidler ancak Allahu Teala (cc)'nın zikredilmesi ve hüküm vermek için bina edilmişlerdir'(5) buyurduğu malumdur. Hanefi fukahası, bu hadis-i şerifi esas alarak: 'Peygamberimiz (sav) döneminde davalara (mahkeme işlerine) mescidde, herkese açık olarak bakıyordu. Hülafa-i Raşidiyn döneminde; mescidler bu gaye ile kullanılmıştır. O halde kaza işlerinin mescidde yapılması müstehab olur'(6) hükmünde ittifak etmiştir. Cum'a camii, kaza (mahkeme) için, daha elverişlidir. Çünkü kadı (hakim) fıkıh erbabı alimlerden faydalanma imkanına sahip olur."(7) Resul-i Ekrem (sav)'in Mescid-i Nebevi'yi bir eğitim merkezi olarak kullandığı sabittir. Hülafa-i Raşidiyn döneminde de mescidlerin hukuku aynen muhafaza edilmiştir. Mescidlerin İslam'ın temel hedeflerini gerçekleştirmek için kullanılması zaruridir. Günümüzdeki iktidarlar; "Din ile devlet işlerinin ayrılığı ilkesine" (laiklik felsefesine) bağlı olduklarını iddia etmelerine rağmen, mescidleri "devlet dairesi" gibi görme eğiliminden kurtulamamışlardır. Dinin devlete karışmasına tahammül edemezler. Ancak devletin dine müdahale etmesini, Türkiye'ye mahsus laikliğin bir sonucu olarak değerlendirmektedirler. Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim.

(1) Muhammed Ali Sabuni- Ahkam Tefsiri- İst.: 1984 C: 2, Sh: 16-17.
(2) İmam Fahrüddin-i Razi- Mefatihu'l Gayb- Ank.:1991 C: 11, Sh: 439-440.
(3) İmam Kasani, El Bedaiu's Senai fi Tertibi'ş-Şerai- Beyrut: 1974 C: 7, Sh: 124.
(4) İbn-i Abidin- Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar- İst.: 1982 C: 2, Sh: 608.
(5) İmam Merginani- El-Hidaye- Kahire: 1965 C: 3, Sh: 103.
(6) İbn-i Hümam- Fethu'l Kadir- Beyrut: 1316 C: 5, Sh: 465-466. Ayrıca İmam Kasani- Age: C: 7, Sh: 13. İmam Merginani- Age: C: 3, Sh: 103.
(7) İmam Merginani- Age: C: 3, Sh: 103. Ayrıca İmam Kasani- Age: C: 7, Sh: 13. İbn-i Hümam- Age: C: 5, Sh: 466

X (Twitter) sayfamız!

X (Twitter) adresimizi takip ederek, her türlü ilmi bilgilendirmeden istifade edebilirsiniz.

Günün Sözü

"Koyun sürüsüne dalmış iki aç kurdun sürüye verdiği zarar, kişinin mal ve şeref (riyâset, mevkî, şöhret) kazanma hırsının dînine vereceği zarar kadar olamaz.” (Hadîs-i Şerif—Tirmizî)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.