Reşahat

Emir Burhan

EMİR BURHAN

EMİR BURHAN

Emîr Külâl Hazretlerinin büyük oğulları. .  Nice defa Emîr Külâl, oğlu hakkında :

— Bu çocuk bizim bürhanımızdır, yani tarîkatte hüccetimizdir.

Buyurmuşlardır.

Emîr Burhan, Şâh-ı Nakşibend Hazretlerinin üstün bağlıla­rından olmuştur.

Bir gün Emîr Külâl, Şâh-ı Nakşibend'e şöyle demiş :

— Bir üstad, çırağını terbiye ederek kemâl derecesine eriştirse, ister ki, kendi eserini çırağında görsün ve çalışmalarının on­da yerleştiğine şahit olsun. . Ve eğer çırağında bir yanlışlık gö­rürse düzeltsin. . îşte oğlum Burhan!. Şimdiye kadar hiç bir ma­nevî terbiye görmemiştir. Onun terbiyesini üzerinize alın da ese­rini görüp itminan elde ettiğinize dair bana güven gelsin. .

Bu emir üzerine Şâh-ı Nakşibend, Emîr Burhan'ın bâtınına teveccüh edip murakabeye varıyor. Fakat edebe riayet ettiği için tasarrufunu kesik kesik devam ettiriyor ve arada bir duraklıyor. Emîr Külâl Hazretleri ihtar ediyorlar :

— Ara vermeden tasarruf etmekte devam et! Hiç durma!

Ve tasarruf bütün kuvvetiyle aralıksız devam edince Emîr Burhan birdenbire değişiyor, kendinden geçiyor ve manevî sar­hoşluğa düşüyor. Ve yolu açılıyor.

Emîr Burhan, son derece şiddetli cezbe ve manevî serhoşluk sahibiymiş ve mizacında yalnızlık, halktan uzaklaşma ve kimsey­le düşüp kalkmama duygusu hâkimmiş. . Onun iç âlemini ve hu­susî tavırlarını gören ve bilen olmazmış. . Manevî kuvveti o derecedeymiş ki, Hoca Hazretlerinin yakınlarından çoğunu yakar ve manevî libaslarını üzerlerinden düşürürmüş. .

Hoca Hazretlerinin bağlılarından Şeyh Nikrûz Buharı diyor ki:

— Emîr Burhan'a ne zaman rastlasak, halindeki şiddet yü­zünden bâtınımızı altüst eder, bomboş bırakır ve bizi perişanlığa uğratırdı. Bu halden Hoca Hazretlerine dert yanacak oldum. Ba­na «Emîr Burhan'dan şikâyete mi geldin?» dediler. «Evet!» diye cevap verdim. Şöyle cevap verdiler : «O sana yönelince sen de bana teveccüh et ve içinden, ben değilim, odur, de!» Bu tenbihten sonra Emîr Burhan'la karşılaştım. Âdeti icabı yine bana yö­neldi. Hoca Hazretlerinden aldığım emri ayniyle yerine getirdim, içimde bir kaynaşma başlar başlamaz Hoca Hazretlerine teveccüh ettim ve «Ben değilim, odur!» dedim. O anda Emîr Burhan'ın ha­li değişti ve kendinden geçerek yere yığıldı ve bir daha bana kar­şı tasarruf tecrübesine kalkışmadı.

Emîr Burhan anlatıyor :

— Kurban bayramıydı. Halk camiden çıkıyordu. Avluda yı­ğın yığın insan.. Herkes Hoca Hazretlerinin peşinden gidiyordu. Eteğine sokulmak, eline yapışmak isteyen isteyene. . Kendi ken­dime düşündüm : Ne güzel zamandı Hoca Hazretlerinin ilk zu­hurları vakti ki, feyz ve hal fışkırışı devriydi. Şimdi halkın çok­luğu kendilerini rahatsız ediyor ve bâtınlarını bunaltıyor. Bu fik­ri içimden geçirir geçirmez gördüm ki, Hoca Hazretleri durmuş, bana bakıyorlar; âdeta yanlarına gitmemi bekliyorlar. Yürüdüm, yanlarına varınca mübarek elleriyle yakamdan tutarak çektiler, îçimde öyle bir hâl oldu ki, ayakta durmaya mecalim kalmadı. Dediler : «Şimdi söyle, hâl ve feyz fışkın asıl bu demde mi, de­ğil mi?» Ben de tam teslimiyet içinde : «Evet bu dem!..» diye ce­vap verdim.

X (Twitter) sayfamız!

X (Twitter) adresimizi takip ederek, her türlü ilmi bilgilendirmeden istifade edebilirsiniz.

Günün Sözü

"ac“Ben peygamberler arasında tebaası (ümmeti) en çok olanıyım. Ve ben cennetin kapısını vuracak zâtların da en önde geleniyim (yâni ilki, birincisiyim).” (Hadîs-i Şerif—Müslim)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.