İşini sevmelisin dostum

b47944garfieldkediturunlf5- Evet doktor bey size geldim. Beni dinleyebilecek misiniz?

- Evet, bir saat süremiz var. Parasını ödediğiniz müddetçe sorun yok, ötün bakalım.

- Efendim!

- Þey tabi, sizi dinliyorum. Bunun için buradayım. Bakın ne kadar pozitif ve iyi elektirikliyim.

- Þey diyorum. Ben işimi sevmiyorum galiba ve bundan şikayetçiyim.

- Hııı hı...

- Diyorum ki, galiba ben bu işe göre değilim.

- Hııı hı...

- Yani galiba bu iş bana göre değil ve bu beni mutlu etmiyor.

- Hıı hı...

- Ama insanlar işimi sevmem gerektiğini söylüyor durmadan.

- İnsanların söyledikleri sizin için bu kadar önemli mi?

- Ne kadar?

- Bu kadar!

- Yani biraz önemli.

- Hımm anlıyorum...

- Anlıyor musunuz?

- A evet, siz devam edin.

- Diyorum ki, işimi değiştirmekle sürekli şikayet eden bir insan olmak arasında gidip geliyorum. Ve düşünüyorum ki bu iş bana göre değil. Bu herhangi birinin yapabileceği bir iş, ama bu sayede geçinebiliyorum. İsterdim ki şöyle yeteneklerimi ortaya koyabileceğim bir işim olsun. Ama insanlar macera arama diyor, iyi kazanıyorsun. İşini seversen daha mutlu olursun, yükselirsin diyor. Siz ne dersiniz doktor bey.

- Seni anlayabiliyorum tabi, ama neden olaya bir de şöyle bakmıyorsun. Belki de insanlar bütün bir ömürleri boyunca kendileri için uygun olmayan işlerde çalıştıklarını düşünürler. Ve ne yazık ki pek az insan doğru işte çalıştığına inanır. Yani aslında işin ne olduğu değil, bizim işten ne beklediğimiz önemli olabilir. Ve aslında hangi işte çalışırsan çalış, seni doyuma ulaştıracak olan pozitif duyguyu hissetmen, o elektriği yakalaman mümkün olmayabilir. Demek istiyorum ki bunu yakalarsan yani ne yaparsan yap, o şeyi severek yapmayı... işte o zaman bazı şeyler değişebilir. Beni anlıyor musun?

- Hayır!

- Hıı hı... Peki. Mesleğin neydi?

- Ben, şey.. tetikçiyim. Fedailik filan gibi.

- Hıı hı...

 

İşim Güzel İşim

Alışverişe çıktığınızda hiç kasada duran insanlara dikkat etiniz mi? Özellikle büyük şehirlerdeki büyük marketlerin kasalarında duran insanlara. Siz kasaya gelir gelmez söyleyecekleri şeyler nelerdir?

- İyi günler, hoş geldiniz.

- Marketimizin alışveriş kartı var mıydı?

- Nakit mi olacak vizayla mı?

Bir an hayatımda böyle sorulara cevap vermek için yaratılan bir insandan başka bir şey olmadığımı düşündüm. Buydum ben. Başka bir işe yaramama gerek yoktu. Daha doğrusu bunlara cevap verip ödemeyi yaptıktan, dünyalığını poşete koyduktan sonra çıkarken teşekkür ederiz, iyi akşamları da işittikten sonra, artık hiçbir şey olmadığımı hissettim.

Bunu hiç düşünmüş müydünüz. Geliyorsunuz ve geçiyorsunuz . Bir iki şeye standart cevaplar veriyorsunuz ve pışpışlanıp gönderiliyorsunuz. Herşey ne kadar normal. Çabucak oluveriyor.

Geri dönsem, bir kez daha alışveriş yapsam farklı bir şey yaşanabilir mi? Mesela bir insan olduğumu hatırlatma, farklı bir şey söyleme ya da sorun çıkarma şansım olabilir mi?

Ama en kötüsü o zavallı kasiyer benden daha iyi durumda değil. Þöyle düşünüyorlar: Zaman geçmiyor ve bu yaratıklar durmadan bir şeyler alıp paralarını saydırıyor, visalarından para çektiriyor, para üstlerini hesaplattırıyor ve gidiyor. Ne güzel bir işim var. Mesainin bitmesine kaç saat kaldı?

İşte tam burada, işim, güzel işim, seni sevmekle ömrüm nihayet bulacak şarkısını söyleyerek zamanın akışını hızlandırabilirsiniz.

Ağa Aranıyor!

Aramızda konuşuyorduk.

Biri dedi ki: Aslında nasıl her camiye bir imam, her okula bir öğretmen bir bilgisayar, her mahalleye bir muhtar, her ile bir vali düşüyorsa... Aha aynı böyle, her beldeye de bir masalcı, bir hikayeci, bir anlatıcı düşmeli.

Diğerleri dediler ki Hadi oradan! Oldu olacak kadro verip maaş da bağla.

Yok dedi öteki; o zaman işin rengi kaçar.

 Ee! N'olacak?

Her şeye rağmen olacak. Aşk olacak ki meşk olsun.

Ama dedi yaşlıca olan; marifet iltifata tabidir.

 Eee dediler hep birden, o zaman ağanın eli tutulmaz.

 

 Ferzan Topatan

Semerkantdergisi 

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.