25- Ve bir
de o fitneden korkunuz ki, kesinlikle içinizden
yalnızca zulmedenlere isabet etmez. Yalnızca işi yerinden oynatanlara
mahsus bir musibet olmakla kalmaz, aksine genelleşir de hepinizi içine
alır. Bazı günahlar vardır ki, zararı umuma şamil olur. O günahın sebep
olacağı fitne ve karışıklık, getireceği sıkıntı ve bela, yalnızca o
günahı işleyenleri ve işi yerinden oynatanları yere sermekle kalmaz, o
zalimlerle birlikte o işe bulaşmamış, o günahı işlememiş olanlara da
isabet eder, birçok suçsuzları da gelir bulur. Kurunun yanında yaşı da
yakar. Mesela; yasakların duyurulmasında, iyiliği emir ile kötülükten
menetme gibi konularda yağcılık yapmak, akide ve inanç ile cihad
konusunda tembellik ve gevşeklik göstermek bu çeşit günahlardandır. Bir
hadisi şerifte de ifade buyurulduğu üzere: Bir geminin dibini delmeye
uğraşan bir kişinin fiili, öyle bir boğulma olayı meydana getirir ki,
bu fitne o geminin içinde bulunanlardan yalnızca onu delenleri ve
onlara yardım edenleri değil, hiç haberi olmayanlara varıncaya kadar
hepsine isabet edecek şekilde bir musibet halinde ortaya çıkar. Belki
bu işten hiç haberdar olmayanlar, daha hazırlıksız yakalanacaklarından
dolayı daha zararlı çıkarlar. Bundan dolayı böyle umumi fitnelere
meydan vermemek için, işin başından itibaren iyi korunmak, muhtemel
gelişmelere karşı önceden tedbirli olmak, ictimai hadislerde kontrolü
elde tutmak o gemide bulunanların hepsine farz-ı kifaye olan bir
görevdir. İçlerinden bir kısmı bu görevi yerine getirdiği zaman, hepsi
kurtulur, hiçbirisi aldırmayıp gemi delindiği zaman ise hepsi musibete
uğrar. Fakat dikkat edilmek lazımgelir ki, gemiyi delene mani olalım
derken, bütün gemidekileri harekete geçirmek ve karışıklık çıkarıp,
geminin dengesini bozarak, onun devrilmesine meydan vermemek de
gerekir. Evvela farz-ı kifayenin ifasını yüklenen görevliler bu görevi
farz-ı ayn gibi icra edecekler. Mesela geminin kaptanı ve tayfaları
gibi ki, "İyiliği emretmek ve kötülüğü önlemekle görevli yönetici
kadro" yani, idarenin başında olan "ümmet", görevini tam yapacaktır.
(Böyle bir yönetim kadrosu yoksa veya var da görevini tam olarak
yapmıyorsa farz ihmal ediliyor demektir.) İkincisi, herkesin kendi
kendini toplumsal görevlerini yapıp yapmamaktan hesaba çekmesidir.
Üçüncüsü, umumî gelişmelerin ve gidişatın akışından gaflet etmemek,
gidişatı dikkatle izlemek ve gelişmelerin seyrine zamanında müdahale
ederek, olaylara yön vermek ve hiçbir zaman kontroldan çıkmasına izin
vermemek lazım gelir. Nizam ve intizam ile iyi niyet ve hüsn-i ahlâk
ile bu murakabeyi sürdürmek lazımdır. Bu ise her müminin kendi nefsinde
Allah ve Resulü için itaat ve icabeti gerektirir. Ayrıca fitne meydana
gelmemesi için kendine ve sorumlu olduğu cemaatına özen göstermesi ve
gafletten sakınması yükümlülüğünü getirir. Bundan anlaşıldığına göre,
umumî fitne yalnızca cürmü işleyen zalimlerin cezası değil, aynı
zamanda ona meydan veren gafillerin de cezasıdır. Son nefese kadar
çalışıp da fitneye engel olamayanlara gelince; "Rabbinize karşı bir
mazeret olmak üzere" (A'raf 7/164) gereğince Allah katında mazur
olurlar. Mamafih o zalim ve gafillerin içinde bulunup onlara yakınlık
gösterdiklerinden ve komşuluk ettiklerinden dolayı dünya hayatında o
musibet çerçevesinin dışında kalmamaları da ihtimal dahilindedir.
Ahiret hayatında ecir alırlarsa da dünyada sıkıntı çekerler ve bunların
çektikleri sıkıntı, o sıkıntıya sebep olan zalimlerin daha şiddetli
azap görmelerini icap ettirir. Bunun için fitne ve sıkıntı zalimlerden
başkasına isabet etmez sanmayınız ve ondan korununuz. Ve şunu iyi
biliniz ki, Allah azabı çetin olandır. O'nun cezasının şiddetinden
dolayıdır ki, yalnızca zalimlere mahsus ve münhasır olmakla kalmaz,
onların çevresinde bulunan yakınlarını da kaplar.