49- O vakit
münafıklar ve kalblerinde hastalık bulunanlar,
henüz iman ile mutmain olmayıp, kalblerinde bir çeşit şüphe veya
tereddüt kalmış olanlar da diyorlardı ki, şunları dinleri mağrur etti,
yani müminleri dinleri aldattı, mağrur etti de takat getiremeyecekleri
bir işe giriştiler. Üçyüz küsur fakir fukara kalktılar da bin kişilik
güçlü bir düşmana karşı çıktılar. Bir taraftan Medine'deki münafıklar,
diğer taraftan Kureyş askerleri içinde bulunan birtakım şüpheci
müşrikler işte böyle diyorlardı. Medine münafıkları içinden Muattib b.
Kuşeyr'den başka Bedir'e katılan kimse olmamıştı. Mekke'li müşrikler
arasında bazı gizli müslümanlar vardı. Fakat henüz kalblerindeki
imanları kuvvet bulmamış ve böyle bir şüphe ve tereddütten dolayı
hicret etmemiş olan birtakım kimseler bulunuyordu. Bunlar müşriklerle
beraber sürüklenip gelmişlerdi. Gönüllerinde "şayet müslüman askeri
çoksa belki o tarafa geçeriz, azsa kavmimizle beraber döner geliriz."
gibi bir takım gizli niyetler taşıyorlardı. Sonra Bedir'de
müslümanların sayıca çok az olduklarını görünce, "O!... Bunları dinleri
aldatmış." diyerek müşrikler safında kalmaya karar vermişlerdi. Ve
halbuki her kim Allah'a dayanır, Allah için vazifesini yaparsa,
Muhakkak ki, Allah güçlüdür ve hikmet sahibidir. Şu halde O'nun izzeti,
gücü, kuvveti, şanı ve şerefi, kendisine güvenip dayananı zelil ve
perişan etmez. O'nun hikmeti de dostlarına rahmet ve sevap,
düşmanlarına da zillet ve ikap ettirir. Mümin ölse bile Rahmân olan
Allah'ın rahmetine kavuşur, ebedi hayata ve necata erer. Kâfir ise
zelîl ve perişan olarak hüsrana uğrar. Ve nitekim imanlarında tereddüt
gösterip, Allah'a değil de sayıca çoğunluk olan tarafa güvenenler ve
küffar ile beraber olanlar Bedir'de kâfirler safında öldüler ki: Kays
b. Velid b. Muğire, Ebu kays b. Fakih b. Muğire, Haris b. Zem'a
İbnil-Esved, Ali b. Ümeyye ve As ibni'l-Münebbih ibni'l-Haccac
bunlardan idi, diye rivayet olunmuştur.