1-25, 26-50, 51-75, 76-100, 101-125, 126-150, 151-175, 176-213
126- Avrupa'da veya başka bir yerde
kurbanını dağıtacak bir fakir bulamayan
kimse vekalet yoluyla kurbanını
memleketinde kestirebilir mi?
Dinimize göre kurban, zekat, fıtır sadakası,
keffaret gibi malî ibadetlerin ifasında başkasına vekalet vermek caizdir.
Buna göre kendisine kurban vacip olan bir kimse, kurbanını bizzat kendisi kesebileceği gibi, vekalet yoluyla memleketinde veya başka bir yerde de kestirebilir.
127- Ev veya araba aldığımız zaman
kurban kesmek gerekir mi?
Ev veya araba almak kurban kesmeyi gerektirmez.
Ancak, bu konuda adak yapılmışsa adağın yerine getirilmesi gerekir veya
elde edilen bu nimetlerden dolayı Allah'a şükür için, şükür kurbanı kesilebilir.
Bir diğer husus daha vardır ki; "Sadaka belaların def'ine vesile olur." Böyle bir nimetten dolayı kurban kesip tasadduk etmenin (fakirlere dağıtmanın) muhtemel bir takım kaza ve belaların def'ine vesile olacağı da umulur.
128- Hayvanın daha iyi ve sağlıklı
gelişmesi için kuyruğu kesilen koyun kurban edilir mi?
Küçük yaşta daha sağlıklı gelişmesi için kuyruklarının
fazla kısımları boğulmak suretiyle düşürülen koyunların kurban edilmesinde
bir sakınca yoktur. Çünkü bu durum, hayvanın, emsaline göre kıymetini azaltan
bir ayıp değildir.
129- Kimin kestiği yenir, kimin
kestiği yenmez?
Müslümanların ve ehl-i kitap denilen Yahudi ve
Hıristiyanların usulüne göre kestikleri koyun, sığır ve deve vb. hayvanların
etleri yenir.
Ateşe, güneşe, yıldızlara, puta tapanların dinden çıkanların, din ve Allah tanımayanların kestikleri yenmez.
130- Türbelere adak yapmak caiz
midir?
Adak sözlükte herhangi bir şeyi yapmaya söz vermektir.
Dinî anlamda ise adak, Yüce Allah'ın rızasını kazanmak ve yalnız O'na ta'zimde
bulunmak için yapılması zorunlu olmayan ve namaz, oruç, kurban gibi farz
veya vacip olan ibadet cinsinden bir şeyi yapmaya Allah için söz vermek
ve böylece o ibadeti kişinin kendi üzerine vacip kılarak, zorunlu hale
getirmesidir.
Allah rızasını kazanmak düşüncesi olmaksızın adakta bulunmak doğru olmadığı gibi bazı türbe ve ölüler için yapılan veya türbelere mum ve kandil yağı almak gibi adaklar da batıl ve haramdır. Çünkü adak bir manada ibadettir. ibadet ise, sade-ce Allah'a yapılır. Bu itibarla kullardan, özellikle de ölülerden birine adakta bulunulması caiz değildir. Zira ölüler için hiçbir şeye malik olmadıkları gibi, tasarruf yetkisinden de mahrumdur.
Mamafih bir kimse falan işim olursa şu türbede Allah için bir kurban keseceğim der de o işi de olursa, o kurbanı herhangi bir yerde kesmesi yeterlidir, o türbeye gitmesine gerek yoktur.
131-Yemin çeşitleri ve hükümleri
nelerdir?
Allah'ın adını anarak yapılan yeminler üçe ayrılır:
a) Yemin-i Lağıv: Yanlışlıkla veya doğru zannıyla yalan yere yapılan yemindir. Bu çeşit yeminden dolayı keffaret gerekmez. Allah'ın affı ve bağışlaması umulur.
b) Yemin-i Gamus: Bile bile yalan yere yapılan yemindir. Yalan yeminler çok büyük günahtır. Bunun bağışlanması için kefareti yoktur. Ancak tövbe ve istiğfar etmek, hakkı zayi olan varsa ondan da helallik almak gerekir. imam Şafi'ye göre ayrıca kefaret de gerekir.
c)Yemin-i Mün'akide: Mümkün olan ve geleceğe ait bulunan bir şey hususunda yapılan yemin-dir. Böyle bir yemine riayet vaciptir. Ancak riayet edildiğinde umumun zararı sözkonusu ise, o takdirde yemine riayet edilmeyip bozulur ve kefareti ödenir. Ayrıca, Cenab-ı Hak’an af dilenir.
Yemin kefareti, on fakiri sabah akşam günde iki öğün doyurmak yahut bir fıtır sadakası miktarından az olmamak üzere, yiyecek bedelini kendilerine vermek veya on fakiri giydirmektir. Bunlar dan birini yapmaya gücü yetmeyenler ise, yemin kefareti olarak, ardarda üç gün oruç tutarlar.
132- Nişanlanmanın hükmü nedir?
Nişanlıların beraberce gezmesi caiz midir?
Nişan; birbiriyle evlenmeye namzet olanların
evlilik için karşılıklı söz vermesidir. Nikah değildir. Nikah akdi yapılmadan
müstakbel eşler birbirine helal olmazlar.
Erkek evlenmeyi düşündüğü kadına bakabilir. Bir hadiste: "Ona bak, zira bakmak evliliğin uyumlu olmasını temin eder" buyrulmakla, daha sonra çıkabilecek tatsızlıklar başından önlenmektedir. (İbn-i Mace, Tirmizi)
133- Kişi evleneceği hanımı ne ölçüde
görebilir?
Dinimiz, toplumun temeli olan aile yapısının
huzur içinde devamlılığına kadın ve erkeğin birbirlerini görüp beğenmelerini
ve kendi irade ve istekleriyle evlenmeğe karar vermelerini istemiştir.
Nişanlanmak nikahın başlangıcıdır. Bu safhada, evlenecek eşlerin birbirlerini
görüp bazı özellik ve niteliklerini öğrenmeleri, kurulacak yuvanın huzur
ve devamı için faydalıdır. Bu sebeple Rasulüllah (S.A.V.) Efendimiz
"Evleneceğiniz kadına -maksadı temin edecek ölçüde- bakınız" buyurmuştur.
Bakıp görmeden evlenecek olan birisine de: "Git, onu gör de ondan sonra
kararını ver" demiştir.
Alimler, evlenecek erkeğin evleneceği kızın eline, yüzüne ve ayaklarına bakabileceğini, ayrıca bir kadın göndererek onu nitelikleriyle yakından tanımaya çalışabileceğini söylemişlerdir.
134- Kız ebeveyninden izinsiz evlenebilir
mi? Küfüv ne demektir?
Akli dengesi yerinde, erginlik çağına gelmiş
bir kızı, izni olmadan ebeveyni evlendiremez. Kızın izin ve rızası şarttır.
Evliliği tasvip etmesi gerekir. Reddederse nikah kıyılamaz. Kıyılmışsa
geçersiz sayılır. Ancak, böyle bir kız velisine "beni dilediğinle evlendir"
şeklinde genel bir vekalet verirse, tekrar izni gerekmez.
Erginlik çağına gelmiş bir kızın kendisine denk biriyle evlenmeye karar verme hakkı vardır. Veli-sinin izni şart değildir. Ancak bir hanım kızın veli-sinin iznini almadan böyle önemli bir konuda tek başına karar vermesi, uygun bir davranış sayılmaz. Ana-babanın hayat tecrübelerinden istifade etmesi daha hayırlı olur.
Küfüv; bir erkeğin evleneceği kadınla sosyal, ekonomik ve kültürel konularda denk olması demektir. Erkeğin kadından ya daha üstün ya da en az onun seviyesinde olması, ileride çıkabilecek muhtemel huzursuzlukların önlenmesi bakımından, faydalı görülmüştür.
135- Avrupa'da işçi olmak için,
geçici olarak gayr-ı müslim bir kadınla evlenmenin hükmü nedir?
Evlenmek, Allah'ın takdir ettiği sürece, ölünceye
kadar geçinmek ve aile yuvası kurup devam ettirmek için yapılan çok ciddî
bir iştir. Şehevi hisleri tatmin etmek veya dünyevî menfaatler sağlamak
gibi maksatlarla, geçici evlilik, dinen caiz değildir. Evlilik gibi, yuva
kurmanın ve neslin devamını sağlayan kutsal bir akdin basit çıkarlara alet
edilmesi, şüphesiz günahı çok ağır bir suçtur.
Ayrıca, bu tür düşüncelerle yapılan evlilikler, çoğu zaman kurulu olan birçok ailenin dağılmasına ve meşru şekilde, evli olan eş ve çocukların mağduriyetine yol açmaktadır.
Bu itibarla, maddî bir menfaat elde etmek için ve söz konusu menfaati elde etme süresine bağlı olarak yapılan nikah geçersiz ve bu yolla gerçekleşen evlilik gayr-ı meşru olup her Müslümanın bundan kesinlikle sakınması gerekmektedir.
136- Müslüman olan bir kadının gayr-i
müslim bir erkekle evlenmesi caiz midir?
Müslüman bir hanımın, ister ehl-i kitaptan olsun,
ister olmasın, Müslüman olmayan bir erkekle evlenmesi haramdır. Müslümanlığı
kabul etmedikçe, yapılacak nikah sahih değildir. Bu husus, Kur'an-ı Kerim'de
şöyle belirtilmektedir. "İman etmelerine kadar, puta tapan erkeklerle mü'min
kadınları evlendirmeyin" (Bakara, 221), "Müstüman kadınlar inkarcılara
helal değildir; onlar da bunlara helal olmazlar" (Mümtehine, 10). Ehl-i
kitabın bu hükümden istisna edildiğini bildiren hiçbir nas varid olmamıştır.
Ehl-i kitap da bu hükmün içine girmektedir. Ayrıca, bu husus İslam alimlerinin
icması ile de sabittir. Buna karşılık, Müslüman bir erkeğin ehl-i kitaptan
(yani Yahudi veya Hıristiyan) bir kadınla evlenmesi caizdir.
137- Sinirli iken karısını boşayanın
durumu nedir?
Sinirliliğin çeşitieri vardır. Sinirli kişi eğer
ne dediğinin farkında ve aklı başında ise, bunun sözleri geçerlidir. Ancak,
ne söylediğinin farkında olmayacak derecede aşırı sinir ve çılgınlık halinde
yapılan boşama geçersiz olup, bu durumdaki kişilerin aklı başına gelinceye
kadar söyledikleri sözlerine itibar edilmez.
138- Bir çıkar için mahkeme kararı
ile boşanan eşler, dinen de boş sayılır mı?
Sadece kocanın veya eşlerin her ikisinin, bizzat
veya avukatları vasıtasıyla açtıkları dava sonucu mahkeme kararı ile boşanmış
olan eşler, dinen de boşanmış olurlar.
139- Mahkemece boşananlar kaç talakla
boşanmış olurlar?
Bir kimsenin, bizzat veya avukatı vasıtasıyla
boşanmak üzere mahkemede dava açması, hakime eşini boşamak için yetki vermesi
(tefviz-i talak) demektir. Bu itibarla, sadece erkeğin veya her iki tarafın
açtığı dava sonucu, mahkemece boşanmış olan eşler, dinen de boşanmış olurlar.
Ancak, daha önce, eşler arasında başka boşanmalar olmamış ise, mahkemenin
boşaması, bir boşama sayıldığından, mahkeme kararı ile boşanmış olan eşlerin,
istedikleri takdirde, -geride kalan iki talak hakkı ile- tekrar evlenmeleri
mümkündür.
140- İlmen hamile olmadığı tespit
edilen bir kadının iddet beklemesi gerekir mi?
İddet beklenmesinin sebebi, eşi ölen veya boşanan
hanımın sadece hamile olup olmadığının anlaşılmasından ibaret değildir.
Eski eşin hatırasına saygı gibi, ahlakî ve sosyal sebepleri de vardır.
Bu itibarla, eşinden ayrılan veya eşi ölen hanımın, hamile olmadığı kesin
olarak bilinse bile, iddet süresi dolmadan ikinci evliliği caiz değildir.
141- Namaz kılmayan kadını boşamak
gerekir mi?
Namaz, kadın-erkek mükellef Müslümanların şahsî
bir ibadetidir. Namaz gibi dinî vecibeleri yeri-ne getirmeyenler, günahkar
olurlar; dinden çıkmış olmazlar. Bu durum, boşama sebebi de sayılmaz. İnanmayan
kafir kadınla zaten evlenilmez. Evlendikten sonra dinden dönerse boşanır.
Fakat inandığı halde günah işlemek boşama nedeni değildir. O, yine Müslümandır.
Onunla yaşamak caizdir. Duruma göre irşad, telkin, nasihat ve ikaz ise,
her zaman yapılmalıdır.
142- Yurtdışında uzun süre kalan
bir kişi evine dönüp eşine kavuşunca nikah tazelemesi gerekir mi?
Nikah tazelemenin gerektiği durumlar şunlardır:
1- Dinden çıkıp tekrar İslam'a girince,
2- Bain talakla boşama durumunda.
Bu itibarla, bir kimsenin eşinden uzun süre ayrı kalması sebebiyle nikahı bozulmaz ve eşinin yanına döndüğünde yeniden nikah yapılması gerekmez.
143- Bir kaç kadınla evlenmeyi nasıl
izah edebilirsiniz?
İslam'da dördü aşmamak şartı ile birden çok kadınla
evlenmek, bir emir değil, ihtiyaç bulunması halinde bir izin ve ruhsattır.
Bu izin de adalet şartına bağlanmıştır. Buna riayet edemeyeceğinden korkanlara
bir kadınla yetinmeleri emredilmiştir. İslam'ın bu iznini hayatın değişen
şartları muvacehesinde düşünmek gerekir. Bir kere İslam zinayı ve ona götüren
yolları tıkamıştır. Erkeğin güçlü, istekli, kadının zayıf ve isteksiz veya
kısır olması, bir savaş sebebiyle erkeklerin azalıp kadınların çoğalarak
hamiye muhtaç olmaları, toplumda fuhuş amillerinin önlenmesi gibi durumlarda
erkeğin birden fazla kadınla evlenmesi bir zorunluluk olabilir. Bütün bu
kayıt ve sebepler göz önünde bulundurulursa İslam'ın bu müsaadesinin, zaman
içinde değişen şartlara ayak uydurma bakımından yadırganacak bir husus
olmadığı ortaya çıkar. Ayrıca birden fazla kadınla evlenmek dinî bir mecburiyet
de değildir. Ne erkek ve ne de kadın bunu kabule mecburdur. Bir erkek,
lüzum görürse bu ruhsattan istifade eder, lüzum görmezse bir hanımla yetinir.
Kadın da bir mecburiyet görürse evli bir erkekle evlenmeye muvafakat eder,
bir mecburiyet görmezse muvafakat etmez.
144- Anne uyurken yanlışlıkla çocuğunu
ezerek ölümüne sebep olursa, dinî hükümlere göre cezası nedir?
Uyurken bir kimsenin üzerine düşüp ölümüne sebep
olan kişiye kısas gerekmez. Çünkü bu, hata sebebiyle meydana gelen bir
öldürme olayıdır. Bunun hükmü kısmen hata ile öldürmenin hükmü gibidir.
Bu anne iki ay kefaret orucu tutar.
145- Anne ve baba çocukların gelirine
el koyabilir mi?
Anne ve baba mülkiyet hakkını zedelemeksizin
ve ma'kul ölçüler içinde ihtiyaçlarına göre, çocukların mallarından yararlanabilirler.
146- Ebeveyn evlatlarını red edebilir
mi?
İslamî hükümlere göre, bir kimse çocuklarını
reddedip, mirasından mahrum edemez. Dinî hükümlere göre bunun geçerliliği
yoktur.
147- Kadın, ayyaş kocanın cebinden
para alabilir mi?
İslam dinine göre eşinin ve çocuklarının geçimi
erkeğe aittir. Erkek evinin ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Eğer erkek
imkanı olduğu halde evin normal ihtiyaçlarına yetecek kadar eş ve çocuklarına
elindeki paradan harcamıyorsa, eşinin geçim ve temel ihtiyaçları için,
kocasından haber-siz olarak ihtiyaçları olan parayı almasında bir sakınca
yoktur.
148- İslam'ın emirlerini yerine
getirmeyen kocanın kazancı ev halkına helal midir?
Koca, ailenin reisidir ve evinin nafakasını temin
etmekle yükümlüdür. Kazanç yollarının meşru-luğuna riayet onun sorumluluğundandır.
Ancak, kadın, kocasını bu emirlere riayet etmeğe zorla-malıdır. Etkileyemezse
bu kazançtan yiyebilir, vebali kocaya aittir. Bizzat çalıntı olduğunu bildiği
maldan yiyemez. Böyle bir durumla karşı karşıya kalan bir kadın, mümkün
olduğu kadar kocanın helal kazancından istifade etmelidir.
Kişinin ibadetler gibi Allah'a karşı mükellef olduğu görevlerini yerine getirmemesi, meşru kazancı haram yapmaz.
149- Bir koca eşinin namazına, orucuna,
tesettürüne müdahale edebilir mi?
Bir kocanın, eşinin farz olan namazına, orucuna
ve dinin emrine uygun olan tesettürüne müdahale hakkı yoktur. Çünkü Allah'a
isyan hususunda hiç kimseye itaat ve uyma mecburiyeti söz konusu değildir.
Ancak ailenin huzur ve saadetinin bozul-mamasına büyük bir önem vermekte
olan İslam dinine göre, kocasının izni olmadan kadın, nafile oruç tutamaz.
Tuttuğu takdirde kocası tarafından bozdurulabilir. Alimlerin çoğunluğuna
göre kazası da gerekmez.
150- Yetişkin çocukların ibadet
yapmamasından ana-baba ne derece sorumludur?
Ana-babanın evlatlarına nasıl ve ne şekilde yetiştireceği
hakkında Peygamberimiz (S.A.V.):
"Evlilik çağına geldiğinde evlendirmek, tahsil yaptırmak ve iyi bir isim vermek çocuğun babası üzerindeki haklarındandır" buyurmuştur.
Diğer bir hadisde: "Helal rızık yedirmek, atıcılığı ve yüzmeyi öğretmek ve tahsil yaptırmak çocuğun babası üzerindeki haklardandır." Başka bir hadis-de de: "Çocuklarınıza ikramda bulunun ve onları iyi bir şekilde eğiîin ki sizin bağışlanmanıza vesile olsun" buyrulmuştur. (Tecrid-i Sarih, C. 4/592)
Yine çocuklara ana-babanın görevleri ile ilgili olarak Peygan-ıberimiz (S.A.V.): "Çocuklar yedi yaşına girince, onlardan namaz kılmalarını isteyin. On yaşına bastıkları halde kıimak istemezlerse onları te'dib edin ve bu yaştan itibaren yataklarını ayırın" buyurmuştur. (Riyazü's-Salihin, c. 1, 338/299)
Yukarıdaki hadis-i şeriflerde açıklandığı üzere çocuklar reşit oluncaya kadar ana-baba kendisine düşen görevleri yerine getirmekten sorumludur. Büluğ çağından sonra sorumluluk, herkesin kendi-sine aittir. Ancak güzel öğüt ve sözlerle daima onlara rehberlik görevi devam ettirilmelidir.
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |