Emanet ve Ehliyet
HAYIZ VE NİFAS HAKKINDA MÜŞTEREK OLAN SEKİZ HÜKÜM
- Ayrıntılar
- Kategori: Emanet ve Ehliyet
- Gösterim: 5081
İKİNCİ HÜKÜM: Hayız ve nifas halinde iken oruç tutması haramdır. Temizlendikten sonra, geçirmiş olduğu oruç'ları kaza eder. İbn-i Abidin: "Hayız ve nifas'ın hükümlerini" izah ederken: "Orucu haram kılar, onun sahih olmasına o hal manidir. Fakat vacip olmasına mani değildir. Onun için kadın (temizlendikten sonra) orucunu kaza eder"(288) buyurmaktadır.
ÜÇÜNCÜ HÜKÜM: Hayızlı ve nifaslı veyahut da cünüb olan kimseye; ister oturmak için olsun, isterse ibadet etmek için olsun mescid'e girmek haramdır.(289) Resûl-i Ekrem (sav): "Şüphesiz ki ben mescidi; ne hayızlı kadın için, ne cünüb olan kimse için helâl kılmam"(290) buyurmuşlardır.
DÖRDÜNCÜ HÜKÜM: Hayızlı ve nifaslı olana; dıştan da olsa Kâbe-i muazzamayı tavaf etmek haramdır. Cünüb olan kimse de Kâbe-i Şerif'i tavaf edemez, bu da haram'dır. Tebyin'de de böyledir.(291)
BEŞİNCİ HÜKÜM: Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Ne hayızlı bir kadın ve ne de cünüb olan kimse Kur'an-ı Kerim'den birşey okumasın"(292) buyurduğu bilinmektedir. Dolayısıyla hayızlı ve nifaslı kadına Kur'an-ı Kerim'i okumak da haramdır. Kunut dualarını okumak, tesbih ve zikir yapmak, ezana icabet etmek mübahtır.
ALTINCI HÜKÜM: Hayızlı, nifaslı ve cünüb olanlarla, abdesti olmayanların Kur'an-ı Kerim'e dokunmaları da haramdır.(293) Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Kur'an-ı Kerim'e temiz olanlardan başkası el süremez"(294) buyurduğu bilinmektedir. İbn-i Abidin: "Kur'an'a el sürmek levhade, parada veya duvarda yazılı bile olsa caiz değildir. Ancak bunların yalnız yazısına el sürülemez. Mushaf böyle değildir. Onun kabına ve beyaz yerine dokunmak da memnudur. Bazıları caiz olduğunu söylemişlerdir. Bu kıyasa daha yakındır. Memnu olması ise ta'zime daha layıktır. Nitekim Bahır'da da böyle denilmiştir. Yani sahih olan memnu olmasıdır"(295) hükmünü zikretmektedir.
YEDİNCİ HÜKÜM: Hayızlı ve nifaslı kadınla cinsi münasebette bulunmak da haramdır.(296) Kur'an-ı Kerim'de: "Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayınız"(297) hükmü beyan buyurulmuştur. Molla Hüsrev: "Hayızlı kadınla cinsi münasebet helâl'dır diyen kâfir olur. Çünkü haram olması kesin nass ile sabittir"(298) hükmünü zikretmektedir. İbn-i Abidin: "Sonra bu fiil, yani hayızlı kadınla cinsi münasebette bulunmak bilerek kasden yapılırsa büyük günahtır. Mecbur edilerek veya unutarak yapılırsa günah değildir, tevbe lazım gelir. Bir veya yarım altın sadaka vermesi mendûb olur. Şarih burada bilmemeyi de karıştırmıştır. Zahire göre bilmeden cinsi münasebette bulunmak yalnız büyük günah olmasını önler, asıl itibariyle haram olmasını önlemez. Çünkü İslâm memleketinde (Darû'l İslâm'da) şer'i hükümleri bilmemek özür değildir. Bunu Tahtavi beyan etmiştir. Sadaka vermenin mendûb olması İmam-ı Ahmed'le, Ebû Davud'un, Tirmiz ve Nesai'nin İbn-i Abbas'tan merfû olarak rivayet ettikleri şu hadisle sabittir: "Karısına hayızlı halinde yakınlık eden kimse hakkında bir veya yarım altın sadaka verir" dedi. Sonra: "Cim'a hayzın evvelinde olursa bir altın, sonunda olursa yarım altın verilir" denilmiştir. "Kanın rengi siyah ise bir altın, sarı ise yarım altın verilir" diyenler de olmuştur. Bahır sahibi diyor ki: Ebû Dâvûd'un ve Hâkim'in rivayet ettikleri, Hâkim'in sahihdir dediği şu Hadis-i Şerif de buna delildir: "Erkek karısına hayızlı halinde yakınlık ederse kan kırmızı geldiği takdirde bir altın, sarı ise yarım altın sadaka versin." Kadına yakınlık etmek hayızlı olduğunu haber vermesiyle haram olur"(299) buyurmaktadır.
SEKİZİNCİ HÜKÜM: Hayızlı ve nifaslı kadınların, kan kesilince gusül abdesti alması vacibtir. Kifaye'de de böyledir.(300)