Mektubat-ı Rabbani-Tam Metin Tercümesi-Abdülkadir Akçiçek-Çile Yayınları-1979
410.Mektup
- Ayrıntılar
- Kategori: Mektubat-ı Rabbani
- Gösterim: 3978
410. MEKTUP
MEVZUU: Velâyet-i Muhammediye ve Velâyet-i İbrahimiye bahsi. Bu mana altıncı mektupta vardır; burada o meselenin halli talebine bir cevaptır.
NOT: İmam-ı Rabbani
Hz.leri bu mektubu, Hace Muhammed Haşim Keşmiri'ye yazmıştır.
***
Allah'a hamd olsun. Onun seçmiş olduğu kullarına da selâm.
Şöyle sormaktasınız:
-ALTINCI MEKTUP'ta vaki olan şu ibarenin manası nedir?
-Sanıyorum ki; yaratılmamdan maksat şudur: Velâyet-i Muhammediye, Velâyet-i İbrahimiye ile boyanmış ola. Her ikisine de salât, selâm ve tahiyyet. Bu velayetin hüsn-ü melâhati ile, o velhayetin cemal-i sabahti imtizaç eyleye...
Bir dahi, Mahbubiyet-i Muhammediye makamı, bu boyanma ile yüksek dereceye ulaşa...
Bilesin ki,
Kılavuzluk ve arabuluculuk mansıbı memnu olmadığı gibi, onda bir mahzur da yoktur. Kılavuzluk eden, güzel bir delâlete, her iki cemal ve kemal sahibi birbirini imtizaç ettirip buluşturur. Birinin güzelliğini, öbürünün
güzelliği ile arkadaş ettirir. Onun böyle bir şey yapması, hizmetinin tamlığından son derece şerefli ve saadetli olduğundandır. Bu manadan da, bir noksan ve kusur gelmez; yani iki güzellerin şanına. Böyle bir şey olmayacağı gibi, bu aracılıkta onların güzelliği ve cemali artar. Onun sebebi ile, her ikisi için taravet ve zinet artar. Böyle bir şeyin olması da, onun için şeref ve saadettir. Onların hiçbirine bundan dolayı bir noksan ve kusur çıkmaz.
Bir şiir:
Şanınıza hiç de noksan
gelmez bu yandan;
Benim için bin şeref
olsa da o yandan...
Hulasa, devlet erbabına, hizmetçiler ve uşaklar tarafından husule gelen menfaat ve istifade memnu olmadığı gibi, asla bunda bir mahzur da yoktur. Zira, öyle bir şey, bir kusuru ve noksanı gerektirmez. Hatta, devlet erbabının kemali, hizmetçilerin ve uşakların yapacakları hizmettedir. Devletli olmakla kusurlu odur ki, hizmetçilerde bir menfaat ve yarar görmez. Onlardan istifade edip yararlanmayı, onlardan yardım beklemeyi kusur ve noksan sayar.
Bu manada bir ayet-i kerime şöyledir:
"Ey Nebi, sana ve
senin izinde giden mü'minlere Allah yeter."(8/64)
İbn-i Abbas (ra) dedi ki:
-Bu ayet-i kerime, Hazret-i Ömer'in (ra) islâm dinine girmesi üzerine nazil olmuştur.
Allah ondan razı olsun.
Bedihi mana şu ki: Küçüklerin ve alt derecede olanların hizmetleri, büyüklerin ve üstünlüklerin mertebe meziyetini muciptir. Bir kimse, bu açık manayı anlamaz ise, ibarenin ne kusuru vardır? Görmez misin ki, sultanlar ve emirler, derli toplu olup saltanat kurmakta hizmetçilere ve kolculara muhtaçtırlar. Yine onlar görürler ki, kendi kemalleri onlara bağlıdır. Bu manadan ötürü de, kendi mertebelerine asla bir kusur ve noksan gelmez. Nitekim, bu mana rütbeliye de, rütbesize de malumdur.
Üstte anlatılan şüphenin menşei, küçükler tarafından hasıl olan temuttu (geçinmek) ve intifaı (menfaatlanma) ile; büyükler tarafından gelen ve intifa manalarını ayırd edememektir. İşte bundan tebeyyün etti ki, birinci mana kemali mucip olup ikincisi ise, noksanı artırır. Caiz olan da, birinci mana olup, ikinci mana mümtenidir, hiç yakışmaz.
Dua makamında bir ayet-i kerime meali:
"Rabbimiz, bize
katından rahmet ver. İşimizde bizim için muvaffakiyet hazırla..."(18/10)
Hüdaya ittiba edenlere selâm.
***