Senin beninden benim benime yer kalmadı!
- Ayrıntılar
- Kategori: Kişisel gelişim
- Gösterim: 1942
Senin beninden benim benime yer kalmadı!
Başkaları için yaşarız
Onlar için dinleriz
Diğerleri için çabalar dururuz
Kendimiz için ne yaparız?
En çok yapmaktan hoşlandığınız faaliyetleri gözden geçirir misiniz lütfen?
Kaçımızın yaptıkları, sadece kendisi için seçilmiş?
Olaylara karşı koyduğumuz tavırlar, canımızı sıkan vakalar karşısındaki yorumlarımız
her şey ama her şey sanki bizim dışımızda programlanmış
Aslında her insan son kertede, kendisi için biçilmiş hayat elbisesini giyiyor.
Çocukken anne/babaları başlıyor, evlatlarının rotasını çizmeye:
Benim oğlum büyüyünce doktor olacak!
Oğlu doktor olamazsa? Ya da neden doktor olsun ki? Başka bir meslek yok mu?
Ailelerin yardım için söyledikleri her söz, aslında kendi ihtiyaçlarından yola çıkıyor. Her anne ve baba, kendi ihtiyaçlarını, çocuğunun ihtiyaçları zannediyor.
Evet, zan ediyor
Çünkü bu durum gerçekten bir zan
İnsanoğlu dünyaya geldiği an, anne ve babasıyla birlikte yaşıyor. İhtiyaçlarını, ailesi karşılıyor. Bu ihtiyaç karşılama durumu zamanla biraz daha olgunlaşıyor (!)
ve çocuğun ihtiyaçlarını aileleri belirlemeye başlıyor.
Yaşıtlarından daha zeki bir çocuk olması gerektiğine ailesi karar veriyor mesela
Oyunlarda başarılı olması gerektiğine de
Okula başladığında, sınıfın birincisi olması gerekir
Çünkü anne-babasına yakışan çocuk, tam da böyle bir çocuktur
Herkesten önce okumayı söken
Yarışmalara katılmalıdır
Katılmak ne kelime! Kazanmalıdır da
Şiir
Resim
Müzik
Proje
Hiç fark etmez
Çevreye hava atmaya yarayacak bir materyal olsun yeter
Zar zor uğraşıp durduğu yazılıdan dört almış! Önemli değil
Önemli olan sınıfta kimlerin beş aldığı
birileri daha yüksek not almışsa vay haline
! Diğerleri daha düşük notlar almışsa harika! İyi bir öpücüğü hak etti (!) çünkü
Üniversite sınavını, en iyi yerlere girerek aşmalıdır mutlaka
iyi bir meslek, iyi bir hayat demektir hatta
bu ülkede iyi üniversiteler kazananlar itibar görüyor zaten
akademik eğitim almamış ama yaşam ve eğitim kalitesi çok yüksek insanlar kimin umurunda
?
Terapide çok temel bir ilke vardır. Bir şey söyleyeceğimiz zaman çok iyi düşünmeliyiz
Çok iyi düşünmeliyiz ve bir karar vermeliyiz:
Bu söyleyeceğim cümleyi, kimin ihtiyacını karşılamak için söylüyorum?
Aslında birçok cümleyi herkes, kendi ihtiyaçlarını gidermek için söyler.
Zamanında okuyamadığı için çok pişman olan ve okumamanın acısını çeken ebeveyn, neden okusun diye çocuğuna baskı yapar? Çünkü canı yanmıştır
Çocuğunun da aynı şekilde canının yanmasını istemiyordur.
Ama burada gözden kaçan önemli bir nokta var
O da şu
Canımızın yanması, bizim hayatımızla ilgilidir. Bizim zorluğumuzdur
Bizim çaresizliğimizdir
Bizim yaramızdır
Ve okumuş olmak bizim ihtiyacımızdır
Çocuğumuzun değil!
Şimdi biz kendi ihtiyacımızı karşılamak için, çocuğumuzun okumasını istiyorsak eğer, o zaman evladımıza baskı yapmış oluruz. Baskı, her zaman geri teper. Bize pişmanlıklar yaşatır.
Kendi ihtiyaçlarımızla çocuğumuzun ihtiyaçlarını birbirinden ayıramazsak, onların yaşamlarının her alanına kendimizi sokmuş oluruz. Kendimizi araya sıkıştırarak, istemediği yerden zorlamalar yaparak onlara yardım etmemiz mümkün değildir
Sağlıklı yapı nedir? diye merak edenler için hemen belirteyim
Sağlıklı olan davranış, beklemektir bence
Beklemek çocuğumuzu tanımak için fırsat verir bize
Gücünün yettiği yerde yürüsün
Düştüğünde tutup kaldırırız
Aklının yettiği kadar öğrensin
Gerektiğinde anlaması için devreye gireriz
Kendisini iyi hissedecek kadar çabalasın
Yetersiz hissettiğinde destekleriz
Canı biraz yanacak kadar hata yapsın
Üzülme, hadi gel buradan başlayalım
deriz
Aksi halde onun hayatı, bizim ulaşamadığımız hayatımızın günah keçisi olur
Onu, gerçekleştiremediğimiz biz yapmaya çalışırız
Bizim benimiz, onun beninin yerine geçmeye başlar
Böyle bir değişim ona isyan ettirir;
Yeter
! Senin beninden, benim benime yer kalmadı
!
Mehtap Kayaoğlu