الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُم بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ
Ellezîne yukîmûnes salâte ve yu’tûnez zekâte ve hum bil âhıreti hum yûkinûn(yûkinûne).
| ellezîne | : o kimseler, onlar |
| yukîmûne | : ikame ederler |
| es salâte | : namaz |
| ve yu'tûne | : ve verirler |
| ez zekâte | : zekât |
| ve hum | : ve onlar |
| bi el âhıreti | : ahirete |
| hum | : onlar |
| yûkinûne | : kesin olarak inanırlar |
(O ihsan erbabı) ki onlar dosdoğru namazı kılanlar, zekâtı verenlerdir. Onlar âhirete yakıyn (ya'ni katî insan) haasıl edenlerin de ta kendileridir.
Onlar ki, namazı ikame ederler ve zekâtı verirler ve onlar, ahirete kat'i surette inanırlar.
Ki namazı kılarlar ve zekâtı verirler, Âhırete de onlar yakîn edinirler
ki (onlar) namazı kılar, zekatı verirler, ahirete de kesin inanç edinirler.
Onlar, namazı kılarlar, zekatı verirler, âhirete de kesin olarak inanırlar.
O kimseler namazı kılarlar, zekatı verirler; ahirete de yakinen inanırlar.
Onlar; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren kimselerdir. Onlar ahirete de kesin olarak inanırlar.
O kimseler, namazı kılarlar, zekâtı verirler; onlar ahirete de kesin olarak iman ederler.
Onlar ki, namazı vaktinde dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler ve onlar evet onlar Âhiret'e kesinlikle inanırlar.
Onlar namazı hakkıyla ifa ederler, zekâtı verirler, âhirete de tam olarak iman ederler.
(Güzel iş yapanlar muhsinler) o kimselerdir ki, namazı gereği üzre kılarlar, zekâtı verirler ve ahirete de onlar yakinen (şüphesiz) iman ederler.
Onlar ki; namaz kılarlar, zekat verirler ve onlar ahirete de yakınen inanırlar.
Onlar, namaz kılarlar ve zekât verirler ve âhirete de iyice inanmışlardır.
O kimseler, namazı kılarlar, zekâtı verirler; onlar ahirete de kesin olarak iman ederler.
Onlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler. Ve onlar kesin bir bilgiyle ahirete inanırlar.
O kimseler namazi kilarlar, zekati verirler; ahirete de yakinen inanirlar.
İşte onlar ki, namaz kılarlar, zekât verirler, ahirete de kesin olarak inanırlar.
Onlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler. Ve onlar kesin bir bilgiyle ahirete (iman ederler).
onlar ki namazlarında kararlılık gösterir ve karşılıksız yardımda bulunurlar: çünkü onlar içlerinde öteki dünyaya kesin bir inanç besleyenlerdir.
Onlar, namazı kılarlar, zekatı verirler ve onlar ahirete yakinen inananlardır.
Onlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler. Ve onlar kesin bir bilgiyle ahirete inananlardır.
Onlar namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler; âhirete de onların tam ve kesin bir imanı vardır.
Onlar ki namazı kılarlar, zekâtı verirler ve onlar âhirete de kesin olarak inanırlar.
Ki onlar namazı kılarlar, zekâtı verirler. Ve onlar âhirete de gözle görmüşçesine inanırlar.
Onlar ki namazı gözetirler, zekatı verirler; ahiret hakkında da kuşkuları yoktur.