53-Zira
böyle bir fitne ile, yani kovmaya ve hakarete layık sanılan fakirleri
ve zayıfları iman ve ihlas ile memnun ve ikram etmek gibi bir imtihan
iledir ki onların bir kısmını diğer kısmıyla imtihan ettik. Şunları mı
Allah aramızdan lutuf ve nimetine layık gördü? desinler diye fitneye
düşürdük, birbirleriyle denedik. Nefislerine, mevki ve zenginliklerine
mağrur olarak diğerlerinin ve özellikle düşkün fakir ve zayıflar
kısmını hakir görenleri, bir gün gelir Allah onlarla sınar, kendilerine
vermediğini onlara verir, karşılarına çıkarır, gururlarını kırar. O
zaman onlar o nimetlerin esası bir ilâhî ihsandan ibaret olduğunu,
Allah Teâlâ'nın dilediğine dilediğini vermekte olduğunu anlıyarak
kulluk aczlerini idrak eder ve Hakk'a nefislerini teslim edip tevbekâr
olurlarsa, bu imtihanda kazanmış olurlar. Fakat kibir ve gururlarını
yenecek yerde büsbütün azıtır ve servetlerimiz veya asaletlerimiz veya
zekalarımız, ilimlerimiz, sosyâl mevkilerimizle bizler dururken Allah
böyle düşkün, züğürt, bayağı kimseleri mi bizim önümüze düşürecek veya
karşımıza çıkaracak? Böyle şey olmaz diye fazilet ehlinin faziletini
inkâr etmeye ve Allah'ın takdirine karışmaya kalkıştılar mı, bu artık
onların imtihanda kaybettikleri, zamanın değişmesinin en derin
uçurumlarına yuvarlanmaya başladıkları gündür. Ve işte Allah o
gururluları, zalimleri bu sonuca getirmek için böyle bir fitne ve
imtihana düşürmüştür. Temsili gösteriyor ki bu imtihanın çeşitli
şekilleri bulunmakla beraber başı ve en önemlisi maddeyle
gururlananların küfür ve günahkârlığına, sakınmasızlığına karşılık
fakirlere ve zayıflara Allah'a iman ve ihlas nimetinin lutfedilmesidir.
Ve bu âyet bunu açıklamakla "sakın kovma... yoksa zalimlerden olursun"
yasağının sır ve hikmetine işaret etmiştir.
Acaba
Allah şükreden kullarını onlardan ve herkesten daha iyi biliyor değil
midir? Ki bu gururlu nankörler, o samimi korunanlara Allah'ın nimet
vermesini uzak görüyor ve onların kovulmalarını istiyorlar? Şu halde
sakın onları kovma!