8-ENFAL SURESİ
45- Size savaş açmış bir cemaate çattığınız zaman (yani kâfir olduğu bilinen veya ne olduğu bilinmeyen herhangi bir cemaatle harp vaziyetinde karşı karşıya geldiğiniz vakit), gerek toplu halde, gerek teke tek olsun, ister sayıca sizden çok, ister az olsunlar, siz hemen sebat edin, geri çekilmek veya başka bir geri çizgide yeniden mevzilenmek durumu dışında, sakın yüz çevirmeyin ve Allah'ı çokça zikredin. (Savaşırken O'nun yardımına sığınarak ve ihsan edeceği zaferi gözeterek kalbinizle ve dilinizle O'nu çok çok anın ki, Allah'ın zikri ile moral ve kuvvet kazanasınız). Muradınız olan nusret ve sevaba erebilesiniz. Yoksa galip bile gelseniz sevaba eremezsiniz. "Bütün işler eninde sonunda Allah'a irca olunacak" olduğundan dolayı hiçbir şey, savaş dahi, insanoğlunu Allah'ı anmaktan alıkoymamalıdır. Kul, özellikle bela ve musibet zamanlarında, ümitsizliğe düşmeyip Allah'a iltica etmeli ve her ne hâl içinde olursa olsun Allah'ın lütfuna güvenerek, kalbini kötü duygulardan arındırmaya çalışmalı ve bütün varlığıyla Allah'a yönelmelidir. Gerçek kurtuluş buna bağlıdır. Bunun için sebat gösteriniz ve Allah'ı zikrediniz.
46- Ayrıca Allah'a ve Resulü'ne itaat eyleyiniz, ve aranızda niza etmeyiniz ki, feşele düşersiniz, yani, zayıf, tembel, çekingen ve korkak olursunuz, salaklaşır, yılgınlaşırsınız ve rüzgârınız kesilir, havanız söner, ağırlığınız kaybolur, devletiniz elden gider. Ve sabırlı olunuz. Zira Allah, kesinlikle sabredenlerle beraberdir. Beraber olduğu için de sabredenlere zafer ihsan eder.
47- Ve o mağrurlar gibi olmayın ki, diyarlarından çalım satarak, kibirli ve gururlu bir şekilde halka gösteriş yaparak çıktılar. Ve onlar Allah yolundan menediyorlardı. Allah yoluna engeller koymaya çalışıyorlardı, İslâm'a ve imana girmek isteyenlere engel oldukları gibi, müminlerin Kâbe'yi ziyaret ve tavaf etmelerine de engel oluyorlardı. Halbuki Allah, onların bütün amellerini muhittir. Her ne yapmışlarsa, yapıyorlarsa hepsini ilmiyle ve kudretiyle kuşatmıştır. O'nun hükmünün, O'nun takdirinin dışına çıkamazlar. Ruveys rivayetine göre okunur. Yani "Sizin hepinizin amellerinizi muhittir." Hiç birinizin iyi veya kötü hiçbir işi, hiçbir ameli yoktur ki, O'na ulaşmasın, O'nda son bulmasın, O'nun ilmi, O'nun hükmü ve hakimiyeti çerçevesine girmiş olmasın. Sonuç itibariyle ahiret sevabı veya ikabı ile taltif veya cezalandırılmasın. Böylece her yaptığınız veya yapacağınızla Allah Teâlâ'nın kuşatması altında bulunduğunuz halde nasıl olur da bunu düşünmeden çalım atmaya, böbürlenip şımarmaya, riya ve gösterişe kapılarak halka caka yapmaya ve haddinizi aşmaya kalkarsınız?
Nitekim Müşrikler Mekke'den böyle çıkmışlardı. Cuhfe'ye vardıkları zaman Ebu Süfyan'ın gönderdiği adam geldi, "Geri dönünüz, kervan tehlikede değil, selamette." dedi. Bu haber üzerine Ebu Cehil, "Hayır, vallahi ta Bedir'e kadar varıp şaraplar içmeyince, çengilerle cariyelerle saz çalıp eğlenmeyince ve oradaki Araplara ziyafetler çekip yemekler yedirmeyince, kesinlikle dönmeyeceğiz." dedi. Gerçekten de ta Bedir'e kadar geldiler. Ancak yedikleri kılıç darbeleri, içtikleri de ölüm şerbeti oldu. Sazları feryad u figan, kucakladıkları da azab ve hüsran oldu.
İşte o şımarıklığın, o kibir ve gururun, o riya ve gösterişin akıbetine misal olmak üzere:
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |