Fıkıh Köşesi
İMTİHAN DÜNYASI VE EBEDİ ALEM
- Ayrıntılar
- Kategori: Fıkıh Köşesi
- Gösterim: 5049
Soru: "Üniversitede farklı ideolojileri savunan arkadaşlarla, aynı sıraları paylaşıyoruz. Fırsat buldukça siyasi meseleleri müzakere ediyoruz. Yaygın olan kanaat şudur: 'Teknolojinin gelişmesi dünyayı küçük bir köye çevirmiştir. Bu küçük köyün patronları, sanayileşmiş yedi ülkenin liderleridir. Bu ülkelerin hiçbirisi İslam ülkesi değildir. Japonya müstesna, diğer altı sanayileşmiş ülke Hıristiyandır. Müslümanlar, dünya hayatına değer vermedikleri için geri kalmışlardır.'(...) Yaygın olan bu kanaat doğru mudur? İslam Dini, dünya hayatına değer vermemiş midir? Peygamberimiz, 'Dünya hayatı kafirlerin, ahiret hayatı ise mü'minlerindir. Bu taksime razı olunuz' tavsiyesinde bulunmuş mudur?"
CEVAP: Maalesef, İslam topraklarında; "Dünyanın kafirlere, ahiretin ise mü'minlere ait olduğu" şeklindeki kanaat yaygındır. Bunun sonucu olarak, tembellik hastalığı yayılmıştır. Halbuki Resul-i Ekrem (sav)'in:" Dünya hayatınızı ma'mur ve ıslah ediniz. Yarın ölecekmiş gibi de ahiretiniz için hazırlık yapınız"(1) mealindeki tavsiyesi dikkate alınmış olsaydı, bu zaaf ortaya çıkmazdı. Şimdi, "dünyanın kafirlere, ahiretin ise mü'minlere ait olduğu" iddiasının dayandığı delili gözden geçirelim: Birgün, Resul-i Ekrem (sav) deri bir yastık ve hasır bir yatak üzerinde uyumuştur. Hz. Ömer (ra) bu manzarayı görür ve hasır yatağın Peygamber Efendimiz'in mübarek vücudunda iz bıraktığına şahit olur. Duygulanır ve ağlamaya başlar. Resul-i Ekrem (sav), Hz. Ömer'e (ra) niçin ağladığını sorar. Bunun üzerine Hz. Ömer (ra): "Kisra'nın ve Kayser'in ihtişamlı hayatına karşılık, sizin tercih ettiğiniz şu hayata ağlıyorum. Oysa sen, Allahu Teala (cc)'nın Peygamberisin" cevabını verir. Resul-i Ekrem (sav), Hz. Ömer'i (ra) teselli için: "Sen dünyanın onlara, ahiretin ise bize ait olmasına razı olmuyor musun?" buyurur. (2) Buradaki incelik şudur: Dünya hayatının süsü, ihtişamı ve debdebesi önemli değildir. Bunu, "dünyanın kafirlere teslim edilmesi" şeklinde değerlendirmeye imkan yoktur. Yeryüzünde fitneden eser kalmayıncaya kadar cihadı emreden Allahu Teala (cc), dünyanın kafirlerin eline terkedilmesine razı olmamıştır. Önemli bir noktaya daha işaret etmekte fayda vardır. İmtihan dünyası ile ahiret hayatı, birbirini tamamlayan iki unsurdur. Ahiret saadeti, dünyadaki (tahkiki iman, ibadet, salih amel vs.) gayretlerin bir sonucu olarak elde edilebilir. Dolayısıyle dünya ile ahireti, birbirinin düşmanı gibi değerlendirmek mümkün değildir Dünya ile ahiret arasında zaruri bir tercih sözkonusu olursa, ebedi olmasından dolayı "ahiret hayatı" tercih edilir.(3) Resul-i Ekrem (sav)'in: "Cennet'te bir kamçı büyüklüğü kadar yer, dünyadan ve dünyada bulunan her şeyden daha iyidir"(4) buyurduğu ve daha sonra, "Kim ki, hemen ateşin elinden kurtarılır da Cennet'e konulursa, işte o kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı meta'dan (ve zinetten) başka birşey değildir."(Al-i İmran Suresi:186) ayetini okuduğu muteber kaynaklarda zikredilmiştir. Diğer bir Hadis-i Şerif'te: "Vallahi, ahiret karşısında dünya, birinizin parmağını denize daldırmasına benzer. Şimdi bakınız, parmağınız denizden size ne getirir?" (5) buyurulmuştur. Burada ebedi olan ahiret hayatının, fani olan dünya hayatından ne kadar üstün olduğu bir teşbih ile anlatılmıştır.
Her Müslümanın, dünya nimetlerini elde etmek için gayret sarfetmesi zaruridir. Hatta Müslümanların bütün imkanlarını kullanmaları şarttır. Resul-i Ekrem (sav): "Kıyamet koparken sizden birinizin elinde bir hurma dalı bulunur da, bunu Kıyamet kopmadan dikmeye gücü yeterse, muhakkak onu diksin, bırakmasın"(6) tavsiyesinde bulunmuştur. Kıyamet'in mahiyeti dikkate alınırsa, bu tavsiyenin mahiyeti kolayca kavranabilir. İslam topraklarında yaygın olan, "dünyanın kafirlere, ahiretin ise mü'minlere ait olduğu" şeklindeki yanlış kanaatin, değişik musibetlere vesile olduğu sabittir. Her Müslüman, İslam'ın temel hedeflerini gerçekleştirmek niyeti ile gece-gündüz çalışması zaruridir. Sanayileşmiş ülkelerin dünya siyasetindeki belirleyici rolleri dinlerinden değil, maddi servetlerinden kaynaklanmaktadır. Maddi servetlerinin önemli bir bölümünü geçtiğimiz yüzyılda, diğer ülkeleri istila ederek elde etmişlerdir. Bunu dikkate almamak mümkün değildir. Halkı Hıristiyan olan Habeşistan, başka ülkeleri istila edemediği için, geri kalmış ülkelerden birisidir. Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim.
(1) İmam-ı Münavi- Feyzu'l Kadir Beyrut: 1972 C: 1 Sh: 532.
(2) Hasan Basri Çantay- Kırk Hadis- İst: 1962 C: 2 Sh: 257.
(3) İmam-ı Yusuf- Kitabu'l Haraç- İst: 1973 Sh: 18.
(4) Sahih-i Buhari- K. Cihad: 73, Ayrıca Sünen-i Tirmizi- Fadailu'l-Cihad: 19,
(5) Sahih-i Müslim- Kitabu'l Cenne:14 Hadis no: 55,
(6) Abdi'l Latifi'z Zebidi- Sahih-i Buhari Muhtasarı, Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi- Ank: 1974 C: 7 Sh: 124.