Emanet ve Ehliyet

6. ANNE VE BABAYA İYİLİK VE İTAAT ETMEK ZARURİDİR

1704 Allahû Teâla (cc)'nın kanunlarında herhangi bir değişiklik olmaz. Ulema buna "Sünnetûllah" adını vermiştir. İnsan anne rahminden,; hiçbirşey bilmediği halde dünyaya gelir. İlk yılları tam bir zaaf içerisindedir. Annesi, onu sevgi ve merhametle bağrına basar, korur ve büyütür. Çocuk büluğa erdikten sonra, aile sahibi olur. Artık o da bir anne veya babadır. Derken ihtiyarlık gelir çatar!.. Bu "sünnetullah"; Hz. Adem (as)'dan beri hep böyle devaran etmiştir. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de: "Allah sizi bir zaaftan yaratan, sonra diğer bir zaafın ardından kuvvet veren, sonra kuvvetin arkasından da yine zaafa ve ihtiyarlığa getirendir. Allah ne dilerse yaratır"(161) hükmü beyan buyurulmuştur. Müfessirler; bu Âyet-i Kerîme'de insanın devrelerine dikkatin çekildiğini beyan etmektedirler.(162)

 1705 Resûl-i Ekrem (sav) anne ve babaya iyilik etmeyi, vaktinde kılınan namazdan sonra, Allahû Teâla (cc)'nın en çok sevdiği amel olarak tarif buyurmuştur. Cihada katılmak hususunda korkunç arzu duyan bir sahabesine: Git! (cihada katılma) yaşlı olan anne ve babana hizmet et!"(163) emrini vermiştir.

 1706 Kur'ân-ı Kerîm'de: "Biz insana anne ve babasını tavsiye ettik!.. Onun annesi, kendisini zaaf üstüne zaaf ile (karnında) taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl (sürmüştür) "Bana, anne ve babana şükret. Dönüşün ancak banadır" (Dedik). Eğer onlar (anne ve baban) sence ilimde (yeri) olmadık bir şeyi bana eş tutman (şirk koşman) üzerinde seni zorlarlarsa, kendilerine itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana dönenlerin (mü'minlerin) yoluna uy. Nihayet dönüşünüz ancak banadır. O vakit (hesap gününde) ben size ne yapıyordunuz, haber veririm"(164) hükmü beyan buyurulmuştur. Hz. Saad b. Ebi Vakkas (ra)'dan şöyle rivayet edilmiştir: "Ben anneme karşı çok saygılı ve hayırlıydım. Bir dediğini iki etmezdim. İslâmiyeti kabul edince annem bana: "Oğlum, senin icad ettiğin din nedir? Yemin ederim ki, sen bu dini terkedinceye kadar hiçbir şey yeyip içmeyeceğim" dedi. Ben kendisine: "Anne ne olursun böyle yapma!.. Muhakkak ki ben hiçbir şey için dinimi terkedemem" cevabını verdim. Annem bir gün, bir gece hiçbir şey yemedi. Bitkin bir hale geldi. Ertesi gün yine hiçbir şey yemedi, meşakkati iyiden iyiye arttı. Bu halini görünce yanına gidip: "Anne sen bilirsin!.. Allahû Teâla (cc)'ya yemin olsun ki, senin yüz ruhun olsa ve teker teker senden çıksa, ben yine de dinimi terketmem. Artık sen bilirsin ister ye, ister yeme" dedim. Annem, benim kararlı tavrıma şahid olunca yemek yemeye başladı. Bu hadise üzerine: "Eğer onlar sence ilimde (yeri) olmadık herhangi bir şeyi bana eş tutman üzerinde seni zorlarlarsa, kendilerine itaat etme..." ayeti nazil oldu.(165)

 1707 İmam-ı Kurtubi; "Günah işlemekte veya farzlardan birisini terketmekte; anne ve babaya itaat olunmaz. İtaat ancak mübah olan emirlerde geçerlidir."(166) hükmünü zikreder. Esasen ûlema: "Şirk koşma hususunda anne ve babaya itaat haram kılınmıştır. Dolayısıyla itaat; İslâmi hududlar içerisinde geçerlidir. Haram işleme veya farzları terketme hususunda hiçbir güce itaat edilmez. Zira Resûl-i Ekrem (sav): "Allahû Teâla (cc)'ya isyan hususunda, mahlûka itaat edilmez" buyurmuştur. Hz. Ebû Bekir (ra) hilafet makamına beyatle geçer geçmez ilk hutbesinde: "Ben Allah'a itaat ettiğim müddetçe bana itaat edin. Şayed Allah'a isyan edersem, bana itaat etmeniz farz değildir" diyerek, itaatin sınırını beyan etmiştir" hükmünde müttefiktir.

 1708 Hanefi fûkahası: "Bir kimse üzerine; fakir oldukları müddetçe, gayr-i müslim bile olsalar, anne ve babasına nafaka vermesi vacip olur. Bu Allahû Teâla (cc)'nın: "Onlarla (anne ve baba ile) dünyada maruf bir şekilde geçin" emrine dayanır. Bu Âyet-i Kerîme, kafir olan anne ve baba hakkında nazil olmuştur. Kaldı ki kendisi; Allahû Teâla (cc)'nın nimetleri içerisinde rahatça yaşarken, anne ve babasını açlıktan ölüme terketmesi (velev ki gayr-i müslim bile olsa) ma'ruf'dan değildir."(167) hükmünde ittifak etmiştir. Nitekim: "Babam benim iznim olmadan malımı alıyor" şeklinde şikayette bulunan bir sahabeye hitaben Resûl-i Ekrem (sav): "Sen ve malın babanındır"(168) buyurmuştur.

 1709 Kur'ân-ı Kerîm'de: "Rabbin "Kendinden başkasına kulluk etmeyin. Ana ve babaya iyi muamele edin" diye hükmetti. Eğer onlardan biri veya her ikisi, senin nezdinde ihtiyarlığa ererlerse, onlara "öf  (bile) deme. Onları azarlama. Onlara güzel (ve tatlı) söz söyle. Onlara acıyarak tevazûu kanadını (yerlere kadar) indir ve: "Yâ Rabbi!.. Onlar beni çocukken nasıl terbiye ettilerse, sen de kendilerini (öylece) esirge" de!.. Rabbiniz sizin içinizdekini en iyi bilendir. Eğer siz iyi kimseler olursanız şüphesiz ki Allah daima kendine dönenleri (ve çok tevbe edenleri) cidden yargılayıcıdır"(169) hükmü beyan buyurulmuştur. Bu Âyet-i Kerîme'de Allahû Teâla (cc); (anne ve babası ihtiyarlayan, acze düşen) mü'minlere beş teklifte bulunmaktadır:

  1) Anne ve babaya "öf" bile deme!.. Buradaki "öf" kelimesinden maksad; kızgınlık ve hoşlanmamayı açığa vurmaktır. Mırın-kırın edip, homurdanmak da aynı mahiyettedir.
  2) Onları azarlama!.. "Sen bilmiyorsun, sus, konuşma gibi kalblerini kıracak cümleler kullanma.
  3) Onlara güzel ve tatlı söz söyle!.. Ta'zim ve hürmet ifade eden "anneciğim, babacığım, ne emredersiniz gibi" güzel sözler söyle!..
  4) Onlara merhametle muamele et!.. Çünkü onlar, sen küçükken aynı şeyi yapmışlardı. Anne ve babaya tevazû göster. Her an emirlerine âmâde olduğunu hissettir. Nitekim bir kadın Resûl-i Ekrem (sav)'in yanına gelir. Hz. Peygamber (sav) derhal sırtından rıdasını çıkararak yere serer ve o kadını buyur eder, üzerine oturtur. Daha sonra o kadının Resûl-i Ekrem (sav)'in süt annesi olduğu anlaşılır.(170)
  5) Anne ve babaya hayır dua et!.. Resûl-i Ekrem (sav)'e, Saleme oğullarından bir kimse: "Yâ Resûlullah!.. Öldükten sonra da anne va babamıza bir iyilik yapabilir miyiz?" sualini sormuştur. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sav): "Evet!.. Onlara dua etmen ve Allahû Teâla (cc)'dan günahlarını bağışlaması için talepte bulunman, eğer herhangi bir sözleri varsa, onu yerine getirmen. Onların sılâ ettiği kimseleri ziyaret edip, dostlarına ikramda bulunman" cevabını vermiştir. Kur'ân-ı Kerîm'de: "Ey Rabbimiz!.. (kıyamette) hesap için ayağa kalkılacağı gün beni, ana ve babamı ve bütün iman edenleri yarlığa"(171) hükmü beyan buyurulmuş ve mü'minlere bu şekilde dua etmeleri tavsiye edilmiştir. Allahû Teâla (cc)'nın anne ve baba ile ilgili bu beş teklifi üzerinde iyi tefekkür etmek gerekir.(172)

 1710 Şurası muhakkaktır ki; anne babanın hakkını ödemek göründüğü kadar kolay değildir. Nitekim Ebû Bureyde (ra)'nin babasından şöyle rivayet edilmiştir: "Bir adam annesini sırtına almış, Kâbe-i Şerifi tavaf ettiriyordu. Bu esnada Resûlullah (sav)'ı gördü ve: "Nasıl, annemin hakkını ödeyebildim mi?" diye sordu. Resûl-i Ekrem (sav)" "Hayır!.. Seni karnında taşırken, bir nefes alma anındaki zahmetinin dahi hakkını ödeyemedin!"(173) buyurdu. Annenin hakkı hiçbir zaman ödenemez.

 1711 İbn-i Abidin: "Bir kimse anne ve babasının şeran günah olan, örfte ayıp ve ar (utanma sebebi) olan bir fiili işlediklerini gördüğünde onlara bir defa bu fena fiili bırakmalarını emreder, kabul ederlerse ne ala!.. Hoş görmezlerse sükût edip bir daha emretmez, fakat onlar için dua ve istiğfar eder"(174) hükmünü zikretmektedir. Dolayısıyla anne ve babayı ("Emr-i Bi'l Ma'ruf, Nehyi Ani'l Münker" yapıyoruz gerekçesiyle) evladların sürekli ikaz etmeleri câiz değildir. Meseleyi bir defa ve çok tatlı bir üslubla anlatmak mümkündür. Bunun da zamanı çok iyi tayin edilmelidir.


 

X (Twitter) sayfamız!

X (Twitter) adresimizi takip ederek, her türlü ilmi bilgilendirmeden istifade edebilirsiniz.

Günün Sözü

"“Maîşeti temin edilmesi gereken (evlad u ıyalini) ihmâl etmek, insana günah olarak yeter.” (Hadîs-i Şerif—Ebû Dâvûd)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.