Fıkıh Köşesi
ANNENİN HUKUKUNU KORUMAK FARZDIR
- Ayrıntılar
- Kategori: Fıkıh Köşesi
- Gösterim: 4405
Soru: "Çözümünü bulamadığım bir meseleyi size sormak istiyorum. Daha çocukken babamız, bir kaza sonucu vefat etti. Annem bizi yetim olarak büyüttü. Kendisi İslam'ı bilmeyen, fakat çocuklarına düşkün olan bir insandır. Şimdi epeyce yaşlandı. (...) Annem ibadetlerini zamanında eda etmiyor ve torunlarına kötü örnek oluyor. Defalarca kendisini ikaz ettim. Dedikodu ve gıybet hastalığı ise ayrı bir derttir. (...) Kurban bayramından bir gün önce, halam ile ilgili bazı iddialarda bulundu. Kendisine "Dediklerin doğru olsaydı, yaptığına gıybet denilirdi. Doğru olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu huyundan vazgeç!.. Eğer vazgeçmessen vallahi seninle konuşmam" dedim. Sinirlendi ve "Seni doğurduğum güne lanet olsun" dedi.(...) Bayramdan sonra, bana bir şey söylemeden kardeşimin evine gitti. Kardeşime "Eğer ağabeyin gibi davranacaksan hemen söyle!.. Güçsüzler yurduna kaydımı yaptırayım" demiş,(...) Anneye itaatın sınırı nedir? Yeminimi bozmam ve annemin gönlünü almam gerekir mi ?"
CEVAP: Önce bir hususa işaret etmekte fayda vardır. Allahu Teala (cc)'nın kanunlarında herhangi bir değişiklik olmaz. İslam uleması buna "Sünnetullah" veya "Adetullah" adını vermiştir. İnsan anne rahminden; hiçbir şey bilmediği halde dünyaya gelir. İlk yıllarda tam bir zaaf içerisindedir. Annesi onu sevgi ve merhametle bağrına basar, korur ve büyütür. Çocuk büluğa erdikten sonra; güçlenir ve belli bir meslek sahibi olur. Nihayet bir süre sonra evlenir. Artık o da bir anne veya babadır. Bu "Sünnetullah"; Hz. Adem (as)'dan günümüze kadar hep böyle deveran etmiştir. Kıyamete kadar değişmeyecektir. Kur'an-ı Kerim'de "Allah sizi bir zaaftan yaratan, sonra diğer bir zaafın ardından kuvvet veren, sonra kuvvetin arkasından da yine zaafa ve ihtiyarlığa getirendir. Allah ne dilerse yaratır." (Er Rum Suresi: 54) hükmü beyan buyurulmuştur. Müfessirler bu ayet-i kerimede insanın ömür devrelerine dikkatin çekildiğini belirtmişlerdir.(1) Resul-i Ekrem (SAV)'in "Anne ve babaya iyilik etmeyi sürekli tavsiye ettiği" malumdur. Cihada katılma hususunda şiddetli arzu duyan bir sahabesine "Git!.. (Cihada katılma) Yaşlı olan anne ve babana hizmet et!.."(2) emrini vermiştir. Bu tesbitten sonra, "Anneye itaatin sınırı nedir?" sualine cevap arayalım.
Kur'an-ı Kerim'de: "Biz insana anne ve babasını tavsiye ettik. Onun annesi, kendisini zaaf üstüne zaaf ile (karnında) taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl (sürmüştür). 'Bana, Anne ve Babana şükret. Dönüşün ancak banadır' (dedik) Bununla beraber onlar, bilmediğin bir şeyi, bana ortak koşman (müşrik olman) için seni zorlarlarsa, onlara itaat etme. Ama onlarla dünyada iyi geçin. Bana dönenlerin (Müslümanların) yoluna uy. Nihayet dönüşünüz ancak banadır. O vakit (Hesap gününde) ben size ne yapıyordunuz haber veririm" (Lokman Suresi: 14-15) hükmü beyan buyurulmuştur. İmam-ı Kurtubi: "Anne ve babaya, maruf olan hususlarda itaat etmek gerekir. Günah işlemek, şirk koşmak veya farzlardan birisini terk etmek hususunda; herhangi bir emir verirlerse, itaat edilmez."(3) diyerek, önemli bir mahiyete işaret etmiştir. Resul-i Ekrem (SAV)'in: "Allahu Teala (cc)'ya isyan hususunda mahlukata itaat yoktur. İtaat ancak ma'ruftadır."(4) hadisi, umumi bir hükümdür. Hanefi fukahası: "Bir mükellef üzerine; fakir oldukları müddetçe; gayrimüslim bile olsalar, anne ve babasına nafaka vermesi vaciptir. Bu Allahu Teala (cc)'nın "Onlarla dünyada ma'ruf bir şekilde geçin" emrine dayanır. Bu ayet-i kerime; kafir olan anne ve baba hakkında nazil olmuştur. Kaldı ki; kendisi Allahu Teala (cc)'nın verdiği nimetler içerisinde rahatça yaşarken, anne ve babasını açlığa terketmesi ma'ruftan değildir"(5) hükmünde ittifak ettiği malumdur.
Diğer meseleye gelince: Annenizin gıybet veya iftira gibi haram olan fiilleri işlemesi, ağır bir cürümdür. Fakat size, aynı cürümü işlemeniz hususunda herhangi bir emir vermemiştir. Annenize "vallahi seninle konuşmam" demeniz, mün'akid bir yemindir. Annenizin gıybet gibi haramlardan kaçınmasını arzu etmeniz, güzel bir duygudur. Buna rağmen, yemininizi bozmanız ve keffaret vermeniz gerekir. İbn-i Abidin: "Bir kimse; anne ve babasının şer'an günah olan, örfte ayıp ve ar (utanma sebebi) olan bir fiili işlediklerini gördüğünde, onlara bir defa "bu fena fiili bırakmalarını" emreder, kabul ederlerse ne ala!.. Hoş görmezlerse sükut edip, bir daha emretmez, fakat onlar için dua ve istiğfar eder"(6) diyerek, güzel bir ikazda bulunmuştur. Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim.
(1) Mecmuatu't Tefasir-İst.: 1979 Çağrı Yay. C: 5, Sh: 53 vd.
(2) Sahih-i Buhari-İst.: 1401 C: 7, Sh: 69 K. Edeb: 3
(3) İmam-ı Kurtubi-El Camii Li Ahkami'l Kur'an-Kahire: 1967 C: 14, Sh: 64
(4) İbn-i Kesir-Tefsiru'l Kur'an'il Aziym-Beyrut: 1969 C: 1, Sh: 518
(5) İmam-ı Merginani-El Hidaye Şerhu Bidayetü'l Mübtedi-Kahire: 1965 C: 2, Sh: 46, Ayrıca Molla Hüsrev-Düreri'l Hükkam-İst: 1307 C: 1, Sh: 418, İbn-i Hümam-Fethu'l Kadir-Beyrut: 1316 C: 3, Sh: 347
(6) İbn-i Abidin-Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar-İst.: 1983 C: 8 Sh: 31