Şefaat haktır -2

 

Allah’ın izni ile şefaat edeceklerdir

Şefaatin hak olduğunu kabul etmeyen bir tek Ehl-i sünnet âlimi var mıdır?

CEVAP

Bütün Ehl-i sünnet âlimleri, ittifakla, hepsi şefaati kabul etmişlerdir. Sadece nakilden çok akla tâbi olan Mutezile denilen sapık bir fırka ve Vehhabiler şefaati inkâr etmiştir.

 

Yeni türedi bazı yazarlar da Peygamber efendimize düşmanlık ederek, “Kur'anı getirmekle onun vazifesi bitmiştir. Kimseye faydası olmaz, şefaat edemez” diyorlar. Onun, âlemlere rahmet olarak geldiğini kabul etmiyorlar, Mutezileye, Vehhabilere inanıyorlar da, şefaatin hak olduğunu bildiren âyet ve hadisleri inkâr ediyorlar.

 

Halbuki Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab 71]

(Peygamberin verdiğini alın, yasak ettiğinden sakının!) [Haşr 7]

(De ki; “Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!”) [Al-i İmran 31]

{Bu âyet-i kerime gelince, münafıklar, “Muhammed kendisine tapılmasını istiyor” dediler. [Şimdiki mezhepsizler de, “Peygamber, Allah’tan üstün tutuluyor” diyorlar.] Bunun üzerine aşağıdaki âyet-i kerime inmiştir. (Şifa-i şerif)}

(De ki; Allah’a ve Peygambere itaat edin! [İtaat etmeyip] yüz çeviren [kâfir olur] Elbette Allahü teâlâ kâfirleri sevmez.) [Al-i İmran 32]

 

Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Allahü teâlâ, şefaat edene ve şefaat edilene izin vermedikçe, hiç kimse şefaat edemez. Kalblerindeki müthiş korku giderilince, [şefaat bekleyenler, şefaat edenlere] “Rabbiniz şefaat hakkında ne buyurdu?” diye soracaklar. Onlar [şefaat edenler] ise, “Hak olanı buyurdu [şefaate izin verdi]” diyecekler.) [Sebe 23]

 

(O gün, kimse şefaat edemez. Ancak Rahman olan Allah’ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığı kimse şefaat eder.) [Taha 109]

 

(Rahman olan Allah’ın nezdinde söz ve izin alanlardan başkası şefaat edemez.) [Meryem 87]

(Allah’ı bırakıp da, taptığı putlar şefaat edemez. Ancak hak dine inanıp ona şahitlik eden kimseler şefaat eder.) [Zuhruf 86]

 

(Onlar, Onun [Allah’ın] rızasına kavuşmuş olandan başkasına şefaat etmezler.) [Enbiya 28]

(Sadece Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimselere şefaat etmesi için izin verilen, göklerde nice melekler vardır.) [Necm 26]

 

(Allah’ın izni olmadan kim şefaat edebilir?) [Bekara 255]

(Allah’ın izni olmadan hiç kimse şefaatçi olamaz.) [Yunus 3]

(Bütün şefaatler Allah’ın iznine bağlıdır.) [Zümer 44]

 

Bu âyet-i kerimelerde görüldüğü gibi, şefaat yetkisine sahip olanlar, (Peygamberler, âlimler, şehidler gibi) ancak Allahü teâlânın izni ile şefaat edeceklerdir.

 

Yukarıdaki âyet-i kerimelerde, Allah’ın izni olmadan kimsenin şefaat edemeyeceği açıkça bildirilmektedir. Ancak Allah’ın izin verdiklerinin bundan müstesna oldukları, yani ancak Allah’ın izni ile şefaat edecekleri bildirilmiştir.

 

Kâfirler hakkındaki âyet-i kerimeler

Vehhabiler, Zümer sûresinin, (Allah’tan başkalarını dost edinenler, onlar Allah’a şefaat ederek bizi yaklaştırır derler) meâlindeki 3. âyetini ileri sürerek, müslümanları putlara tapan müşriklere benzetmeye çalışıyorlar. Abdullah bin Ömer’in bildirdiği hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Bir zaman gelecek, kâfirler için gelmiş olan âyet-i kerimeleri, müslümanları kötülemek için vesika olarak kullanacaklardır.) [Taberani]

 

(En çok korktuğum kimse, Müslüman görünüp de, Kur’anın manasını değiştirendir.) [Taberani]

 

Bu iki hadis-i şerif, Kur’an-ı kerime iftira edip, kâfirler hakkındaki âyet-i kerimelerin müslümanlar için olduğunu söyleyenlerin türeyeceğini bildirmektedir. Putlara tapınmak ile, evliyadan yardım istemek birbirine benzemez. Putlara yalvarmak, Cehenneme götürür. Evliyaya yalvarmak ise, Allahü teâlânın affına, merhametine sebep olur.

 

Kimler şefaate kavuşur?

Kâfirlere şefaatçi olmadığını ve putların şefaat edemeyeceğini gösteren âyetleri vehhabiler müslümanlara yüklemeye çalışıyorlar, Peygamberler de şefaat edemez diyorlar. Şefaate sadece iman ehli kavuşacak, kâfirler şefaatten mahrum kalacaklardır.

Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Artık şefaat edicilerin [Peygamberlerin, meleklerin, salihlerin, şehidlerin] şefaati, onlara [kâfirlere] fayda vermez.) [Müddesir 48]

 

(O gün zalimler [kâfirler] için, müşfik bir dost, sözü dinlenecek şefaatçi de yoktur.) [Mümin 18]

(Kâfir için dost ve şefaatçi yok) demek, (Müminler için dost ve şefaatçi var) demektir. Mesela Mümin suresinin 7, 8 ve 9.âyet-i kerimelerinde, meleklerin müminler için dua ettiği bildirilmektedir. Meleklerin duası elbette kabul olur.

 

(Kitabın haber verdiği sonuçtan başka bir şey mi bekliyorlar? Haber verilenler ortaya çıktığı gün, önce onu unutmuş olanlar, “Rabbimizin peygamberleri elbette bize gerçeği getirmişti, şimdi bize şefaat etsin, yahut geriye çevrilsek [dünyaya tekrar gitsek] de işlediklerimizin başka türlüsünü işlesek” derler. Doğrusu kendilerini mahvetmişlerdir, uydurdukları şeyler [putlar] onları koyup kaçmışlardır.) [Araf 53]

 

(Orada putlarıyla çekişerek derler ki: “Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçımız, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da, inananlardan olsak.) [Şuara 96-102]

 

(Allah'a koştukları) ortaklarından kendilerine hiçbir şefaatçı çıkmayacaktır. Zaten onlar, ortaklarını da inkâr edeceklerdir.) [Rum 13]

 

(Ondan başka ilahlar mı edineyim? O Rahman olan Allah, eğer bana bir zarar dilerse putların şefaati bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramaz.) [Yasin 23]

 

Yukarıdaki âyetler, kâfirlere putların şefaat edemeyeceğini göstermektedir. Bu âyetleri ileri sürerek, (Müslümanlara peygamberler, melekler, âlimler, evliya, şehidler, Kur’an-ı kerim şefaat edemez) diyerek cahilce iftira ediyorlar.

 

Kur’anı insanlara açıkla

Eşsiz mucize olan Kur’an-ı kerime uyabilmek için, Kur’anın muhatabı olan Peygamber efendimize uymak ve şerefli sözlerini [hadis-i şeriflerini] kabul etmek lazımdır. Allahü teâlâ, Resulüne Kur’anın açıklamasını, hüküm koymasını emredip, iman, itaat ve Kelime-i şehadette de Resulünü kendisiyle birlikte bildiriyor:

(Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]

(İhtilaflı şeyleri insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye bu Kitabı sana indirdik.) [Nahl 64]

 

(İhtilaflı bir işin hükmünü Allah’tan [Kur’andan] ve Resulünden [Sünnetten] anlayın!) [Nisa 59]

(Aralarındaki anlaşmazlıkta seni hakem tayin edip, verdiğin hükmü tereddütsüz kabullenmedikçe, iman etmiş olmazlar.) [Nisa 65]

 

(Allah ve Resulü, bir işte hüküm verince, artık inanmış kadın ve erkeğe, o işi kendi isteğine göre, tercih, seçme hakkı kalmaz.) [Ahzab 36]

(O Peygamber, güzel şeyleri helal, çirkin şeyleri haram kılar.) [Araf 157]

 

(Allah’a ve ümmi nebi olan Resulüne iman edin!) [Araf 158]

(Allah’a ve Resulüne itaat edin!) [Enfal 20]

(Resulullahta sizin için [uyulması gereken] güzel örnekler vardır.) [Ahzab 21]

 

(Allah’a ve Resulüne inanmayan [kâfir olur] kâfirler için de çılgın bir ateş hazırladık.) [Feth 13]

(Allah, dilediğine hikmeti verir. Hikmet verilene de, çok hayır verilmiştir.) [Bekara 269]

(Size kitabı, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi öğreten bir Resul gönderdik.) [Bekara 151]

 

(Yalnız Kur’an) diyenler kesinlikle Kur’an-ı kerime inanmıyorlar. İslamiyet’i yıkmak için inanmış gibi görünüyorlar. Bunların, Kur’an ve Sünneti kabul etmedikleri için kâfir olduklarını âyetlerle bildirdik.

Bu konudaki hadis-i şerifler de şöyledir:

(Cebrail aleyhisselam, Kur’an ile beraber açıklaması olan sünneti de getirmiştir.) [Darimi]

(Bana Kur’anın misli kadar daha hüküm verildi.) [İ. Ahmed]

(Yalnız Kur’andaki helal ve haramı kabul edin diyenler çıkar. İyi bilin, Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.) [Tirmizi, Darimi]

 

(Bana uyan Cennete girer, bana isyan eden ise giremez.) [Buhari]

(Bir zaman gelir “Kur’andan başka şey tanımam” diyenler çıkar) [E. Davud]

(Kur’ana ve sünnete uyan hiç sapıtmaz.) [Hakim]

 

(Sünnetimden yüz çeviren benden değildir.) [Müslim]

(Bir zaman gelir, beni yalanlayanlar çıkar. Bir hadis söylenince, “Resulullah böyle şey söylemez. Bunu bırak, Kur’andan söyle” der.) [Ebu Ya’la]

 

(Bize yalnız Kur’andan söyle) diyen birine, İmran bin Husayn hazretleri: (Ey ahmak! Mesela Kur’anda, namazların kaç rekat olduğunu bulabilir misin?) dedi. Hz. Ömer, farzların seferde kaç rekat kılınacağını Kur’anda bulamadık diyenlere, (Allahü teâlâ, bize, Resulullahı gönderdi. Kur’anda bulamadığımızı, ondan gördüğümüz gibi yaparız. O, seferde, 4 rekatlı farzları iki kılardı) buyurdu. (Mizan-ül-kübra)

 

Yalnız Kur’an diyenler, Kur’andaki İslam diyenler, utanmadan yalan söylüyorlar. Sözlerinde zerre kadar samimiyet yoktur. Kur’ana inanmalarında samimi olsalardı, âyetlere inanırlardı. Allah yalnız Kur’an mı diyor? Allahü teâlâ, (Resulüme uyun, onun bildirdiği her şeyi kabul edin, haram ettiklerinden sakının, Resule uyan bana uymuş olur. Ona isyan eden bana isyan etmiş olur. Onun sözleri vahye dayanır. Onun sözünü benim sözüme aykırı görenler ve Allah’ın yolu ile Peygamberin yolunu birbirinden ayırmak isteyenler kâfirdir) buyurmuyor mu?

 

İşte âyet-i kerime mealleri:

(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]

(O, [Resulüm] vahyden başkasını söylemez.) [Necm 3,4]

(Resulüme uyun ki, doğru yolu bulun!) [Araf 158, Nur 54]

(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

 

(Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.) [Nisa 13,14]

(Biz her peygamberi kendisine itaat edilsin diye gönderdik.) [Nisa 64]

(Aralarında hüküm verilmek üzere Allah’a ve Peygambere çağırıldıkları vakit: “İşittik, itaat ettik” demek,

ancak müminlerin sözüdür, işte kurtuluşa erenler onlardır.) [Nur 51]

 

(Allah’a ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir.) [Enfal 13]

(Allah’a ve Resulüne itaat edin! [uymayıp] yüz çeviren [kâfirdir] Allah da kâfirleri sevmez.) [A. İmran 32]

(Allah ile resullerinin emirlerini birbirinden ayırıp ikisi arasında bir yol tutmak isteyen kâfirdir.) [Nisa 150,151]

 

Kur’anda, (yalnız Kur’ana uyun) denmiyor, (Allah’a ve resulüne uyun) deniyor. Resulünü devreden çıkaran, Kur’anın açıklaması olan hadisleri delil saymayan, Kur’anın ifadesi ile kâfir olur.

 

Resulullahın şefaati

Allahü teâlâ, (Ey Resulüm, Kur’anı insanlara açıkla) buyuruyor. Resulü de açıklıyor:

(İ(s.a.v.)uresinin “yakında Rabbin sana makam-ı mahmudu verecektir” [mealindeki] âyet-i kerimedeki "Makam-ı mahmud" bana verilecek şefaat hakkıdır.) [Tirmizi] 

(Ahirette ilk şefaat eden ve şefaati kabul olan ben olacağım.) [İbni Mace]

 

(Ümmetimden, şirk üzere ölmeyen herkese Allah’ın izni ile şefaat edeceğim.) [Buhari, Müslim]

(Kıyamet günü en önce ben şefaat edeceğim.) [Müslim]

(Her peygamberin, müstecab [kabul olan] bir duası vardır. Ben duamı, ümmetime şefaat etmek için ahirete sakladım.) [Buhari]

 

(Ümmetimin yarısının Cennete girmesi ile şefaat etmem arasında serbest bırakıldım. Şefaat etmeyi seçtim. Çünkü şefaatimle daha çok kimse Cennete girer.) [İbni Mace]

(Benden önce hiçbir peygambere verilmeyen beş şeyden biri şefaattir. Şirk üzere ölmeyen [imanla ölen] herkese şefaat edeceğim.) [Bezzar] 

(Ümmetimden büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim.) [İmam-ı Ahmed, Nesai]

 

Peygamber efendimiz, günahkârlara şefaat edeceğini bildirince, Hz. Ebüdderda, (İmanı olan hırsız ve zaniler de şefaate kavuşacak mı) diye sual etti, (Evet, onlara da şefaat edeceğim) buyurdu. (Hatib)

 

(Günahı çok olanlara şefaat edeceğim.) [Hatib]

(Nefslerine aldananlara şefaat edeceğim.) [Deylemi]

(Kıyamette, kum sayısından daha çok kimseye şefaat ederim.) [Taberani]

 

(Kıyamette “Ya Rabbi, zerre kadar imanı olanı Cennete koy!” diyeceğim. Hepsi şefaatimle Cennete girecek.) [Buhari]

(Ehl-i beytimi sevenlere şefaat edeceğim.) [Hatib]

(Eshabımı kötüleyenden başka, herkese şefaat edeceğim.) [Buhari]

 

(Kabrimi ziyaret edene şefaatim vacip oldu.) [Buhari, Müslim]

(Kabrimi ziyaret edenin şefaatçisiyim.) [Taberani]

(Sırf beni ziyaret için gelen, Allah’ın izniyle şefaatime kavuşur.) [Müslim]

(Medine’de ölen [mümin]lere şefaat ederim.) [Tirmizi]

(Medine’nin sıkıntılarına katlanana, şefaat ederim.) [Müslim]

 

(Sünnetimi [imanını] elinden kaçıran kimseye [kâfire] şefaatim haram oldu.) [Şir’a]

(Şefaatime inanmayan kimse, ona kavuşamaz.) [Şir’a]

(Şefaatime kavuşmak isteyen kızını fasığa vermesin!) [Şir’a]

(Şefaatime en layık olan, bana en çok salevat okuyandır.) [Tirmizi]

(Cuma günü ve gecesi çok salevat getirene şefaat ederim.) [Beyheki]

 

(Ümmetimden geri kalan olur korkusu ile Cennete girdiğim halde tahtıma oturmam. Allahü teâlâya, "Ya Rabbi ümmetim ümmetim" derim. Rabbim "Ümmetine ne yapmamı istiyorsun?" buyurur. Ben de "Ya Rabbi onların hesaplarını çabuk gör, sıkıntıdan kurtulsunlar" derim. Cehennemliklerin listesi bana verilir. Onlara şefaat ederim. Hatta Cehennem hazini Malik "Ümmetinden cezalanacak kimse bırakmadın" der.) [Beyheki, Taberani]

 

(Rabbin sana [ahirette çeşitli nimetler, şefaat izni] verecek, sen de hoşnut, razı olacaksın) mealindeki Duha suresi beşinci âyet-i kerimesi inince, Resulullah efendimizin, (Ümmetimden bir kişi Cehennemde kalsa razı oldum demem) diye söylediği tefsirlerde bildirilmiştir. (Tibyan)

 

(Kıyamette peygamberler, âlimler ve şehidler şefaat eder.) [İbni Mace]

 

Lütfu ile daha fazla verir

Şuara suresinin 100. âyetinde, Cehennemdekilerin, (Bizim için şefaat edici [şefaat etmesine izin verilen] kimse yoktur) dedikleri bildirilmektedir. Şura suresinin 26. âyetinde ise, (İman edip salih amel işleyenlerin dualarına icabet eder. Lütfundan, fazlasını da verir) buyuruluyor. Fazlasını verir ifadesi, “Onlara şefaat edici arkadaşlar verir ve beraber Cennete girerler” diye tefsir edilmiştir. (İhya)

 

Bütün müfessirler, muhaddisler ve fakihler gibi, dört mezhep imamı da şefaatin hak olduğunu bildirmişlerdir. Bütün âlimlerin en büyüğü olan imam-ı a’zam hazretleri, (Peygamberler, âlimler ve salihler, günahkârlara şefaat edecektir) buyurdu. (Fıkh-ı ekber)

 

Buraya kadar, şefaatin hak olduğunu bildiren âyet-i kerime ve hadis-i şerifler ile Ehl-i sünnet âlimlerinin yazılarından bazısını bildirdik. Kur’an-ı kerimi açıklayan Peygamber efendimiz ve Eshabı ve Ehl-i sünnet âlimlerinin tamamı şefaatin hak olduğunu bildirmiştir. Bir hadis-i şerifin Kur’an-ı kerime aykırı olup olmadığını en iyi bilen muhaddisler ve diğer Ehl-i sünnet âlimleridir. Bütün muhaddisler, şefaatle ilgili hadis-i şerifleri bildirmişlerdir. Onlar, bir hadisin Kur’an-ı kerime aykırı olup olmadıklarını bilemiyor da, Mısırlı, Suriyeli ve yerli türedi mezhepsizler mi biliyor?

 

Sen razı olana kadar

Putlarla ilgili âyet-i kerimeleri gösterip, (Resulullah müminlere şefaat edemez) demek, mezhepsizliğe has bir taktiktir.

 

Duha suresinin, (Sen razı olana [yeter diyene] kadar, her dilediğini vereceğim) mealindeki 5. âyeti, Allahü teâlânın, Peygamberine bütün ilimleri, bütün üstünlükleri, ahkam-ı İslamiyeyi, düşmanlarına karşı yardım ve ümmetine kıyamette her türlü şefaat ve tecelliler ihsan edeceğini vaad etmektedir.

Bu âyet-i kerime gelince, Cebrail aleyhisselama bakıp, (Cehennemde bir müminin kalmasına razı olmam) buyurdu. Yine buyurdu ki:

(O kadar çok kimseye şefaat ederim ki, Rabbim Allahü teâlâ, bana, “Razı oldun mu?” diye sorunca, “Evet razı oldum” derim.) [Beyheki, Bezzar, Taberani]

 

(Kıyamette Sırat köprüsünün başında durur, ümmetimin geçmesini beklerim. Allahü teâlâ, "Dilediğini iste, istediklerine şefaat et, şefaatin kabul olunacaktır" buyurur. Ümmetime şefaatten sonra, yalvarmaya devam ederim. Rabbim bana "Ümmetinden ihlasla bir defa "La ilahe illallah" diyen ve imanla ölen herkesi Cennete koy" buyuruncaya kadar yerimden kalkmam.) [İ. Ahmed]

 

(Allahü teâlâ bana, "Ümmetinin üçte ikisini sorgusuz (s.a.v.)iz Cennete koymamı mı istersin, yoksa şefaat izni mi istersin?" buyurdu. Ben de şefaat hakkı vermesini istedim. Şefaatim elbette bütün müslümanlaradır.) [Taberani]

 

(Şirk üzere ölmeyen herkese şefaat edeceğim.) [İbni Hibban]

Resulullahı vesile edenlerin, onun şefaati ile tövbelerinin kabul olunacağını şu âyet-i kerime de göstermektedir: 

(Nefslerine zulmedenler, sana gelip, Allah’tan af diler ve Resulüm olarak sen de, onlar için af dilersen, Allahü teâlâyı, tövbeleri kabul edici ve merhamet edici bulurlar.) [Nisa 64]

 

Resulullah gibi şefaatçi olmasaydı

Kabirden, önce Resulullah, üzerinde Cennet elbisesi ile kalkacak. Burak üzerinde, elinde liva-ül-hamd isimli bayrakla mahşer yerine gidecek, peygamberler ve bütün insanlar bu bayrağın altında duracak, hepsi, beklemekten çok sıkılacak, önce peygamberlerden Hz. Âdem, sonra Hz. Nuh, sonra Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. İsa’ya gidip, hesaba başlanması için şefaat etmelerini dileyeceklerdir. Herbiri, birer özür bildirerek, Allahü teâlâdan utandıklarını söyleyecekler, şefaat edemeyecekler, sonra Resulullaha gelip yalvaracaklardır.

 

Önce, Onun ümmeti, Sırattan geçip Cennete girecektir. Sonra bütün peygamberler şefaat edecektir. (Buhari)

 

Peygamber efendimizin şefaati şöyle olacak:

1- Makam-ı Mahmud şefaati ile, mahşerde beklemek azabından kurtaracaktır.

2- Çok kimseyi, sorgusuz, (s.a.v.)iz Cennete sokacaktır.

3- Azap çekmesi gereken müminleri azaptan kurtaracaktır.

4- Günahı çok olan müminleri Cehennemden çıkaracaktır.

5- Sevapla günahı eşit olup, Araf’ta bekleyen kimselerin Cennete gitmelerine şefaat edecektir.

 

Cennete girmiş olanların derecelerinin yükselmesine şefaat edecektir.

Şefaat ile hesaptan kurtardığı yetmiş bin kimsenin her birinin şefaatleri ile de, yetmişer bin kişi sorgusuz, (s.a.v.)iz Cennete girecektir.

 

İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:

(Peygamberlerin sonuncusu gibi bir şefaatçı olmasaydı, bu ümmetin günahları kendilerini helak ederdi. Bu ümmetin günahları çok ise de, Allahü teâlânın af ve mağfireti de sonsuzdur. Allahü teâlâ, bu ümmete af ve mağfiretini o kadar saçacak ki, geçmiş ümmetlere böyle merhamet ettiği bilinmiyor. Doksandokuz rahmetini, sanki bu günahkâr ümmet için ayırmıştır.

 

Allahü teâlâ, af ve mağfiret etmeyi sever. Günahı çok olan bu ümmet kadar af ve mağfirete uğrayacak hiçbir şey yoktur. Bunun için, bu ümmet, ümmetlerin en hayırlısı oldu. Bunların şefaatçileri olan Peygamberleri, peygamberlerin en üstünü oldu.

 

Furkan suresi, 70. âyet-i kerimesinde mealen, (Allahü teâlânın, günahlarını iyiliklerle değiştireceği kimseler, onlardır. Onun mağfireti, merhameti sonsuzdur) buyuruldu.) [Mekt. 2/3]

 

Diğer insanların şefaati

Allahü teâlânın rahmeti o kadar çok ki, peygamber, âlim, evliya, şehid gibi üstün kimseler haricinde, bazı müslümanlara da şefaat izni verecektir. Hz Ali, “Dost edinin, dostlarınız sizin için dünya ve ahiret sermayesidir, şefaatçilerinizdir” buyurdu.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Bir kimse, ameline göre birkaç kişiye şefaat eder.) [Tirmizi]

(Bir Cehennemlik, bir Cennetliğe, “Dünyada sana su vermiştim. Şimdi sen de bana şefaat et” der. O da Allah’ın izni ile şefaat edip, onu Cehennemden kurtarır.) [Deylemi]

 

(Küçük çocuk ana-babasına şefaat eder, onları Cennete çeker.) [İbni Mace]

(Bir kişinin şefaati ile Temim oğullarından daha çok kimse Cennete girecektir.) [İbni Mace]

(Kur'an, akraba, emanete riayet eden, Peygamberiniz ve din kardeşleriniz şefaat edecektir.) [Deylemi]

 

(Bir kimse, bir mümine bir iyilik yapınca, Allahü teâlâ bu iyilikten bir melek yaratır. Bu melek, hep ibadet eder. İbadetlerinin sevapları buna verilir. Bu kimse ölünce, bu melek, nurlu ve sevimli olarak bunun kabrine gelir. Meleği görünce neşelenir, “Sen kimsin?” der. “Ben, falancaya yaptığın iyilik ve onun kalbine koyduğun neşeyim. Allahü teâlâ beni, bugün seni sevindirmek ve sana şefaat etmek ve Cennetteki yerini sana göstermek için gönderdi” der.) [Ebuş-şeyh]

 

(Müslüman bir kimse, 90 yaşına ulaşınca, geçmiş ve gelecek birçok günahları affolur. Aile efradına şefaat etmesi için, kendisine izin verilir.) [Ebu Ya’la]

(Kıyamet günü önce enbiya, sonra ulema, sonra şüheda olanlar şefaat edecek.) [İbni Mace]

 

(Kıyamette abide Cennete gir, âlime ise halka şefaat için bekle denir.) [İ Maverdi]

(Kıyamet günü Allahü teâlâ, “Ey âlimler, siz benim indimde bazı melekler gibisiniz, şefaat edin, şefaatiniz kabul edilecektir” buyurur.) [Zehebi]

 

(İmamlarınız şefaatçilerinizdir.) [D.kutni]

(Allahü teâlâ, kıyamet günü, Âdem aleyhisselâmı bir milyar insana şefaatçi kılar.) [Taberani]

(Yemin ederim ki, [Hz.] Osman, yetmişbin kişiye şefaat edip, Cehenneme gitmekten kurtaracaktır.) [İ. Asakir]

 

(Hacı, yakınlarından 400 kişiye şefaat eder.) [Ramuz]

(Çok tanıdığınız olsun! Kıyamette hepsi de şefaat eder.) [Şir’a]

(Kıyamette Allahü teâlâ, “Melekler, peygamberler ve salihler şefaatlerini yaptılar. Bundan sonra benim büyük rahmetim kaldı” buyurur.) [Buhari]

 

Kur’an-ı kerimin şefaati

(Allah indinde Kur’andan daha üstün şefaatçi yoktur. Ne peygamber, ne melek, ne de başkası.) [Taberani]

(Kur’an-ı kerim, okuyanlarına, ya şefaat edecek veya düşman olacaktır.) [Müslim]

(Kur’an-ı kerim, kıyamette yüzü ve ahlakı güzel bir zat suretinde gelir. Kendisinden şefaat talep olunur ve şefaat eder. Kendisini musiki ile [gazel okur gibi ve oyun yerlerinde okuyanlardan ve para kazanmak için] okuyanlardan davacı olur. Bunlardan hakkını ister. Razı olduklarını alıp Cennete götürür.) [İ.Gazali]

(Kur'an okuyun! Çünkü kıyamette şefaat eder.) [Müslim]

 

Çocukların şefaati

Kıyamette Allahü teâlâ meleklerine, müminlerin çocukları için, (Bunları Cennete götürün) buyurur. Melekler, çocukların Cennete girmesini söylerler. Çocuklar girmek istemeyip, (Ana-babamız nerede?) diye sorarlar. Melekler, (Onlar sizin gibi günahsız değildir. Görülecek hesapları vardır) derler. Çocuklar ağlaşır ve (Ana-babamızı almadan Cennete girmeyiz) derler. Cenab-ı Hak buyurur ki: (Ey yavrular, haydi gidin, ana-babanızı da alıp Cennete girin!) [Nesai]

 

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Küçükken ölen çocuklar, Cennete girip çıkarlar. Ana-babaları ile karşılaşınca, eteklerinden yapışır veya ellerinden tutarlar. Ana-babaları Cennete girinceye kadar, onlardan ayrılmazlar.) [Müslim]

 

(Üç çocuğu ölen, Cennete girer) Oradakiler, (İki çocuğu ölen de mi?) diye sual edince Peygamber efendimiz, (İki çocuğu ölen de Cennete girer) buyurdu. (Bir çocuğu ölen de öyle mi?) diye tekrar sual edilince, (Allah’a yemin ederim ki, çocuk düşük de olsa, annesi sabredip sevabını Allahü teâlâdan beklerse, annesini Cennete götürür) buyurdu. (Taberani)

 

Peygamber efendimiz, (Bir çocuğu ölen de, Cennete girer) buyurunca, Âişe validemiz, (Bir çocuğu da ölmeyenin hali ne olur?) diye sordu. Peygamber aleyhisselam buyurdu ki:

(Ben önceden gidip ümmetimi bekleyeceğim. Onlar benim gibi şefaat edicisini bulamazlar.) [Tirmizi]

 

Şefaate layık olmak için

Evliyaya yalvarınca, Allahü teâlânın merhamet edeceğini, (Allah’ın sevdiği kulları hatırlanırsa, Allahü teâlâ merhamet eder) hadis-i şerifi de göstermektedir. (İ.Ahmed)

 

Peygamberden şefaat istemek, tabipten ilaç istemek, buluttan yağmur beklemek gibidir. Böyle sebeplere yapışmak, Allahü teâlâya şirk olmaz. Onun âdetine uymak, Ona itaat etmek olur.

Kur’an-ı kerimde meâlen buyuruluyor ki:

(Bana itaat etmek isteyen, Resulüme itaat etsin!) [Nisa 80]

 

İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:

(Şefaatin hak olduğuna inanmak, Ehl-i sünnet itikadındandır. Fakat öyle günahlar vardır ki, şefaat ile önlenmez. Nitekim Allahü teâlâ, (Onlar, Allah’ın hoşnut olduğu kimselerden başkasına şefaat edemez) buyurdu. Her günah, şefaatle önlenseydi, Peygamber efendimiz, Allahü teâlâya isyan edilmemesi lazım geldiğini bildirmezdi. “Nasıl olsa şefaat var” diyerek takvayı bırakıp isyana dalmak, bir hastanın akrabası olan doktora güvenip, bizim doktor nasıl olsa tedavi eder diye, kendini tehlikelere atmasına benzer. Bilmeli ki doktor, her hastalığı değil, bazı hastalıkları tedavi edebilir. Şu halde doktora güvenip de, hastanın zararlı şeyler yiyip içmesi doğru olmaz.

 

Hepsi Cennetle müjdelenen Sahabe-i kiram bile, Resulullahın şefaatine kavuşacaklarını bildikleri halde, yine de, korku içinde ibadete sarılmışlar, taş, toprak, kuş olmayı istemişlerdir. O halde şefaate layık olmaya çalışmalıdır! Resulullah efendimiz, şefaat isteyen bir Sahabiye, (Sen de bu hususta namaz kılıp, çok secde etmekle bana yardımcı ol) buyurdu. (Müslim)

 

İmanlı ölen herkese şefaat

İmanını muhafaza ederek ölen herkes şefaate kavuşacaktır. Duha suresinin (Elbette Rabbin sana [şefaat hakkı ve pek çok nimet] verecek, sen de razı olacaksın) mealindeki beşinci âyet-i kerimenin tefsirinde Resulullah efendimiz (Ümmetimden [imanlı] bir kişi Cehennemde kalsa razı olmam) buyurdu. Şefaate kavuşabilmek için de imanlı ölmek şarttır. İmanlı ölenler de ebedi kurtuluşa kavuşmuş demektir.

 

Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(O gün Allah, Peygamberlerini ve iman edip onunla beraber olanları rüsvay etmez.) [Tahrim 8]

 

Peygamber efendimiz, (Ya Rabbi, ümmetimin kusurlarını başkalarının duymaması için onların hesaplarını bana ver!) deyince, Allahü teâlâ, (Onlar senin ümmetin ise, benim de kullarımdır. Ben onlara senden daha merhametliyim. Ne sen, ne başkaları onların kusurlarını bilemez, hesaplarını gizli görürüm) buyurdu. (İ. Gazali)

 

(Kıyamette şefaat edeceğim. Ya Rabbi, kalbinde hardal zerresi kadar iman olanları Cennete koy diyeceğim. Bunlar Cennete girecekler. Sonra, kalbinde az bir şey olanlara, Cennete girin diyeceğim.) [Buhari] 

 

Devamı var...