fetih suresi 26. Ayet

1 . 2 . 3 . 4 . 5 . 6 . 7 . 8 . 9 . 10 . 11 . 12 . 13 . 14 . 15 . 16 . 17 . 18 . 19 . 20 . 21 . 22 . 23 . 24 . 25 . 26 . 27 . 28 . 29


إِذْ جَعَلَ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي قُلُوبِهِمُ الْحَمِيَّةَ حَمِيَّةَ الْجَاهِلِيَّةِ فَأَنزَلَ اللَّهُ سَكِينَتَهُ عَلَى رَسُولِهِ وَعَلَى الْمُؤْمِنِينَ وَأَلْزَمَهُمْ كَلِمَةَ التَّقْوَى وَكَانُوا أَحَقَّ بِهَا وَأَهْلَهَا وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا

İz cealellezîne keferû fî kulûbihimul hamiyyete hamiyyetel câhiliyyeti fe enzelallâhu sekînetehu alâ resûlihî ve alel mû’minîne ve elzemehum kelimetet takvâ ve kânû e hakka bihâ ve ehlehâ ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen).


iz: olunca
ceale
(ceale fî)
: kıldı, yaptı
: (yerleştirdi)
ellezîne: o kimseler, onlar
keferû: inkâr ettiler (kâfir oldular)
fî kulûbi-him: onların kalplerinde, kalplerinin içinde
el hamiyyete: gayret, ihtimam, himaye, muhafaza etme duygusu
hamiyyete el câhiliyyeti: cahillik duygusu, cahiliyet taassubu
fe enzele: böylece indirdi
allâhu: Allah
sekînete-hu: sekînetini, huzur ve güvenini
alâ: üzerine
resûli-hî: onun resûlü, kendi resûlü
ve alâ: ve üzerine
mû'minîne: mü'minler
ve elzeme-hum: ve onlara elzem oldu
kelimete: kelime, söz
takvâ: takva
ve kânû: ve oldular
ehakka: daha çok hak sahibi
bi-hâ: ona
ve ehle-hâ: ve ona ehil, lâyık
ve kâne: ve oldu
allâhu: Allah
bi kulli şey'in: herşeyi
alîmen: en iyi bilen


Hasan Basri Çantay
O küfredenler kalblerine o taassubu, o cahillik taassubunu yerleşdirdiği sırada idi ki hemen Allah, resulünün ve mü'minlerin üzerine kuvve-i ma'neviyyesini indirdi, onları takva sözü üzerinde durdurdu. Onlar da buna çok lâyık ve buna ehil idiler. Allah her şey'i hakkıyle bilendir.

Ömer Nasuhi Bilmen
O vakit ki, o kâfirler kalblerinde hamiyyeti, hamiyyet-i cahiliyyeyi yerleştirmişler idi. Allah Teâlâ da Peygamberinin üzerine ve mü'minlerin üzerlerine sekîneti indirdi ve onlara takvâ kelimesini ilzam buyurdu. Onlar da buna hakkıyla layık ve bunun ehli bulunuyorlardı. Allah da her şeyi bihakkın bilicidir.

Elmalılı Hamdi Yazır
O küfredenler kalblerinde o hamiyyeti; Cahiliyye hamiyyetini kaynattığı sıra, ki o vakıt Allah Resulünün ve mü'minlerin üzerine sekînetini indirdi ve onlara kelime-i tekvâyı ilzam buyurdu, onlar da ona ehakk-u ehl idiler, evet, Allah her şeye alîm bulunuyor.

Elmalılı (sadeleştirilmiş)
O küfredenler kalplerinde o taassubu, cahiliye taassubunu kaynattığı sırada Allah, peygamberinin ve mü'minlerin üzerine sükunet ve güvenini indirdi, onlara kelime-i takvayı (barış antlaşmasını) yükledi. Zaten onlar, buna layık ve ehliyetli idiler. Allah, herşeyi bilendir.

Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2)
O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu, câhiliyet taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi. Onları takva sözü üzerinde durdurdu. Zaten onlar buna pek layık ve ehil kimselerdi. Allah herşeyi bilendir.

Diyanet İşleri (eski)
İnkar edenler, gönüllerindeki cahiliyye çağının asabiyet ateşini ateşlendirdiklerinde, Allah, Peygamberine ve inananlara huzur indirdi; onların takva sözünü tutmalarını sağladı. Onlar, bu söze layık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilmektedir.

Diyanet İşleri
Hani inkâr edenler kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah ise, Peygamberine ve inananlara huzur ve güvenini indirmiş ve onların takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) sözünü tutmalarını sağlamıştı. Zaten onlar buna lâyık ve ehil idiler. Allah, her şeyi hakkıyla bilmektedir.

Diyanet Vakfi
O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi, onların takvâ sözünü tutmalarını sağladı. Zaten onlar buna lâyık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir.

Celal Yıldırım
Hani o inkâra sapanlar kalblerinde Cahiliyye Devri'nin gurur ve taassubunu alevlendirdikleri zaman Allah, Peygamberi ve mü'minler üzerine güven, huzur ve kalb sükûneti indirdi de onlara takva sözünü gerekli kıldı. Zaten onlar bu söze daha lâyık ve ehil idiler. Allah her şeyi bilendir.

Suat Yıldırım
Kâfirlerin kalplerine taassubu, Cahiliye taassup ve tarafgirliğini yerleştirdikleri o sırada, Allah da Resûlüne ve müminlerin gönüllerine huzur ve güven duygusu verdi. Onlara takva kelimesini gerekli kıldı. Zaten onlar bu söze pek layık ve ehil idiler. Allah her şeyi hakkiyle bilir.

Ali Fikri Yavuz
Hani o kâfir olanlar, kalblerindeki taassuba= cahiliyyet gayretine sarıldıkları sıra; Allah, Rasûlünün ve müminlerin üzerine manevî huzuru indirmişti. Onlara takvâ kelimesini (şehadet ve tevhid sözünü) de ilham etmişti. Onlar da buna lâyık ve ehil idiler. Allah her şeyi kemal üzre bilendir.

İbni Kesir
O küfredenler kalblerinde hamiyyeti, cahiliyyet hamiyyetini ateşlendirdiklerinde Allah; sekinetini peygamberine ve mü'minlerin üzerine indirdi. Ve onları takva sözü üzerinde durdurdu. Onlar, buna daha layık ve ehil kimselerdi. Allah; her şeyi bilmekte olandır.

Abdulbaki Gölpınarlı
O sırada, kâfir olanların yüreklerinde coşup kabaran gayret ve kızgınlık, câhiliyet devrine âit bir gayret ve kızgınlıktı; derken Allah, Peygamberine ve inananlara sükûn ve huzur verdi ve onlara, çekinme sözünü gerekli kıldı ve bu, Tanrının birliğini bildiren söze de zâten onlar, daha lâyıktı ve o sözün ehliydi onlar ve Allah, her şeyi bilir.

Adem Uğur
O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi, onların takvâ sözünü tutmalarını sağladı. Zaten onlar buna lâyık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir.

Ali Bulaç
Hani o inkâr edenler, kendi kalplerinde, 'öfkeli soy koruyuculuğu'nu (hamiyeti), cahiliyenin 'öfkeli soy koruyuculuğunu' kılıp kışkırttıkları zaman, hemen Allah; elçisinin ve mü'minlerin üzerine '(kalbi teskin eden) güven ve yatışma duygusunu' indirdi ve onları "takva sözü" üzerinde 'kararlılıkla ayakta tuttu." Zaten onlar da, buna layık ve ehil idiler. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.

Bekir Sadak
Inkar edenler, gonullerindeki cahiliyye caginin asabiyet atesini ateslendirdiklerinde, Allah, peygamberine ve inananlara huzur indirdi; onlarin takva sozunu tutmalarini sagladi. Onlar, bu soze layik ve ehil kimselerdi. Allah her seyi bilmektedir.*

Fizilal-il Kuran
O zaman inkar edenler, kalplerine öfke ve gayretin cahiliyye çağının öfke ve gayretini koymuşlardı. Allah da elçisine ve mü'minlere huzur ve güveni indirdi; onları takva sözüne tutunmalarını sağladı. Onlar, bu söze layık ve ehil kimselerdi. Allah herşeyi bilmektedir.

Gültekin Onan
Hani o küfredenler, kendi kalplerinde, 'öfkeli soy koruyuculuğu'nu (hamiyeti), cahiliyenin 'öfkeli soy koruyuculuğunu' kılıp kışkırttıkları zaman, hemen Tanrı, elçisinin ve inançlıların üzerine 'güven ve yatışma duygusunu' indirdi ve onları 'takva sözü' üzerinde 'kararlılıkla ayakta tuttu'. Zaten onlar da, buna layık ve ehil idiler. Tanrı, her şeyi hakkıyla bilendir.

Muhammed Esed
Hakikati inkara şartlanmış olanlar kalplerinde küstahça bir büyüklük duygusu -cahiliyye ürünü bir duygu- taşırken Allah (da) Elçisi'ne ve müminlere iç huzuru (nimetini) ihsan etmiş ve onlara Allah'a karşı sorumluluk duygusu aşılamıştır; çünkü onlar bu (ilahi armağana) en çok layık olanlardı ve onu pekala hak etmişlerdi. Ve Allah her şeyi tam bilendir.

Şaban Piriş
Kafir olan kimselerin kalplerinde bir asabiyet meydana getirdi. Allah, Peygamberine ve müminlerin üzerine huzur indirdi ve onları “takva” sözüne bağlı tuttu. Onlar, zaten bunu gerçekleştirmişler ve ona sahip çıkmışlardı. Allah ise her şeyi bilmekteydi.

Tefhim-ul Kuran
Hani o küfretmekte olanlar, kendi kalpleri içinde, 'öfkeli soy koruyuculuğunu', (hamiyet), cahiliyenin 'öfkeli soy koruyuculuğunu' kılıp kışkırttıkları zaman, hemen Allah Rasulünün ve mü'minlerin üzerine '(kalbi teskin eden) güven ve yatışma duygusunu' indirdi ve onları «takva sözü» üzerinde kararlılıkla ayakta tuttu. Zaten onlar da, buna layık ve ehil idiler. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.

Ümit Şimşek
İnkâr edenler, cahiliyet taassubundan ibaret olan o hamiyeti kalplerine yerleştirdiklerinde, Allah da Peygamberine ve mü'minlere güven ve huzur indirdi ve takvâ sözüne tutunmalarını nasip etti ki, zaten onlar buna lâyık ve ehil kimselerdi. Allah ise herşeyi hakkıyla bilir.

Süleyman Ateş
O zaman inkâr edenler, kalblerine öfke ve gayreti, o câhiliyye (çağının) öfke ve gayretini koymuşlardı, Allâh da Elçisine ve mü'minlere huzûr ve güvenini indirdi; onları takvâ kelimesine (sebâta ve ahde vefâya) bağladı. Zeten onlar, buna lâyık ve ehil idiler. Allâh, her şeyi bilendir.

Yaşar Nuri Öztürk
İnkâr edenler, kalplerine öfkeli taassubu, o cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah ise huzur ve mutluluğunu resulünün, inananların üstüne indirmişti. Onları, takva kelimesine bağlı tutmuştu. Zaten onlar buna layık ve ehil idiler. Allah her şeyi çok iyi bilmektedir.

Edip Yüksel
İnkar edenler, gönüllerindeki öfke ve bağnazlığı, cahiliyye döneminin fanatizmini ateşlediklerinde, ALLAH elçisinin ve inananların üzerine huzurunu indirmiş ve onların erdemlilik sözünü tutmalarını sağlamıştı. Onlar buna tam yaraşan ve hakkeden kimselerdi. ALLAH herşeyi bilendir.