Fıkıh Köşesi
FERAİZ HUKUKU'NDA EVLATLIĞIN DURUMU
- Ayrıntılar
- Kategori: Fıkıh Köşesi
- Gösterim: 5201
Soru: "Benim öğrenmek istediğim mesele; evlat edinilen çocuğun, kendisini evlat edinen kimselerin mallarındaki hakları ile ilgilidir. İslam fıkhında evlatlık sözkonusu olmadığı gerekçesiyle, bir çocuğun bütün hakları elinden alınıyor. (..) Hadisenin özü şudur: Onbeş yıl önce; annesi ve babası ölen bir çocuk, resmen bir aileye evlatlık olarak veriliyor. Evlatlık olarak verildiği tarihte bu çocuk henüz dört-beş aylık bir bebek durumundadır. Bu çocuk evlatlık olduğunu dahi bilmeden büyüyor. (..) İki ay önce, bu evlatlığın baba bildigi kimse vefat ediyor. Geriye karısı ve evlatlık edindigi çocuk kalıyor. Ölen kimsenin, bir erkek, bir kız kardeşi halen hayattadır. (..) Bu durumda terikenin üzerindeki haklar nelerdir ve nasıl hareket edilmelidir? Evlatlığının ölen kimsenin mirasında, şer'an herhangi bir hakkı var mıdır? diyorsunuz.
CEVAP: Önce bir hususa işaret edelim. Kur'an-ı Kerim'de; miras payları açıklandıktan sonra: "-Bunlar Allah'dan birer farizadır" hükmü beyan buyurulmuştur. Fariza: Allahu Teala (cc)'nın farz kıldığı hak, ayırdığı hisse manasınadır. Çoğulu feraizdir. (1) Peygamberimiz Efendimiz'in (sav): "-Kur'an-ı Kerim'i ve feraiz ilmini öğrenin, insanlara öğretin" (2) emrini verdiği malumdur. Feraiz ilminin hedefi; Allah-ü Teala (cc)'nın tayin ve tesbit etmiş olduğu hakları, hak sahiplerine teslim etmekten ibarettir. Bu kısa izahtan sonra "Terikenin üzerindeki haklar nelerdir ve nasıl hareket edilmelidir?" sualine cevap vermeye gayret edelim. Kur'an-ı Kerim'de; feraiz ile ilgili hükümler beyan edilirken: "(Bu hükümler ölenin) edeceği vasiyetin yerine getirilmesinden veya borcunun ödenmesinden sonradır" buyurulmuştur. Hanefi fukahası: "-Ölenin bıraktığı maldan; önce techiz ve tekfini için pay ayrılır. Bu hususta israfa kaçılmadığı gibi, cimrilik de yapılmaz. Sünnete uygun şekilde defin işlemi gerçekleştirilir. Daha sonra ölünün hayatta iken yapmış olduğu borçları var ise bunlar ödenir. Bu borçlar Allahu Teala (cc)'nın emri olan zekat, keffaret, oruç fidyesi ve nezr (adak) olabileceği gibi, diğer insanlardan alınmış borçlar da olabilir. Borç ödeme hususunda da önce insanlara olan borçları dikkate alınır. Borçların ödenmesinden sonra; ölenin vasiyeti mevcut ise, terikenin üçte birini aşmayacak şekilde yerine getirilir. Bütün bunlardan sonra kalan mal; varislere, sehimleri dikkate alınarak taksim olunur" (3) hükmünde ittifak etmiştir. Bilindiği gibi kat'i nasslarla hakları takdir edilen kimselere "Ashab-ı Feraiz" denilir. Ashab-ı feraize dahil olan karısının hissesi; çocugu olmadığı için, dörtte birdir. Bu kat'i nass ile takdir olunan (furuz-u mukaddere) sabit hisselerdendir. Kıyamete kadar hiç kimse değiştiremez. Resul-i Ekrem (sav)'in: "-Ashab-ı feraizin haklarını veriniz. Geriye kalan mal ise, asabeden en yakın olan kişilere aittir" (4) buyurduğu sabittir. Evlatlık meselesine gelince: İslam dini; cahiliye döneminde geçerli olan," evlatlık" müessesesini iptal etmiştir. Hz. Saad b. Vakkas'dan (ra) rivayet edilen bir hadis-i şerif'te Resul-i Ekrem (sav)'in "Bir çocuğu, babasından başkasına isnad eden kimseyi lanetlendigi" malumdur. Diğer bir hadis-i şerif'te: "-Her kim, başka bir kimseye (babası olmadığını bile bile) neseb iddia ederse, o kimseye cennet haram olur" buyurulmuştur. (5) Fakr-u zaruret halinde olan bir yetime veya öksüze; nesebini tahrif etmeden (evlatlık edinmeden), sahip çıkan mü'minler, büyük bir hayır işlemiş olurlar. Hatta vefatı halinde; malının üçte birinin, sahip çıktığı öksüze veya yetime verilmesini vasiyet edebilirler. (6) Zira yetimleri ve öksüzleri koruyan, onların ihtiyaçlarını karşılayan kimseler, ahirette Resul-i Ekrem'e (sav) komşu olacaklardır. Bu büyük bir nimettir.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Öldükten sonra geriye miras bırakan kimseye "Muris" denilir. Bahsettiğiniz "Şer'an zengin olan" murisin malının dörtte biri; çocuğu olmadığı için, "Ashab-ı Feraiz" durumunda olan karısına aittir. Eğer vasiyet etmiş ise (malının üçte birini geçmemek şartı ile) varis durumunda olmayan ve halk arasında "Evlatlık" olarak nitelendirilen yetime verilmelidir. Murisin hayatta olan kardeşlerinin; velev ki vasiyeti sözkonusu olmasa bile, bunu yapmaları müstehaptır. Geriye kalan mal, diğer hak sahiplerine teslim edilir. Meselenin özü budur. Allahu Teala (cc) cümlemizi "zerre miktarı iyiliğin de, zerre miktarı kötülüğün de hesabının soracağını" haber verdigi güne, ihlasla hazırlanan muttaki kullarından eylesin. Birbirimize dua edelim.
(1) El Meydani- El Lübab fi Şerhi'l Kitap- Beyrut: 1400 C: 4 Sh: 186.
(2) İmam-ı Serahsi- El Mebsut- Beyrut: ty C: 29 Sh: 136, Ayrıca Sünen-i Tirmizi- İst: 1401 C: 4 Sh: 413 K. Feraiz: 2 Hadis No: 2091.
(3) İmam-ı Mavsili- El İhtiyar fi Ta'lili'l Muhtar- İst: 1980 C: 5 Sh: 85, Ayrıca Şeyh Nizamüddin ve Heyet- Feteva-ı Hindiyye- Beyrut: 1400 C: 6 Sh: 447,
(4) Sahih-i Buhari- İst: 1401 C: 8 Sh: 5 K. Feraiz.
(5) Geniş bilgi için; M.Ali Sabuni- Ahkam Tefsiri- İst: 1984 C: 2 Sh: 239- 252.
(6) İbn-i Hümam- Fethu'l Kadir- Beyrut: 1318 C: 8 Sh:419, Ayrıca Molla Hüsrev- Düreri'l Hükkam-İst: 1307C: 2 Sh: 427