Diyalog Tuzağı
"Parça parça olmaktan sakının!"
- Ayrıntılar
- Kategori: Diyalog Tuzağı
- Gösterim: 3806
“PARÇA PARÇA OLMAKTAN SAKININ!”
Daha önce ayrılıkların, parçalanmaların nelere mâlolduğunu Almanya’dan bir örnekle gözler önüne sermeye çalışmıştım. Bu çok önemli konu üzerinde bugün de durmak istiyorum.
İnsanların hayvanlardan önemli bir farkı da, beraber, toplu olarak yaşama mecburiyetinde olmalarıdır. İnsan, hayatta kalabilmesi için mutlaka diğer insanlara muhtaçtır. Hayvanlarda böyle bir mecburiyet yoktur.
İnsan topluluklarının huzur içinde yaşamalarının en büyük düşmanı, aralarındaki ayrılık, fitne, fesattır. Bunun için, insan topluluklarında, birlik beraberliğin önemi büyüktür. Ayrılıkların zararı, kötülüğü de meydandadır. Hele bu ayrılık îmânda, inançta olursa durum daha tehlikeli olur. Çünkü îmândaki ayrılık, Âhırette insanı sonsuz felâkete sürükleyebilir.
Bunun için dînimiz, bu ayrılığın üzerinde çok durmuştur. Dünya ve âhıretteki zararlarını geniş olarak bildirmiştir. Bu konuda ciltler dolusu kitaplar yazılmıştır.
En'âm sûresinin 153. âyetinde meâlen, “Doğru yol budur. Bu yolda olunuz! Fırkalara bölünmeyiniz!” buyuruldu. Âl-i İmrân sûresinin yüzüçüncü âyetinde meâlen, “Hepiniz, Allahü teâlânın ipine sarılınız! Fırkalara bölünmeyiniz!” buyuruldu.
Tefsîr âlimleri, Allahü teâlânın ipi, cemâ'at, birlik demektir dediler. Cemâ'at de, fıkıh ve ilim sâhibleridir. Fıkıh âlimlerinden bir karış ayrılan, dalâlete, sapıklığa düşer. Allahü teâlânın yardımından mahrûm kalır, Cehenneme gider. Çünkü, fıkıh âlimleri doğru yoldadırlar. Muhammed aleyhisselâmın sünnetine yapışan ve Hulefâ-i râşidînin yanî dört halîfenin yoluna sarılan bunlardır. İslâm âlimleri, bunların yolundan ayrılanların Cehennem ateşinde yanacaklarını bildirdiler.
Bunların yolunda olan kimselere, "Ehl-i sünnet vel-cemâ'at" denilmiştir. Allahü teâlânın yardımı ve koruması bu fırkada olanlaradır. Bugün bu i'tikâddaki kimseler dört mezhebde toplanmıştır.
Resûlullah efendimiz, birlik beraberlik üzerinde çok durmuş, cemâ'atten, topluluktan ayrılmanın zararlarını açık ifâde ile dile getirmiştir:
"Kim Cennetin ortasında olmak isterse, cemâatte, Eshâbımın yolundaki kimselerle beraber bulunsun. Muhakkak şeytan, yalnız kalan kimseyle beraberdir. İki kişi olunca, o yaklaşamaz."
"Allahü teâlânın rahmeti cemâat üzeredir. Şeytan, cemâate katılmayıp, muhâlefet eden kimse ile beraberdir."
"Sürüden uzak kalan koyunu kapan kurt gibi, şeytan da insanın kurdudur. Parça parça olmaktan sakının. Cemâ'at hâlinde olun. Mescidlere koşun!"
"İki kişi, bir kişiden hayırlıdır. Üç kişi, iki kişiden, dört kişi de, üç kişiden daha hayırlıdır. Cemâate koşunuz. Muhakkak ki Allahü teâlâ, ümmetimi hayır üzere toplar."
Peygamber efendimiz, bir sohbetinde, ümmetinden sâdece bir fırkanın kurtulacağını bildirince, orada bulunan Eshâb-ı kirâm, bu fırkanın kimler olduğunu sordular: Peygamber efendimiz, "Cehennemden kurtulan fırka, benim ve Eshâbımın gittiği yolda gidenlerdir" buyurdu. Bunun için bu fırkaya ehl-i sünnet vel-cemâ'at denilmiştir.
Eskiden din, temel fıkıh kitaplarından, ilmihallerden öğrenildiği ve bu kitaplar da herkesin anlayabileceği seviyede olduğu için Müslümanlar arasında bugünkü gibi parçalanma yoktu. Birlik ve beraberlik vardı. Sinsi din düşmanları, Müslümanları fıkıhtan uzaklaştırıp, doğrudan Kur’an-ı kerime ve hadis-i şeriflere yönlendirince görüşler, anlayışlar çoğaldı, bugünkü dağınık parçalı durum ortaya çıktı. Asırlardır devam etmiş birliğe tekrar dönülmek isteniyorsa bu ancak fıkıh kitaplarına geri dönüşle mümkündür.