Süngerlerin Tanımı ve Tarihçesi
- Ayrıntılar
- Kategori: Hayvanlar ve bitkiler
- Gösterim: 2808
Çok hücreli hayvanların en basit grubunu oluşturan süngerler, antik çağlardan beri insanlar tarafından kullanılmaktadır.Özellikle spiküllerden yoksun yumuşak fibril iskelete sahip ticari süngerler, su tutma özelliklerinin fazlalığı, aşınmaya karşı dayanıklı olması, yumuşaklığı, esnekliği ve inceliği gibi özellikleriyle ticarette oldukça aranan değerli bir ihtiyaç maddesini oluştururlar.
Süngerler latince “delik” anlamına gelen PORUS kelimesi ile taşımak anlamına gelen FERRE kelimelerinin birleştirilmesiyle PORİFERA (delikliler) olarak adlandırılmışlardır.
Süngerler canlılar aleminin alglerden sonra en yaşlı grubunu oluştururlar. Bunların spiküllerine ilk Kambrium devrinin fosil yataklarında rastlanmıştır.
Bu bakımdan süngerler zamanımızdan yaklaşık 600 milyon yıl önce de dünyamızda mevcuttu ve fazla gelişmeden günümüze kadar gelmişlerdir.Süngerler antik çağlardan beri insanlar tarafından kullanılmaktadır. HOMEROS ve ARİSTO’nun eserlerinde süngerlerden sözedilmektedir.Eski Yunanlılar tarafından temizlik işlerinde kullanıldığı gibi, zırhların ve miğferlerin içini astarlamak amacıylada kullanıldığı bilinmektedir.Süngerlerin ticari amaçla kullanışı ise M.Ö. 283- 247 yıllarında Büyük İSKERDER zamanında görülmektedir.
Süngerler, belli bir organlarının bulunmayışı ve hareket yeteneklerinin olmayışı nedeniyle uzun süre bitkisel organizmalar olarak kabul edilmişlerdir.Ancak ARİSTO bunların hayvanlar aleminden olabileceğini belirtmiş ve bu fikir 1765 yılında J Ellis’in süngerlerin su akımı meydana getirdiğini ve bu esnada vücud yüzeyinde kasılmaların oluştuğunu gözleyerek bunların hayvanlar aleminde yeralması gerektiği bulgusuyla doğrulanmıştır.1816 yılında Blainville adlı araştırıcı tarafından SPONGİARIA grubu olarak ayrıca sınıflandırılmışlardır.Süngerlerin günümüzdeki latincede geçerli adi olan PORİFERA ise ilk kez GRANT tarafından 1836 yılında kullanılmıştır.
Süngerlerin Biyolojik Özellikleri
Tatlı su ve denizlerde yaklaşık olarak 5000 tür sünger çeşidi bulunmaktadır.İskelet yapılarına göre üç grup sünger ayırtedilir.Bunlar sadece silis spikülü, hem silis spikülü, hem de sponjin lifli ve spikülsüz (sadece sponjin lifli ) süngerlerdir.
Ticari süngerleri oluşturan Dictyoceratida ordosu üyeleri üçüncü guruba dahil süngerler olup, iskeletleri sponjin adı verilen kollojen bir yapıdan oluşmuştur.Bu cins süngerler denizlerin ilk 100.metreye kadar olan derinliğindeki diplerde yoğun olarak bulunurlar.
Morfolojik özellikleri ; tatlı sularda yaşayan türleri de bulunmakla birlikte süngerlerin önemli bölümü (ticari olanları ) denizlerde yaşarlar.Denizlerde yaşayan süngerler kendilerini, kaya mercan kesiti, erişte, kekemoz, ve çeşitli kabuklar üzerinde tesbit ederek yaşarlar. Zaman zaman kendini tesbit etmeyen ve dipte yuvarlanan (hacı süngeri)cinslere rastlanmakta ise de bu durum çok nadir olarak gözlenen yaşantı şeklidir.
Süngerlerin dış görünüşleri oldukça çok değişkendir, hatta aynı tür içinde bile morfolojik farklılıklar görülebilir.Bununla birlikte kupa kadeh ve vazo şeklinde düzenli olabildikleri gibi, şekilsiz veya ağaç dalları gibi ya da muhtelif yüzeyleri örten kabuk şeklinde olanları da vardır.Süngerler bulundukları ortama çok güzel uyum sağlayıp kendilerini kamufle ederler.Boyları çok değişken olup birkaç mm ile 2 metre arasında değişebilirler.Ticari süngerlerin su altındaki renkleri gri, kirli beyaz (mağaralarda olanlar), genellikle siyah renktedirler.
Anatomik özellikleri; basit bir sünger, su küpünü andırır.Su küpünün ağız kısmına tekabül eden ve Oskulum adı verilen bir açıklık vardır. Oskulum aynı küpün içi gibi bir boşluğa açılır. Bu boşluğa “Gastral boşluk” adı verilir ve oskulum vasıtasıyla dışarı atılır.Süngerlerin vucud çeperinde çok sayıda gözenek bulunur, bu gözeneklere “ Por” adı verilir.Porlar oldukça düzensiz şekilde dağılmışlardır.Porlar ve gastral boşluk arasında kanallar yer alır.Porlardan giren ve oskulumdan çıkan daimi su akımı, gastral boşluğu çevreleyen “Koanosit” denilen yakalı kamçılı hücrelerin kamçılarının hareketi ile sağlanır.Sünger vucudunun kalın olan çeperi 3 farklı tabakadan oluşmuştur. Bunlar, 1-Dermal tabaka, 2-Gastral tabaka, 3- Ara tabakadır.
Dermal Tabaka; pinakosit adı verilen. Birbirleri ile temas halinde bulunan yassılaşmış ve etrafları ince bir kütiküla ile çevrili hücrelerden oluşmuş bir epitel tabakadır.Bu tabakanın hücreleri arasında porlar bulunur.
Gastral Tabaka; gastral boşluğu tamamen çevreleyen bir tabaka olup, yakalı kamçılı hücrelerden oluşmuştur.Yaka çok sayıda mikrovillüsün bir araya gelmesinden oluşur.Kamçı bu yakanın içinden çıkar.Oskulumdan atılan suyun miktarı koanosit hücrelerinin sayısına bağlıdır. Ayrıca koanositler yakalı kamçılı hücrelerdir.Su ile gelen besin partikülleri ve özellikle bakteriler yakanın kaidesinde bulunan bir sitopalizma bölgesiyle yutulur.Koanosit hücrelerinde sindirim vakuolleri ile bir tek boşaltım vakuolü bulunur.
Ara Tabaka ; (mesoglea skleroblast) porosit, ambisit, kas ve sinir hücreleri gibi farklı bir çok hücre tipinden oluşmaktadır.
Sünger iskeleti, iğne şeklindeki spiküllerden veya sponjin fibrillerden veyahut her ikisinden oluşur.Spiküller silisli veya kalkerli maddelerden yapılmış olup, skleroblast denen hücreler tarafından oluşturulurlar.Spiküller manokson (tek eksenli) diakson (iki eksenli) triakson (üç eksenli ) ve tetrakson (dört eksenli olabilir.)
Süngerlerde Beslenme, Davranış ve Diğer Canlılarla İlişkileri; Gastral tabakada yeralan koanasit hücrelerinin kamçı hareketleriyle meydana gelen su akımı sayesinde su kanal sistemini dolaşarak oksijen ve besin partküllerini taşır.
Süngerlerde suyun filitrasyonu sırasında su içinde yeralan küçük partiküllerle beslenirler.Büyük süngerler 10 saniyede kendi hacimleri kadar suyu filitre edebilirler.10 cm yükseklikte ve 1 cm çapında bir Melat Süngeri ise ortalama 22 lt/ günlük bir su filitre kapasitesine sahiptir.
Süngerlerde davranış çok sınırlıdır. Sinir hücreleri olmadan duyuları iletmek hemen hemen imkansızdır
Bazı süngerlerde oskulum ve ostium su alan por açıklıkları civarında sinir hücreleri bulunsada, bunlar hiçbir zaman belli bir zaman belli bir sistem oluşturmazlar. Bu nedenle belli uyarılara cevapları çok yavaş olmaktadır.
Küçük karides, yengeç vb gibi bir çok organizma sünger boşluklarında yaşarlar. Bu organizmalar çoğu zaman ticari süngerlerin kalitesini düşürürler.Özellikle Filkulağı süngerlerinin oskulumlarına yerleşerek onu boşluksuz bırakır ve yaşamını tehlikeye sokar. Süngerlerin önemli bir predatörü yoktur.Hoşa gitmeyen kokuları (süngerciler için hariç) emmiş olduğu kirli suların göstergesidir.
sungercibaba.com