|
Şefaat haktır -3 Hayber yahudileri
ve şefaate inanmayanlar Eski ümmetler de şefaat istemezler miydi? CEVAP Evet eski kavimler de peygamberlerinden şefaat isterlerdi. Hatta ahir zamanda gelecek olan peygamberimizin hürmetine dua ederlerdi. Allahü teâlânın sevdiği kullarına ve her şeyden önce Peygamberlerin
efendisi olan Muhammed aleyhisselama tevessül etmenin, onlardan şefaat
istemenin caiz olduğunu gösteren âyet-i kerimelerden birisi de şudur: (Daha önce
kâfirlere karşı yardım isterlerken kendilerine Allah katından ellerindeki
Tevrat'ı doğrulayan bir kitap gelip de Tevrat'tan bilip öğrendikleri
gerçekler karşılarına dikilince derhal inkâr ettiler. İşte Allah'ın
laneti böyle inkârcılaradır.) [Bekara 89] Hadis âlimleri, sözbirliği ile bildiriyorlar ki, bu âyet-i
kerime, Hayber yahudileri için gelmiştir. Cahiliye
zamanında, yani Resulullahtan önce, bu yahudiler, Esed ve Gatfan kabileleri ile
harp ediyorlardı. Harp ederken, (Ya
Rabbi! Ahir zamanda göndereceğin Peygamber hakkı için, bize yardım et)
diyerek yalvarıyorlardı. Ahir zaman Peygamberini vesile ederek zafer
kazanıyorlardı. Fakat, Resulullah gelip İslamiyet’i bildirince kıskandılar,
inat ettiler, inanmadılar. Vehhabilerin allame deyip müctehid bildikleri ibn-ül-Kayyımı Cevziyye Bedayi-ul-Feraid kitabında
diyor ki: Yahudiler, cahiliye zamanında komşuları
olan arablarla harb ederlerdi. Resulullah
dünyaya gelmeden önce, onun mübarek vücudu ile Allahü teâlâdan yardım
isterlerdi. Allahü teâlâ, onlara yardım eder, galip gelirlerdi. Resulullah,
dünyaya gelip, İslamiyet’i yaymaya başlayınca, inanmadılar, kâfir oldular.
Dünyaya gelmeden önce inanmamış olsalardı, onun sebebi ile yardım istemezlerdi. Beydavi tefsirinin
bazı açıklamalarında, Sadeddin-i Teftazani’den
şöyle nakil olunuyor ki: Resulullahın mübarek ismini söyleyerek yardım istiyorlardı. Mübarek ismini,
şefaatçi ediniyorlardı. Salih ve zahid âlimlerden Takıyyuddin
Husni, Mevlid-ün-nebi
kitabında diyor ki: Bir müslüman, Resulullahın iyi huylarını, yumuşaklığını, affını
ve sabrını öğrenince, Onun Allahü teâlâ yanındaki kıymetini, üstünlüğünü
anlayıp, her işinde Onu vesile eder. Çünkü O, şefaatçidir. Allahü teâlâ,
Onun şefaatini red etmez. Allahü teâlânın
sevgilisidir. Onu vesile kılarak, Onu şefaatçi ederek istenilenleri,
Allahü teâlâ verir. Allahü teâlâ, bunu Kur’an-ı kerimde bildiriyor ve
Evliyasına ilham ediyor. Onun ve bütün müslümanların düşmanı olan bile,
Onu vesile kılarak, istediklerine kavuştuklarını, Kur’an-ı kerim haber
veriyor. Onu çok sevdiği, çok üstün yaptığı için, onların dileklerini
verdim buyuruyor. Abdullah ibni Abbas buyuruyor ki: Cahiliye zamanında, Hayber yahudileri, Gatfan
denilen arab kâfirleri ile döğüşürlerdi.
Yahudiler, mağlup olurdu. Allahü teâlâya dua ederek, ya Rabbi! Ahir
zamanda bize göndereceğini söz verdiğin sevgili Peygamberinin hakkı
için, hürmeti için, bize yardım et diyerek yalvarırlardı. Her zaman
böyle dua ederek, Gatfan kâfirlerine galip gelirlerdi. Allahü teâlâ,
Muhammed aleyhisselamı, Peygamber olarak gönderince inanmadılar. Kâfir
oldular. Allahü teâlâ, bunu, yukarıdaki âyet-i kerimede bildirmektedir.
Muhammed aleyhisselamın Allahü teâlâ yanındaki kıymetine, şerefine ve
üstünlüğüne bakınız ki, Onu vesile eden kâfirlerin bile duasını kabul
buyurmaktadır. Yahudilerin, O sevgili Peygambere en büyük düşman olacaklarını
ve O yüce Peygamberi çok inciteceklerini bildiği halde, Onu vesile ederek
yaptıkları duaları kabul buyururdu. Dünyaya teşrif etmeden önce, şerefi, şefaati böyle olunca,
âlemlere rahmet olarak gönderildikten sonra, Onu vesile ve şefaatçi
etmenin suç olacağını, hangi akıllı, insaflı kimse iddia edebilir? Buna
inanmayanların, yahudilerden daha kötü oldukları anlaşılmaktadır. Son
söz Şefaati inkâr edenlerin
delilleri nedir? CEVAP Delilleri yoktur. Misyonerler
ile onların oyununa gelenler, kâfirlere şefaat olmadığını ve putların
şefaat edemeyeceğini bildiren âyetleri ele alıp, (peygamber de, melek
de şefaat edemez) diyorlar. Kâfirlere şefaat yok demek, müminlere
şefaat yok demek değildir. Şefaatin hak olduğu âyet ve hadislerle sabittir.
Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki: (O gün, kimse şefaat edemez. Ancak Rahman olan Allah’ın izin
verdiği ve sözünden hoşlandığı kimse şefaat eder.)
[Taha 109], (Rahman olan Allah’ın nezdinde söz ve izin alanlardan başkası şefaat edemez.) [Meryem 87] (Bu
iki âyette ancak Rahmanın izin verdikleri şefaat eder deniyor.) (Allah’ı bırakıp da, taptığı putlar şefaat edemez. Ancak hak
dine inanıp ona şahitlik edenler şefaat eder.)
[Zuhruf 86] (Putlar şefaat edemez,
ama ehl-i hak şefaat eder deniyor.) (Allah, şefaat edene ve şefaat edilene izin vermedikçe, hiç
kimse şefaat edemez, şefaati fayda vermez. Kalblerindeki müthiş korku
giderilince, [şefaat bekleyenler, şefaat edenlere] “Rabbiniz şefaat hakkında ne buyurdu?” diye
soracaklar. Onlar [şefaat edenler]
ise, “Hak olanı buyurdu [şefaate izin verdi]” diyecekler.) [Sebe 23] (Burada da ancak Allah’ın
izin verdikleri şefaat eder deniyor.) (Onlar, Onun [Allah’ın] rızasına kavuşmuş olandan başkasına şefaat
etmezler.) [Enbiya 28] (Şefaat yetkisine sahip
olanlar bile, ancak Allah’ın hoşnut olduklarına şefaat edebilirler.
Yoksa kâfirlere şefaat edilmez.) (Sadece Allah'ın dilediği ve razı olduğu kimselere şefaat etmesi için izin
verilen, göklerde nice melekler vardır.) [Necm 26] (Melekler de ancak, Allah'ın hoşnut
olduğuna şefaat edebiliyor.) (Allah’ın izni olmadan kim şefaat edebilir?) [Bekara
255] (Allah’ın izni olmadan hiç kimse şefaatçi olamaz.) [Yunus
3] (Allah, şefaat edene ve şefaat edilene izin vermedikçe, hiç
kimse şefaat edemez, şefaati fayda vermez.) [Sebe 23] (Bu üç âyet de ancak
şefaatin Allah’ın iznine bağlı olduğunu gösteriyor.) (Bütün şefaatler Allah’ın iznine bağlıdır.) [Zümer
44] (Demek ki şefaat çeşidi
de, şefaat ediciler de çoktur.) (Şefaat edicilerin [Peygamber, melek v.s.nin] şefaati, onlara
[kâfirlere] fayda vermez.)
[Müddesir 48] (Demek ki şefaat sadece
günahkâr müminleredir, kâfirlere şefaat yoktur.) (O gün zalimler [kâfirler] için, müşfik bir dost, sözü dinlenecek şefaatçi
de yoktur.) [Mümin 18] (Zalimlere şefaat yok
deniliyor, müminlere denmiyor. Kâfir
için dost ve şefaatçi yok demek,
Müminler için dost ve şefaatçi var demektir. Mesela meleklerin müminler
için dua ettiği bildirilmektedir. [Mümin suresi 7,8,9] Meleklerin
duası elbette kabul olur.) Bütün müfessirler, muhaddisler
ve fakihler gibi, dört mezhep imamı da şefaatin hak olduğunu bildirmiştir.
Âlimlerin en büyüğü olan İmam-ı
a’zam hazretleri de, (Peygamberler, âlimler ve salihler, günahkâr
müminlere şefaat edecektir) buyurdu.
(Fıkh-ı
ekber) Abdülvehhab oğlunun ve onun yolundakilerin şefaati inkâr etmelerinin
sebebi nedir? Âyetlere yanlış mana verdikleri için mi? CEVAP Evet, Ehl-i sünneti, puta ve mezara tapan kâfirler gibi bilmesi
ve Ehl-i sünneti öldürmeye ve mallarını almaya helal demesi, ingiliz
casuslarının oyununa geldiği için nasslara [âyetlere, hadislere] yanlış
mana verdiği içindir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Kâfirler,
kâfirler için gelmiş olan âyetleri, Müslümanlara yükletirler.) [Buhari] (En çok korktuğum
kimse, Müslüman görünüp de, Kur’anın manasını değiştirendir.) [Taberani] Bu hadis-i şerifler, böyle zındıkların meydana çıkacağını ve bunların dalalette
olduklarını haber vermektedir. Şefaati inkâr eden Vehhabilerin arkasında namaz kılmak caiz midir? CEVAP Milel-nihal kitabı,
67. sayfasında diyor ki: (Resulullahın şefaat edeceğine ve kiramen katibin meleklerine
ve Cennetteki rüyete inanmayan kimsenin arkasında namaz kılınmayacağı
Hülasa’da yazılıdır.) Bunun için vehhabi imam arkasında namaz kılmamalıdır. |