Mealden Tefsirden
din öğrenilmez -1
Tefsir ne demektir? CEVAP Tefsir, kelam-ı ilahiden murad-ı ilahiyi anlamak demektir. Tefsir için gereken
15 ana ilimden birisi (Kalb ilmi)dir. Allahü
teâlânın rasih ilimli âlimlere vasıtasız olarak ihsan ettiği bu kalb
ilmine Mevhibe
de denir. Bir kimse diğer 14 ilmi bilse, mevhibeye
sahip olmazsa tefsiri muteber olmaz. Yaptığı tefsir kendi görüşü olduğundan
Cehennemde azaba düçar olur. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki: (Kur'anı kendi aklı ile, kendi düşüncesi ve bilgisi
ile mana çıkaran kâfirdir!) [Mek. Rabbani] Yani kendiliğinden verdiği mana doğru olsa bile meşru yoldan çıkarmadığı için hata olur. Verdiği mana yanlış ise imanı gider. Kur'an-ı kerim, hiçbir
dile, hatta Arapçaya bile tercüme edilemez.
Her hangi bir şiirin kendi diline bile tam olarak tercümesine imkan
yoktur. Hadis-i şeriflerde de durum aynıdır. Hadis kitaplarından hadis
nakletmek için hadis âlimlerinden icazet almak gerekir. (Berika c.1) Hadis-i şerifleri ve
âyet-i kerimeleri, hadis kitaplarından ve Kur'an-ı kerimden değil, hakiki
İslam âlimlerinin kitaplarından nakletmelidir. Mesela, (İhya’daki hadis-i şerifte) veya (Mektubattaki âyet-i kerimede buyuruluyor
ki...) diyerek nakletmek gerekir. Peygamber efendimiz
bir gün, bir âyetin manasını Hz. Ebu Bekire
anlatırken, orada bulunan Hz. Ömer, yapılan izahtan hiçbir şey anlamamıştır.
Halbuki hadis-i şerifte (Eğer
benden sonra Peygamber gelseydi, Ömer peygamber olurdu) buyuruldu.
Böyle yüksek olduğu ve arabiyi çok iyi bildiği
halde, Hz. Ömer Kur'an-ı kerimi değil, tefsirini bile anlayamadı. Kur'an-ı
kerimin manasını yalnız Muhammed aleyhisselam anlamış ve hadis-i şerifleri
ile bildirmiştir. Hadis-i şerifler Kur'an-ı kerimi, mezhep imamları
hadis-i şerifleri, İslam âlimleri de mezhep imamlarının sözlerini açıklamışlardır.
Kur'an-ı kerimde, namazların kaç rekat olduğu, bayram ve cenaze namazlarının
nasıl kılınacağı, zekat nisabı, orucun ve haccın farzları ile hukuk
bilgileri açıkça bildirilmemiştir. Fıkıh bilgilerini,
İslam âlimleri, âyet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden çıkarmışlardır.
Bu bilgiler ancak fıkıh kitaplarından öğrenilir. Fıkıh kitapları varken,
din bilgilerini tefsirlerden öğrenmeye kalkışmak nafile ibadet olur.
Farz-ı ayn olan fıkıh kitaplarını okumayı bırakıp, nafile olan tefsir
okumak caiz değildir. Zaten müctehid olmayanların, tefsirden fıkıh bilgisi
öğrenmesi imkansızdır. Cehenneme gidecekleri bildirilen yetmişiki
fırkanın âlimleri, tefsirlerden yanlış mana çıkardıkları için sapıtmışlardır.
Âlimler sapıtınca, âlim olmayanların tefsir, okuması felaket olur. (Hadika) Türkiye’de Kur'an tercümesi modası, Misak adında bir Ermeni tarafından başlatılmıştır. Gençlerin önüne Kur'an tercümelerini sürerek, "Öz Türkçe Kur'an okuyunuz, yabancı dil olan Arapça Kur'anı okumayınız!" demesi bu millete ihanetten başka bir şey değildir. Kur’an-ı kerim Tercümeleri
Sempozyumu’nda 1500’den fazla
Kur'an-ı kerim tercümesi incelenmiş birbirini tutmayan hükümler görülmüştür.
Bunun hakiki sebebi, naklin esas alınmayışıdır. Kur'an-ı kerimin hakiki
manasını öğrenmek isteyen bir kimse, din âlimlerinin kelam, fıkıh ve
ahlak kitaplarını okumalıdır. Hangi tefsir zararlıdır?
Dinimizi, asıl kaynağından
öğrenmek için hangi meali ve tefsiri okumalıyız? CEVAP Kur'an-ı kerimin manasını
yalnız Muhammed aleyhisselam anlamış ve hadis-i şerifleri ile bildirmiştir.
Kur'an-ı kerimi tefsir eden Odur. Doğru tefsir kitabı da, Onun hadis-i
şerifleridir. Din âlimlerimiz, bu hadis-i şerifleri toplayıp, tefsir
yazmışlardır. Âyet-i kerimeler kısa ve tam tercüme edilemediği için,
İslam âlimleri, tercüme değil, uzun tefsir ve tevillerini bildirmişlerdir.
Resulullahın bildirdiği manalara Tefsir
denir. Tefsir, ancak Fahr-i âlemin mübarek lisanından,
Sahabe-i kirama ve onlardan Tâbiine ve Tebe-i
tâbiine ve böylece sağlam, kıymetli insanların söylemesi ile, fıkıh
ve kelam âlimlerine gelen haberlerdir. Bundan başka olan bilgilere tefsir
denmez. Müfessir kime denir? CEVAP Müfessir, tefsir kitabı
yazan demek değildir. Müfessir,
kelam-ı ilahiden, murad-ı ilahiyi anlayan derin âlim demektir. Beydavi tefsiri bunların en kıymetlilerindendir.
Bu tefsir kitaplarını da anlayabilmek için, yirmi ana ilmi, iyi öğrenmek
gerekir. Ana ilimlerden biri, tefsir ilmidir. Bu yirmi ana ilmin kolları, seksen ilimdir. Bu ilimlerin
hangileri olduğu Mevduatül ulümde yazılıdır. 1986’da İstanbul’da
yapılan Kur'an Tercümeleri Sempozyumunda 1500’den
fazla tercüme incelendiğinde, birbirini tutmayan hükümler görüldü. Herkes
anlayışına göre tefsir ettiği için, karşımıza bir korkunç, dehşetli
ve vahim manzara çıkmıştır. Halbuki nakle dayanılsaydı böyle olmazdı.
Türkiye’de ilk defa Kur'an tercüme işini, Cihan Kitabevi
sahibi Misak isimli bir Ermeni başlatmıştır. Maksat dinimizi bozmaktır. Bu oyuna gelinmemeli!.. Diplomaya güvenenler
Diplomaya güvenerek,
tefsir ilmine dalmaya kalkışan, aldanır, helak olur. Yüzme bilmeyen
birinin diplomasına güvenerek denize açılması gibi, cahilce, ahmakça
iş olur. Tefsir ilmini bilmeyenin
hadis ve tefsir okumaya kalkışması, mide hastasının, kuvvetlenmek için,
baklava, börek yemesine benzer. Halbuki, bu hastanın, önce perhiz yapması,
sonra, kuvvetli yemesi gerekir. İşte bizim gibi, ana ilimleri okumayan,
din öğrenmek için, Kur'an tercümesi, tefsir, hadis okumaya kalkışırsa,
bunları kavrayamaz. Yanlış anlayarak, dinimizi, imanımızı da kaybederiz. Ana yuvasından almış
olduğu imanını kaybeden birkaç ilerici (!) kimsenin küfrüne sebep olan,
zihinlerindeki şüphenin nasıl meydana geldiği sorulunca tefsir okudukları
için böyle olduklarını bildirmişlerdir. Meşhur tefsirler bile, ehlinden
başkasına zararlı oluyor. Tefsir ilimlerini bilmeden tefsir okumaya
kalkışan, imanını kaybedebileceği için Mazhar-ı
Can-ı Canan hazretleri, tefsir yazmak isteyen halifesine
engel olmuştur. (Makamat) Türkçe tefsirlerin, en kıymetli sanılanlarında bile, şahsi düşünceler vardır. Okuyana zararı, faydasından çoktur. Hele islam düşmanlarının, bid'at sahiplerinin, Kur'an-ı kerimin manasını bozmak için yaptıkları tefsir ve tercüme kitapları, birer zehirdir. Bunları okuyan genç zihinlerde, bir takım şüpheler, itirazlar hasıl oluyor. Zaten, bizim gibilerin, İslamiyet’i öğrenmek için, tefsir ve hadis-i şerif okuması uygun değildir. Çünkü Kur'an-ı kerimi ve hadis-i şerifi yanlış anlamak veya şüphe etmek imanı giderir. Yalnız Arabi bilmekle, tefsir ve hadis anlaşılmaz. Her arabi bileni, din âlimi sanan aldanır. Beyrutta ana dili Arabi olan çok papaz var. Fakat, hiçbiri İslamiyet’i bilmez. Kur'an-ı kerimi kim anlar?
Kur’an-ı
kerimi herkes anlayabilir mi? CEVAP İmam-ı
Gazali hazretleri buyuruyor ki: (Üç kimse, Kur'an-ı
kerimin manasını anlayamaz: 1- Arabiyi
ve tefsir ilmini iyi bilmeyen. 2- Büyük
günaha devam eden fasık. 3- Bid'at
sahibi [Eh-i sünnet itikadında olmayan]. Görülüyor ki, Ehl-i
sünnet olmayan, Arabiyi çok iyi bilse de,
Kur'an-ı kerimi doğru anlayamaz. Yanlış anladıklarını yazarak, Ehl-i
sünnet âlimlerinin kitaplarından nakletmeyip kendi görüşünü din diye
ortaya koyan herkesi felakete sürükler. Hadika’daki (Ümmetim, kötü
din adamlarından çok zarar görecek) hadis-i şerifi, böyle mezhepsizlerin
zuhur edeceğini haber vermektedir. Tefsir, akla değil,
nakle dayanır. Âlimlerinin, Peygamberimizden ve Eshab-ı kiramdan alarak
yaptıkları tefsirlere aykırı tefsir yazan, küfre düşer. Hadis-i şerifte,
(Kur'an-ı kerimi kendi görüşüne göre tefsir
eden kâfir olur) buyuruldu. (Mek.Rabbani
m.234) Mezhepsizler, bu inceliği
anlayamadıkları için, (Herkes Kur'an okumalı, dinini bundan kendi anlamalı,
mezhep kitaplarını okumamalı) diyerek, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarının
okunmasını yasak ediyorlar. Hadis-i şerifte, (Kur'an-ı kerimi, kendi görüşü ile açıklayan, doğru olsa dahi, mutlaka
hata etmiştir) buyuruldu. (Nesai) Tefsir, murad-i ilahiyi
anlamak demektir. Kendiliğinden verdiği mana doğru olsa bile, meşru
yoldan çıkarmadığı için, hata olur. Verdiği mana yanlış ise, kâfir olur.
(Berika) Tefsirler ve diyanet
Meallerde hata olur
mu? CEVAP Prof. Dr. M.Sait Yazıcıoğlu, Diyanet İşleri Başkanı iken, 8 Ocak 1989
gün ve 01/924/008 sayılı açıklamasında (Sadece Başkanlığımızca yayınlanmış
olan Kur'an-ı kerim mealinde değil diğer meallerde de, bazı hatalar
bulunmaktadır) demişti. Diyanetin hazırladığı
(Kur'an-ı kerim ve Türkçe Anlamı) isimli
tercümenin önsüzünde deniyor ki: Kur'an-ı kerim, Türkçeye değil, hiçbir dile hakkıyla çevrilemez. Kur'an-ı
kerimde muhtelif manalara gelen lafızlar vardır. Böyle bir lafzı tercüme
etmek, çeşitli manalarını bire indirmek olur ki, verilen tek mananın
murad-ı ilahi olduğu bilinemez. Dinde reformcuların, (Allah’ın muradı şudur) demeleri cehaletlerini gösterir. Eğer murad-ı ilahi tek olarak anlaşılsaydı, birbirinden farklı mezhepler meydana gelmezdi. Farz Allah’ın emridir. Her çağa göre yazılacak tefsirde abdestin farzları kaç olarak bildirilecektir? Bir hak mezhebe göre açıklansa yenilik olmaz. Farklı açıklansa dini değiştirmek olur. Böyle, içinde şahsi düşünce bulunan tefsirler okunmaz. Kur'an-ı kerim hiçbir
dile, hatta Arapça’ya bile tercüme edilemez. Herhangi bir şiirin bile,
tam tercümesine imkan yoktur. Ancak izah edilebilir. Kur'an-ı kerimin
manası tercümeden anlaşılmaz. Bir âyetin manasını anlamak demek, Allahü
teâlânın, bu âyette ne demek istediğini anlamak demektir. Bu âyetin
herhangi bir tercümesini okuyan, murad-ı ilahiyi öğrenemez. Tercüme
edenin, bilgi derecesine göre anlamış olduğunu öğrenir. Hangi tercüme olursa
olsun, hiçbir Kur'an tercümesinden din öğrenilemez. Dinini öğrenmesi
için bir kimsenin eline, en uygun tercümeyi vermek, okyanus ortasında
bulunan insana bir tahta parçası vermekten daha kötüdür. Çünkü bu tahta
parçası ile insan sahile çıkamayacağı için ölür, imanlı ise Cennete
gider. Fakat tercüme ile din öğrenmeye kalkışan, imanını kaybedip Cehenneme
düşebilir. Gizli sırlar
Kur’an-ı
kerimi büyük âlimlerin bile anlayamayacağı derecede ince bilgiler var
mıdır? CEVAP Muhammed
Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki: (Üstünlüklerin hepsi
Peygamberlik kaynağından alınmıştır. Fakat herkesin bu kaynaktan istifadesi,
kabiliyetine göredir. Resulullah efendimiz, herkese istidadına göre,
(Kur'an-ı kerimin manevi sırlarını açıklardı. [(Buhari)deki]
hadis-i şerifte, (Herkese aklına,
anlayışına göre söyleyin, [dinin hükmünü] inkâr ettirecek şekilde söylemeyin ki, Allah’ı ve Resulünü yalanlamasınlar)
buyuruldu. Bir gün Peygamber efendimiz, Hz. Ebu Bekire, Kur'an-ı kerimin ince marifetlerini onun seviyesine
göre anlatıyordu. Yanlarına Hz. Ömer gelince, konuşma üslubunu ve bildirdiği
sırları onun da anlayacağı şekilde değiştirdi. Sonra Hz. Osman ve daha
sonra da Hz. Ali geldi. Konuşmasını hepsinin anlayacağı şekilde değiştirdi.
Her defasında değişik şekilde anlatması, oraya gelen zatların yaratılış
ve istidatlarının farklı oluşlarındandı.) [Mekt. Masumiyye 59] Hadis-i şeriflerde,
(Benden sonra peygamber gelseydi, Ömer peygamber
olurdu), (Osman’ın şefaati ile, Cehennemlik yetmiş
bin kişi, sorgusuz Cennete girecek) ve (Ben
ilmin şehriyim, Ali de kapısıdır) buyuruldu. Her üçü de bu derece
üstün olduğu ve Arabi’yi çok iyi bildiği halde, Kur'an-ı kerimi değil,
tefsirini bile anlayamadılar. Çünkü Resulullah, herkesin seviyesine
göre konuşurdu. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Biz peygamberler, herkese, seviyesine göre muamele
etmek ve anlayışına göre konuşmakla emrolunduk.)
[İ. Gazali] (Aklın alamayacağı şeyi söylemek, fitneye sebep olabilir.)
[İbni Asakir] Kendi görüşüne göre tefsir
Bir kimse, bir âyet-i
kerimeyi tefsir ederken, açıklarken, daha önceki müfessirlerden işitilmeyen
şekilde, yalnız kendi görüşüne, kendi aklına göre açıklama yaparsa kâfir
olur. İşte bu sebepten dolayı, peygamberler hariç, insanların en üstünü
olmasına rağmen, Hz. Ebu Bekr-i Sıddık,
(Kur'an-ı kerimi kendi reyimle,
kendi görüşümle tefsire kalkarsam, beni hangi yer taşır, hangi gök gölgeler?)
buyurmuştur. (Şir’a) Bizim gibilerin, tefsirden
din öğrenmesi mümkün değildir. Tefsirden abdestin farzını bile öğrenmemiz
mümkün değilken, itikadi konuları öğrenmemiz
nasıl mümkün olur? İslam âlimleri yıllarca çalışarak, Kur'an-ı kerimden
çıkardıkları hükümleri, kitaplara yazmışlardır. Bir müslüman, hangi
mezhepte ise, mezhebine ait kitapları okur, dinini öğrenir. Zaten her
müslümanın, bir ilmihal kitabı okumakla, dinine ait lüzumlu bütün bilgileri
öğrenmesi mümkündür. Tıp kitabı okuyarak hastalıklara teşhis koymak,
tedavi ve ameliyatlara girişmek milyonda bir ihtimal de olsa belki mümkün
olabilir, fakat Kur'andan din öğrenmek mümkün olmaz. Her işi ehlinden
öğrenmek gerekir. Fıkıh kitaplarını "Tabu" olarak gösterenler,
"Dini Kur'andan, tefsirden öğrenin" diyenler, eğer cahil değilseler,
din anarşisi meydana çıkarmak için çalışan hain ve sapık kimselerdir.
Tefsirler ve fıkhın önemi
İbni
Abidin hazretleri
buyuruyor ki: (Namaz kılacak kadar
sure ezberlemek farzdır. Bundan sonra, fıkıh bilgilerinden farz-ı ayn
olanları öğrenmek, Kur'an-ı kerimin fazlasını ezberlemekten daha iyidir.
Çünkü, Kur'an-ı kerimi ezberlemek [hafız olmak] farz-ı kifayedir.
İbadetler ve muamelat için gereken fıkıh bilgilerini öğrenmek ise farz-ı
ayndır. Helalden, haramdan ikiyüzbin meseleyi
ezberlemek gerekir. Bunların bir kısmı farz-ı ayndır. Bir kısmı da farz-ı
kifayedir. Herkese, işine göre, lüzumlu olan farz-ı ayn olur.
Fakat hepsini öğrenmek, hafızlıktan daha iyidir. Mezhep imamlarımız,
(Âlimlerden sorup öğrenin) mealindeki
âyet-i kerime mucibince, Kur'an-ı kerimin manasını, Tâbiinden ve Eshab-ı
kiramdan öğrenerek, kitaplarına yazmışlardır. Diğer âlimlerimiz de,
bunların kitaplarından, tefsirden, hadisten anladıklarını, bizim gibilere
açık, kolay öğretmek için, binlerce Fıkıh ve İlmihal
kitabı hazırlamışlardır. (Birgivi) Ehl-i sünnet itikadını
ve farzları, haramları öğrenmek farzdır. Bunlar, ancak fıkıh kitaplarından
öğrenilir. Fıkhı, âlimler, âyet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden
çıkarmışlardır. (Hadika s. 324) İmam-ı
Şarani hazretleri de buyuruyor ki:
(Hadis-i şerifler,
Kur'an-ı kerimi açıklar. Mezhep imamları, hadis-i şerifleri açıkladı.
Diğer âlimler de, mezhep imamlarının sözlerini açıkladı. Namazların
kaç rekat olduğunu rüku ve secdede okunacak tesbihleri,
bayram ve cenaze namazlarının nasıl kılınacağını, zekat nisabını, orucun
ve haccın farzlarını, hukuk bilgilerini, Peygamber efendimizin açıklaması
olmadan Kur'an-ı kerimden anlamak mümkün değildir. İmran
bin Husayn hazretleri, (Bize yalnız Kur'andan
söyle!) diyene, (Ey ahmak, Kur'an-ı kerimden her şeyi anlamak mümkün
mü? Mesela namazların kaç rekat olduğunu bulabilir miyiz?) buyurdu.
Hz. Ömer’e de, (Farzlar seferde kaç rekat kılınır? Kur'anda bulamadık)
dediler. Cevaben, "Allahü teâlâ bize Muhammed aleyhisselamı gönderdi.
Biz, Kur'an-ı kerimde bulamadıklarımızı, Resulullahtan gördüğümüz gibi
yapıyoruz. O, seferde dört rekatlık farzları, iki rekat olarak kılardı.
Biz de öyle yaparız" buyurdu.) [Mizan] Kur'an-ı kerimde, Resulullaha
ve âlimlere uymamız emrediliyor. (Al-i
İmran 31, Haşr 7, Nahl 43) Peygamber efendimiz
de, (Âlimlere tâbi olun) buyuruyor. (Deylemi) O halde, Allahü teâlânın emrine uyarak, âlimlere tâbi olmamız, uymamız şarttır. Fıkhı bilmeden dine uymak mümkün olmaz. Çünkü dinin temeli fıkıhtır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (İbadetlerin en kıymetlisi fıkhı öğrenmek ve öğretmektir.)
[İbni Abdilberr] (Her şeyin dayandığı direk vardır. Dinin temel direği,
fıkıh ilmidir.) [Beyheki] (Âlimlerin en hayırlısı fıkıh âlimleridir.) [Maverdi] (Allah, iyilik vermek istediği kimseyi fıkıh âlimi yapar.)
[Buhari] (İbadet için fıkıh kâfidir.) [Beyheki] (Fıkhı bilmeden ibadet eden, gece karanlıkta bina yapıp,
gündüz yıkana benzer.) [Deylemi] Din nereden öğrenilir?
Nisa
suresinin (Bir işte anlaşamazsanız bu işin hükmünü, Allah ve Resulünden anlayın!)
mealindeki 59. âyet-i kerimesi, (Bir
işte anlaşamazsanız, bu işin nasıl yapılacağını âlimler, Kur'an ve sünnetten
anlasınlar, âlim olmayan ise, âlimlere uyarak yapsın!) demektir.
(R. V. Hindi) Dinimizi doğru olarak
öğrenmek için Ehl-i sünnet âlimlerinin sözbirliği ile kabul ettikleri
fıkıh kitaplarını okumak gerekir. Ehl-i sünnet âlimi olan hakiki din
adamlarının kabul ve tasdik etmediği kitaplardan ve sözlerden din bilgisi
öğrenmeye kalkışmamalıdır! Her din kitabına yahut âlim görünen ve din
adamı denilen herkesin sözüne veya kitabına uyarak ibadet yapmak caiz
değildir. Ehl-i sünnet olmayan din adamlarının kitaplarına ve sözlerine
uymamalıdır! Muteber kitaplardan toplanmış, tercüme edilmiş İlmihali
okumalıdır! Böyle tercüme edilmemiş, kafadan yazılmış ilmihal kitaplarını
ve uydurma tefsirleri okumak insanı dünya ve ahiret felaketlerine sürükler.
(İslam Ahlakı) Tam İlmihal Seadet-i
Ebediyye kitabı kelam, fıkıh ve ahlak bilgilerini içine alan çok kıymetli
bir eserdir. İçindeki bilgilerin hepsi, muteber eserlerden derlenmiştir.
Bu kitabı okuyan, dinimizin bütün hükümlerini öğrenir. Bu eseri herkes
okuyup, çoluk çocuğuna da okutmalıdır. En güzel hediye, en güzel mirastır.
|
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |