Fıkıh Köşesi

KUR'AN VE SÜNNETTE KERAMETİN DELİLİ VAR MIDIR?

Soru: "Fıkıh köşesini dikkatle takip ediyorum. Birçok meseleyi öğrenmemize vesile olduğunuz için teşekkür ederim (..) Türkiye'de tarikat konusunun, değişik açılardan tartışıldığı malumunuzdur. Şeriat, tarikat ve hakikat kavramları, insanların eğilimlerine göre mahiyet kazanmaktadır. Bazıları keramet üzerinde ısrarla dururken, diğerleri bunu inkar etmektedirler. Bununla ilgili iki makelenin fotokopisini size gönderiyorum. (..) Öğrenmek istediğim meseleler şunlardır: Tarikatın Hz. Ebu Bekir (ra) ile başladığı iddiası doğru mudur? Keramet'in mahiyeti nedir? Kur'an ve sünnette kerametin delili var mıdır?"

CEVAP: Önce şeriat, tarikat ve hakikat kavramları üzerinde duralım. İbn-i Abidin "Reddü'l Muhtar" isimli eserinde; "Tarikat, şeriat yolunu tutmaktır. Şeriat, mahdut bir takım şer'i amellerdir. Tarikat, şeriat ve hakikat birbirinden ayrılmayan üç şeydir. Çünkü insanı Allahu Teala (cc)'ya götüren yolun zahiri ve batını vardır. Zahiri tarikat ile şeriat, batını da hakikattir. Hakikatin, şeriat ve tarikat içerisindeki gizliliği, sütün içindeki kaymağın gizliliği gibidir. Süt çalkalanmadan kaymağı çıkmaz. Bu üç şeyden murad; kuldan beklenen kulluk vazifesinin, beklendiği şekilde yapılmasıdır." (l) diyerek, güzel bir tesbitte bulunmuştur. Muhakkak ki mükellefin; Allahu Teala (cc)'nın razı olacağı amelleri öğrenmesi ve ihlasla amel etmesi esastır. Tarikatın, Hz. Ebu Bekir (ra) ile başladığı şeklindeki iddianın, herhangi bir delili yoktur. Resul-i Ekrem (sav) hiç kimseye, gizli bir tebliğde ve telkinde bulunmamıştır. Tasavvufun temelinde; şikayeti ve sızlanmayı bir kenara bırakıp, teklifleri hakkı ile eda etme gayreti vardır. Sözden ziyade, hal ön plandadır. Seyyid Şerif Cürcani "Et-Tarifat" isimli eserinde: "Tasavvuf; şeriatın zahirini ve batınını, ahkamını ve adabını bilip, yaşamaktır" (2) diyerek, buna dikkati çekmektedir. Tasavvuf ıstılahında mürşid-i kamil; İslam'ın temel hedeflerini gerçekleştirmek için, insanları cihada hazırlayan bir muallimdir. Bu tesbitten sonra kerametin mahiyetini izaha gayret edelim.
Ehl-i Sünnet ve'l cemaat'in müctehid imamları; keramet hadisesini, Resul-i Ekrem (sav)'in davasının doğruluğunun bir alameti olarak değerlendirmişlerdir. Akaid kitaplarında "Keramet haktır. Evliya'nın keramet göstermesi caizdir" hükmüne yer verilmiştir. Kur'an-ı Kerim'de; peygamber olmadıkları halde, harikulade hallere ve güzel nimetlere kavuşan salih kimselerin kıssaları anlatılmıştır. Önce bunları kısaca gözden geçirelim: Al-i İmran Suresi'nin 37.nci ayetinde şöyle buyurmaktadır: "Bunun üzerine Rabbi onu (Meryem'i) güzel bir şekilde kabul etti ve yetiştirdi. Zekeriyya'yı da ona bakmaya memur etti. Zekeriyya ne zaman (Meryem'in bulunduğu) mihraba girdiyse onun yanında bir yiyecek buldu: "Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?" dedi. O da, "Bu Allahu Teala tarafından geliyor. Şüphesiz ki Allahu Teala dilediğini hesapsız rızıklandırır" dedi." Burada üzerinde durulması gereken mesele şudur: "Bu rızk, normal bir şekilde mi, yoksa harikulade bir yolla mı gelmektedir?" Müfessirler "Eğer harikulade bir yoldan gelmemiş olsaydı, bunun zikredilmesinin bir manası olmazdı" (3) diyerek, konuya açıklık getirmişlerdir. Ayrıca "Rızk" kelimesi ayette nekre olarak zikredilmektedir. Bu verilen rızkı ta'zime delalet eder. Yani alışılmışın ve beklenenin dışında bir rızk olduğuna işaret vardır. (4) Hz.Süleyman (as)'ın vezirlerinden birisinin; Saba Kraliçesi Belkıs'ın tahtını, Yemen'den Filistin'e göz açıp-kapayıncaya kadar getirmesi harikulade bir hadisedir. (5) Bu vezir'in peygamber olmadığı (yani hadise'nin mu'cize ile izah edilemiyeceği) kat'i nass'la sabittir. Yine Kehf Suresi'nde "Genç yiğitler" (feta) olarak vasıflandırılan ve tağuti güçlere itaat etmemek için mağaraya sığınan kimselerin de peygamber olmadıkları malumdur. Ashab-ı Kehf'in; 309 yıl süren uykusunu, ancak keramet ile izah etmek mümkündür. Sahih-i Buhari'de; Resul-i Ekrem (sav)'in haber verdiği, bazı kerametlerin kaydedildiği sabittir. (6) Hz. Ömer (ra)'in; cum'a hutbesini irad ederken, Nihavend bölgesinde savaşan ordu komutanına "Dağa çekilin, dağa çekilin" diye seslenmesi ve Kumandan Sariye'nin bunu duyması ancak keramet ile izah edilebilir. (7) Misalleri daha da çoğaltmak mümkündür. Tarih boyunca keramet vakıasını inkar edenler ile istismar edenler arasında, münakaşalar olmuştur. Halen bu münakaşalar devam etmektedir. Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim.

(1) İbn-i Abidin-Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar-İst:l982 C:1 Sh:71. (2) Seyyid Şerif Cürcani-Et Ta'rifat-İst:ty Kaynak yay.Sh:59
(3) Geniş bilgi için/İmam Fahrüddin-i Razi-Mefatihu'l Gayb-C:8 Sh:30. Ayrıca El Alusi-Ruhu'l Meani-C:3 Sh:144
(4) Ebu's Suud Efendi-İrşadu's Akli's Selim-C:2 Sh:31, Ayrıca İmam Fahrüddin-i Razi-A.g.e.C:8 Sh:30.
(5) En Neml Suresi:40.
(6) Sahih-i Buhari: K.İcare:12, K. Enbiya: 48.
(7) El Acluni-Keşfu'l Hefa- Beyrut: 1352 .C:2 Sh:380-381

Günün Sözü

"Îmânın en faziletlisi nerede olsan Allâhü Teâlâ’nın seninle beraber olduğunu bilmendir.” (Hadîs-i Şerif—Muhtâru’l-Ehâdis)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.