Külliyatı Letaif (5)
- Ayrıntılar
- Kategori: Diyaloglar
- Gösterim: 1732

Bir gün dalkavuklarından Çavuşzade Þemsi Molla ile otururken bedestende eski zaman işi bir dürbün görüp aldığını ve şimdiye kadar böyle iyi ve kuvvetli bir dürbün görmediğini söyleyerek ağasına emredip dürbünü getirtir.
Büyük bir ihtimamla kılıfından çıkarır, gözüne uydurur, adalar tarafına çevirerek Þemsi Molla'ya,
— Aman Yarabbi! Adaları adeta pencerenin önüne kadar yaklaştırdı! Hele, adanın ta tepesinde yeni yapılmış bir köşk görünüyor. Ne güzel de köşk. Kuş kafesi gibi. Bu cihete nazır odalarından birinde güzel yazılı bir de levha var, ama rüzgar muttasıl kımıldattığından bir türlü okuyamıyorum. Bak sen okuyabilir misin?
Diyerek dürbünü uzatır. Þemsi Molla dürbünü eline alır, gözüne tutar, adalara doğru bakar. Ama çıplak gözle nasıl görüyorsa, yine öyle görür. Dikkat eder, anlar ki dürbünün camları yok! Vaziyetini hiç bozmaksızın der ki:
— Evet, evet, köşkü gördüm. Hakikaten pek dilnişin şey! Levhayı da okudum efendim.
— Veli Efendizade,
— Ne yazılı?
Diye sorunca, şu cevabı verir:
— "Veylün yevmeizin lil mükezzibin" (O gün yalanlayanların vay haline! Mürselat, 77/40)
Osmanlı Ölüsünden Kaçırılırsa!
Çelebi Sultan Mehmed Hazretlerinin, biraderi Musa Çelebi'yi istisal için Edirne'ye gitmesini fırsat addeden Karamanoğlu gelip Bursa'yı muhasara etmişti. Bu sırada Musa Çelebi şehid olduğundan, cenazesi Edirne'den Bursa'ya getiriliyordu. Karamanoğlu keyfiyetten haberdar olunca, bunu bir hileye hamlederek hemen askerini çekip kaçmaya başlar.
Karamanoğlu'nun "Harman Danası" derler iri, şişman bir nedimi varmış. Zavallı adamın koşmaya değil, yürümeye bile vücudu mütehammil olmadığından beş-on adım gittikten sonra tab ü tüvanı kesilerek can acısıyla efendisine şöyle demiş:
— Behey hane-harab! Osmanoğlu'nun ölüsünden böyle kaçıyorsun, ya dirisini görsen ne halt edeceksin!...
İçlerinde Bir Aksakallı Olsaydi!
840 (1436) senesindeki Varna çenginde Sultan İkinci Murad Hazretleri, öğleden sonra, maktulleri seyr için harp meydanını gezdiği sırada, düşman askerinin hep genç olduğunu görünce, emirlerinden Azab Bey'e
— Azab! Garib değil mi, bu kadar ölü içinde hiçbir aksakallı göremedim! Hepsi genç, hepsi taze!
Deyince Azab Bey şöyle demiş:
― Padişahım! Eğer içlerinde bir aksakallı olsaydı, başlarına bu felaket gelir miydi?
Kaynak:Sadakat forum